6 Aralık 2017 Çarşamba

Bir yol ki kıldan ince kılıçtan keskince!


Cehennem üzerine bir köprü atmışlar kıldan ince kılıçtan keskince[1].
Öbür ucunda cennet varmış, saadet bulurmuş insan girince.
Ne ki “Nasıl geçelim bu köprüden?!” diye insanlar tasa içine düşünce belirmiş hemen din simsarları, “Biz!” demişler “evet biz ve sadece biz sizi geçiririz o köprüden, hem de yel gibi, şimşek gibi!”
“Nasıl?” deyince de “Sen tut bizim eteğimizden, sana bir himmet ederiz, ruhaniyetimizle seni kanatlarımızın altına alırız, artık emin ellerdesin yolun doğru cennete gider, huri gılman orda hazır seni bekler!” demişler.
“Peki, bedeli nedir?” deyince de “Hizmet!” demişler.
Yahu biz bu hikâyeyi daha önce çok duymuştuk. Daha yakında birileri de “Himmet” diyerek uçurmaya kalkışmamış mıydı inananlarını. Lakin başarılı olamamıştı, ama uçurmaya kalkıştığı insanları uçurumlara yuvarlamayı, evlerine ataşlar salmayı başarmıştı. Hala her taraf yangın yeri gibi. Hemen her ocaktan acılar tütüyor.
Sırat-ı müstakim üzerinde tezgâh açanlar, kapılarına diktikleri cazgırlarla -şimdi en büyük cazgırlığı artık televizyonlar yapar oldu- “Gel vatandaş, gel, gel, ne olursan ol gel!” diye müşteri toplamaya başladılar. Doğrusu başladılar dedikse eskiden de var olan ticaretlerine son günlerde iyice revaç geldi.
“Bu yolda  tek başına gidemezsin, illa bizim firmamıza geleceksin. Bu konuda tek yetkili de biziz. Zira biz yetkili acentayız!”  dediler.
“Etme tutma, biz Allah’a gidicileriz. Yola (Sünnet) da girmişiz. Neden gidemeyelim ki? Hem tek başımıza olduğumuzu da kim söylemiş. Cemaat halindeyiz, önümüzde imamlarımız var, sevad-ı azam’ız (Ehl-i sünnet ve’l-cemaat). Allah’ın eli de bizim üzerimizde. Peygamber bir üsve (rol model) olarak ufkumuzda. Hoş âlimlerimiz de var, bizi yola koyacak, yoldan çıkıp sapacak olursak bizi yola yeniden döndürecek…”
“-Olmaaaz! Bir kere âlimler (Diyanet ve İlahiyatlar) bu işten anlamaz, onlar kîl ü kâl ile meşguller. Halden sade biz anlarız. Ancak bizim uçurmamızla uçmaklara uçarsınız.”
Yahu biz insanız, uçmak neyimize. Karıncanın zevali kanatlanması değil mi?
Allah, bize bizden daha yakın değil mi? “Dua edin duanızı kabul edeyim!”, “Siz beni anın ben de sizi anayım!” buyuran O değil mi? Tevbelerimizi kabul etmeyi tafaddülen ve keremen üzerine vacip kılan O değil mi? Hal böyle iken ben Allah’a ulaşmak için ille de size komisyon ödemek neden zorunda oluyor muşum? Hem bu halinizle sizin  “Dikkat et, hâlis din yalnız Allah'ındır. O'nu bırakıp kendilerine bir takım dostlar edinenler: Onlara, bizi sadece Allah'a yaklaştırsınlar diye kulluk ediyoruz, derler. Doğrusu Allah, ayrılığa düştükleri şeylerde aralarında hüküm verecektir. Şüphesiz Allah, yalancı ve inkârcı kimseyi doğru yola iletmez."[2]  diyen putatapar müşriklerden ne farkınız var ki?
Bir de şu var? “Evliyaullah evliyaullah” deyip duruyorsunuz ya? Kim bunlar? Hani dünyayı tasarruf eden, ruhaniyetleriyle her an yanımızda olan, darda kaldığımızda “Yetiş Ya Gavs!” deyince imdadımıza koşan şeyhler mi? Hal böyle iken İslam dünyası ve hassaten de kalbi mesabesinde olan ülkelerimiz yangın yerine dönmüşken, ırzımız çiğnenmiş, hânımız yağmalanmış, mazlumların ahı arşı tutmuş… Hal böyle iken kılı dahi kıpırdamayan Yunan mitoloji tanrılarını aratmayacak derecede sözde kudret ve tasarruf sahibi kimseler mi?
Ben hasbelkader bunu Kur'ân’a sordum, “Evliyaullah kimdir?” dedim. Önüme cevap olarak şu ayetler düştü: Allah buyuruyordu ki:
“Bilesiniz ki, Allah’ın dostlarına (evliyaullah) korku yoktur; onlar üzülmeyecekler de. Onlar, iman edip de takvâya ermiş olanlardır.[3]
Bizzat Allah’ın bu yüce buyruğuna göre iman ve takva sahibi herkes evliyaullahtan sayılıyordu. Kime itibar etmeliydim, Allah’a mı, Allah’ın yolunda Allah adına açtıkları acentalarda simsarlık yapan bezirgânlara mı?
Himmet, hizmet diye din adına insanları sömürenlere, söğüşleyenlere  mi?
Allah ve peygamber sevgisini paraya tahvil etmek için olmadık şaklabanlıklar yapan şarlatanlara mı?
Allah’ım sen akletmeyenlerin üzerine pislik boca ederiz[4] buyuruyorsun ya, Hak buyurdun, boyumuzca pislik çukuruna saplanmış haldeyiz.
Sen hidayet etmezsen biz doğruyu bulamayız.
Aslında Sen bize hidayet etmiştin. İlkini yaratılışımız esnasında bizi diğer yaratıklardan ayrıcalıklı kılan donanımız (akıl) ile ikincisini de ona ışık olacak şekilde indirdiğin kitabınla.
Mizanımız vardı özümüzde, ölçüp tartmaya yarayan. Keşfedemedik, işletemedik. O mizan için gerekli olan aşkın değer ölçülerini de vermiştin, Kitab’ı ve kıstı indirmiştin, Okuyamadık. Okuduğumuzu sandık. İşaret ettiğine değil, işaretin kendisine çakılı kaldık, onu kutsadık.
İman ve salih amel diyordu. İstikamet üzere yolda olmak diyordu, yolda ayartıcılara kanmadan yol almayı emrediyordu.
Biz gereğine değil, ayetlerin kendisine baktık. Onlar yolumuzu aydınlatan birer ışıktı. Yola değil ışığa baktık. Işığı gözümüzü aldı. Olup biteni göremez olduk.
Artık hakikate hem kördük hem de sağır.
Elimizden tutana tabi olduk.
Gassal elinde meyyit gibiydik.
Himmet dediler, neyimiz var neyimiz yok soyunduk, verdik. Hizmet dediler el pençe ne buyruldu ise onu yaptık.
Arada kulağımıza aykırı bir takım garibce sesler geldiği de oluyordu. Fakat o kadar cılızdı ki  duyulmuyordu. Hem bizim artık bunları ne duyacak, ne görecek halimiz kalmıştı.
Cılız da olsa hakikatin sesini duysak da artık kırk yıllık tarikatımızdan vazgeçmeye hiç de niyetimiz yoktu. Zira kim ticareti biz de öğrenmiştik.
Dua ile!
06.02.2017
GARİBCE





