28 Mayıs 2017 Pazar

KUR’AN HİDAYETTİR


هُدًى لِلْمُتَّقِينَ
 “O müttekîler için bir hidayettir”
Bu âyet Kur’an’ın yalnızca hidayet olduğunu ifade etmektedir. Hidayet, Hakk’a götürmek, doğru yola iletmek, kılavuzluk etmek demektir. Ayrıca Kur’an’ın “nur” yani yolumuzu aydınlatan ışık olduğunu ifade eden âyetler de vardır[1].
Kur’an’ın yalnızca hidayet olduğu unutularak onda bulunan şeyleri, başka taraflara çekerek açıklamaya çalışanlar öteden beri var olagelmiştir. Bunlar, Kur’an’ın asıl hidayet özelliğini ortaya koyabilmek, amaca daha kısa yoldan ulaşabilmek için gerçekleştirmiş olduğu atıfları, sanki Kur’an onları anlatmak için gelmiş gibi algılayıp uzun uzun o şeylerin anlatımına girişmişler ve sonucunda Kur’an’ın ulaşmak istediği asıl amaç tamamen ya da kısmen unutularak yapılan tefsirler tarih kitabı, hukuk kitabı, fizik kitabı, astronomi kitabı, jeoloji kitabı… gibi birer mahiyet almıştır. Bütün bunlar, sanki bu âyeti “Kur’an’da bir nebzecik hidayet de vardır” şeklinde anlayıp da, doğruluğunu ispat etmek için ortaya konulmuş çabalar gibidir. Oysaki Kur’an, kendisinin sırf hidayet olduğunu söylemektedir; onun ilk ve son amacı insanlara ne tarih öğretmek, ne uzay çalışmalarına ışık tutmak ve hatta ne de salt hukuk kuralları ortaya koymaktır. Aksine onun gayesi insanları Hakk’a götürmektir; O’nların Hakk’tan gelip Hakk’a döneceklerini zihinlerine yerleştirmek, âhirete giden dünyalarında onları ebedî saadete hazırlamak, bunun için gerekli olan erdemleri onlara kazandırmaya çalışmak, onlara yaratılış amaçlarını öğretmek, hayatlarının hedefini göstermek, o hedefe ulaşabilecekleri Doğru Yolu belirlemek, yol boyunca maruz kalabilecekleri tehlikeleri göstermek, yol güvenliği için gerekli olacak yol haritası ve hedef şaşmasını önleyici pusula temin etmek, yol boyunca uyarı levhaları dikmektir.
Kur’an, bu amacı gerçekleştirmek için inanç esaslarını yerleştirmekle işe başlar. İnanç her şeyden önce gelir. Çok güçlü ve saf bir Allah inancı her şeyin başıdır. Sonra bunu diğer inanç esasları tamamlar. Ahiret inancı da aynı şekilde ağırlıklı olarak ele alınır. Kişinin, öldükten sonra dirileceği ve bu dünyada iken yapıp ettiklerinden sorguya çekileceği, ceza ve mükâfat göreceği inancı, Kur’an’ın amaçladığı insan-ı kâmil için mutlaka öncelikle verilmesi gereken hususlardandır.
Kur’an, ikinci aşamada bütün davranışlarımızın bu inanç esası üzerine oturtulmasını bizden istemektedir. Üçüncü aşama ise, öncekilerin hem amacı ve hem de sonucu olan ahlâklılıktır. Güzel ahlâklı olmak, her türlü kötülüklerden arınmış, her türlü erdemle bezenmiş birer insan olmak dinin, nihaî amacı olmaktadır. Zaten sevgili peygamberimiz de “Ben sadece ahlâkî güzellikleri tamamlamak için gönderildim”[2] buyurmuştur.
Kur’an’ın, asıl amacı kısaca açıklamasını yaptığımız hidayet olmakla birlikte yaş kuru her şeyi, her ilmi, gizli aşikâr her hususu içermekteymiş gibi asıl amacından uzaklaştırarak kullanılmaya çalışıldığı görülmüştür. Bu tarihte olduğu gibi günümüzde de giderek yaygın bir çaba olarak karşımıza çıkmaktadır.
Kur’an, eşyanın hakikatini, evrenin yapısını, onu kontrol altına almanın tekniğini bize öğretmek için gelmemiştir. Bu, Allah’ın bizden aklımız ile yapmamızı istediği alan olmaktadır ve bilimin konusudur. Özümüzü akıl ile donatmasının hikmeti budur. Bizim Kur’an’dan yararlanmamız, aklımız ve tecrübemiz ile elde ettiğimiz bilgilerin, ürettiğimiz teknolojinin nasıl ve ne amaçla kullanılacağını çıkarmak, hayatımızı nasıl anlamlandıracağımızın esaslarını, evrene bakış şeklimizi belirlemeye çalışmak, Allah (c.c) ve diğer insanlarla olan ilişkilerimizi nasıl yürüteceğimizi tespit etmek şeklinde olacaktır.
Eğer bunu yaparsak, işte o zaman taşları yerine koymuş, ileri geri aşırılıklara düşmeden, doğru yolda yalpalamadan amacımıza doğru yürümüş oluruz. Kur’an da, bu şekilde hakkını vermiş olacağımızdan o takdirde bizden şikâyetçi olmayacaktır.
Kur’an, insanlığın elinde bir meşale gibidir. Ne yazık ki kimileri ona hiç iltifat etmemekte ve karanlıkta kalmakta, kimileri ise gözüne fazla yakın tuttuğu için ışığı gözünü almakta ve etrafını göremez hale gelmektedir. Yaş kuru her şeyi Kur’an’da arayıp da Allah’ın vermiş olduğu aklı yeterince devreye sokmayanların, evren kitabını okumaya hiç niyetli olmayanların durumu, maalesef ışıktan gözleri kamaşan insanların hali gibidir. Bunlar, etrafta olup biteni takip edememekte, dünyanın genel gidişatına yabancı kalmaktadırlar. Şu halde aşırılıklardan uzak bir İslâm anlayışı, Kur’an’ı layık olduğu yere koymamızla ancak mümkün olacaktır.
Rabbimizden bu konuda bizi başarılı kılmasını niyaz ediyorum.
Dua ile!
28.05.2017
GARİBCE





