İlk
görüntüde Dış İşleri Bakanı Ahmet Davudoğlu ve hemen yanında elinde megafon
Prof. Dr. Ekmeleddin İhsanoğlu gözüküyor. Sonra videonun akışına bakınca
Davudoğlu’nun Arakan ziyaretinden bir kesit olduğu anlaşılıyor. Binlerle
Arakanlı bakanın etrafına büyük bir tehacümle toplanmışlar, henüz ekmek
arayışında olmayan Ekmeleddin İhsanoğlu
-ki o sıralarda İslam İşbirliği Teşkilatı genel sekreteri olmalı- sayın
bakanın konuşma yapabilmesi için elindeki megafonla kalabalığın coşkusunu
susturmaya çalışıyor ve lakin başarısız kalıyor. İşte tam o sırada bakan tam
bir vecd ve istiğrak halinde bütün gücüyle ve bütün zerrelerinden gelircesine
es-Selâmu aleyküm diye haykırıyor. Belli ki içinde birikmiş volkanın patlaması
gibi bir anda tüm kalabalığı etkisine alıyor ve binler aynı anda “Ve aleyküm
selam!” nidasını en kalbi cevap olarak yetiştiriveriyorlar. Aynı selamlama ve
cevaplama defalarca tekrarlanıyor, yer gök inliyor ve her birinde aynı heyecan
ve aynı duygu birlikte yaşanıyor.
Ağlayanlar
ağlıyor, çığlıklar atılıyor ve gözyaşları seller gibi boşanıyor.
O
birkaç dakika içinde tekrarladıkları birkaç selam ve reddi selam ile karşılıklı dertleşmedikleri dertleri,
konuşamadıkları sözleri kalmıyor. Her şey sanki yerine ulaşıyor.
Bu
manzara karşısında bir daha gördüm ki biz Müslümanlar için dil birliği ya da
ırk birliği değil, gönül birliği, duygu birliği esas oluyor.
Din
deyince “ille de bilgi, bilgi!” deyip duranlar, dinler ve özelde de İslam için
asıl olanın duygu boyutu olduğu gerçekliğini yeterince dikkate almıyorlar.
Ezanın
yerine başka şeyler ikame etmeye çalıştık ve tabi ki olmadı.
Selamın
yerine başka şeyler yerleştirmeye çalışıyoruz. Elbette o da tutmayacak. Lakin
buna sebep bunca emek boşa gidiyor ve imkânlar zayi oluyor.
Biz
Müslümanlara lazım olan olabildiğince bizi bir arada tutacak ortak zeminler.
Din
elbette bunların başında. Zaten bizi biz eden de o.
Din
dili de bir o kadar önemli.
Ortak
bir ezan, ortak bir selam ve ortak bir Kelam.
Asırlarca
bunca ırkı bağrında yaşatmasına rağmen hemen her ırktan olan kimselerin kendilerini aynı Halil İbrahim milletinden
bilmesi Osmanlı için boşuna bir çaba ya da fantezi değildi.
Bunlar
bizi bir arada tutan harçlardı.
Bizi
biz eden ve bizi bize benzeten maya idi.
Farklılıklarımızı
zenginlik gören bir birliktelikti.
Önce
birey olacağız diye tutturduk.
Sonra
da ulusçuluğa işi vurduk.
Birey
olduk savrulduk.
Ulus
olduk tüm köklerimizden koptuk. Bizi iri yapan, bizi diri yapan
birlikteliklerimizi unuttuk. Bosnalılar, kendilerini Türkiye’nin kendi kaderlerine
terk ettiği kız kardeşleri görürler.
Balkanlılar
Müslüman olmayı Türk olmak bilirler.
Yaşlı
Arakanlı, başını Davudoğlu’nun göğsüne dayayarak hüngür hüngür neden ağlar?!
Hangi
duygudur onu, çaresiz bir bebeğin anne kucağına hıçkırıklarla atması gibi sözde
bir Ulus Devlet olan Türkiye Cumhuriyeti’nin dış işleri bakanının göğsünde
sükun bulmaya iten.
Bindiğimiz
dalı kestik.
Tutunduğumuz
kulpları kopardık.
Bir
Kazak çocuğunun ifadesiyle “Hepimizin dibi bir”di. Ama biz kendi dibimize çökelek
suyu döktük.
Savrulduk.
Öyle bir dağıldık ki, yeniden bir araya
gelmenin ve yekinip yeniden ayağa kalkmanın, silkinip kendimize gelmenin imkanı
neredeyse muhal gibiydi. Onlarca sene böyle geçti.
Lakin
“el-ba’su ba’de’l-mevti hakkun” diye inancımız vardı. Ölümden sonra dirilmek
Hak’tır. Sağaltıcı bir soluk bize yeniden hayat verebilirdi.
Ve
sanki o oluyor gibi şimdi.
Bir
yanda yükselen bunca ah var, zulüm altında inim inim inleyenlerin yükselen
ahları illa ki bir gün ulaşacaktır, ulaşacakları yere.
Ve
bunca umut var…
Ve
de beklentiler.
Kaderine
terkedilen kız kardeşlerin utancı…
Bunca
onlarca yıl hoyratça terkedilen baba ocağı…
Evet…
Bütün bunlar yeniden bir dirilişin, düştüğümüz yerden yekinip ayağa kalkmanın
ve geçmişe ait bilincin güncellenmesinin imkanı için yeterince sebep gibi
gözüküyor.
Garibce
de olsa!
Dua
ile!
19.08.2014
GARİBCE
[1] http://www.dailymotion.com/video/x178mx2_arakan-da-selamlasma-coskusu-ve-gozyasi-a-davutoglu_news
Soner Duman: Garibce bizi hiç şaşırtmıyor! Yine yüreğinin tellerinden kopan besteden mükemmel bir senfoni yapmış!
YanıtlaSilAkif Dursun: Yüreğinize ve kaleminize sağlık. Önemli bir konuyu çok güzel yazmışsınız hocam.
herdogan38.
YanıtlaSilGaribce! Okul kitaplarında 'Okuma Parçası ' adı altında en azından ve ehemmiyetle okunması gereken bir bildiri.... Ne olurdu bizim 'dib'imizi oymasalardı...Oydular da ne oldu, tarih onları affetti mi? İslam'ın 'Şeâir' olarak kabul ettiği ezan gibi, selam gibi değerleri sulandıranlar ve bu sululuğa çanak tutanlar ve de çoktan teşne olanlar...İşte dünya ortada...Sen güçlenmeyesin, ayağa kalkmayasın diye seni yer altından dinliyorlar,çanakçı tiutmuş senren birilerini ki, gücünü ölçecek, kendince kendi için çare arayacak, seni tökezletmek için desiseler üretecek...Yüreğimizi bütünleştirecek liderlere, kahramanlara bu gün dünkünden daha çok muhtacız..Şimdi Davutoğlu için, hem Anadolu'ya ve hem de Osmanlı coğrafyasına gönül telinden çalma zaman..Ve inşallah bu doğum olacak...Efeyza..