[1] Sırat köprüsü aslında bir sembol: Bu dünyadaki yaşantınız boylu boyunca  kıldan ince kılıçtan keskince dosdoğru bir hayatsa o sizi cennete götürür, değilse cehennem de hazır sizi bekler, demektir.
[2] اَلَا لِلّٰهِ الدّ۪ينُ الْخَالِصُۜ وَالَّذ۪ينَ اتَّخَذُوا مِنْ دُونِه۪ٓ اَوْلِيَٓاءَۢ مَا نَعْبُدُهُمْ اِلَّا لِيُقَرِّبُونَٓا اِلَى اللّٰهِ زُلْفٰىۜ اِنَّ اللّٰهَ يَحْكُمُ بَيْنَهُمْ ف۪ي مَا هُمْ ف۪يهِ يَخْتَلِفُونَۜ اِنَّ اللّٰهَ لَا يَهْد۪ي مَنْ هُوَ كَاذِبٌ كَفَّارٌ (Zümer; 3)
[3] Yûnus Sûresi  (62 - 63)
اَلَٓا اِنَّ اَوْلِيَٓاءَ اللّٰهِ لَا خَوْفٌ عَلَيْهِمْ وَلَا هُمْ يَحْزَنُونَۚ ﴿٦٢﴾  اَلَّذ۪ينَ اٰمَنُوا وَكَانُوا يَتَّقُونَۜ ﴿٦٣﴾ 
[4]  وَيَجْعَلُ الرِّجْسَ عَلَى الَّذ۪ينَ لَا يَعْقِلُونَ
"…Akıllarını husn-i istimal etmeyenleri o pislik içinde bırakır." (Elmalı) (Yûnus; 100)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...