[1]              bk. Bakara 2/185; Mâide 5/15; A‘râf 7/157; Nahl 16/89…
شَهْرُ رَمَضَانَ الَّذِي أُنْزِلَ فِيهِ الْقُرْآَنُ هُدًى لِلنَّاسِ وَبَيِّنَاتٍ مِنَ الْهُدَى وَالْفُرْقَانِ (185) [البقرة]
قَدْ جَاءَكُمْ مِنَ اللَّهِ نُورٌ وَكِتَابٌ مُبِينٌ (15 [المائدة]
وَاتَّبَعُوا النُّورَ الَّذِي أُنْزِلَ مَعَهُ أُولَئِكَ هُمُ الْمُفْلِحُونَ (157) [الأعراف]
وَنَزَّلْنَا عَلَيْكَ الْكِتَابَ تِبْيَانًا لِكُلِّ شَيْءٍ وَهُدًى وَرَحْمَةً وَبُشْرَى لِلْمُسْلِمِينَ (89) [النحل]
[2] السنن الكبرى للبيهقي وفي ذيله الجوهر النقي - (ج 10 / ص 191)
عَنْ أَبِى هُرَيْرَةَ رَضِىَ اللَّهُ عَنْهُ قَالَ قَالَ رَسُولُ اللَّهِ -صلى الله عليه وسلم- :« إِنَّمَا بُعِثْتُ لأُتَمِّمَ مَكَارِمَ الأَخْلاَقِ ».

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...