-Müslüman oldun mu?
-Oldum!
-Bunu bir nimet bilip, sahibine
minnetle doldun mu?
-Bilmem.
-Müslüman oldun mu?
-Oldum!
-Onu insaniyetliğe zait bir değer
bilip daha iyi insan oldun mu?
-Bilmem?
-Müslüman oldun mu?
-Oldum!
-Elinden dilinden insanlar selamet
buldu mu?
-Bilmem!
-Müslüman oldun mu?
-Oldum!
-Yükünü O’nun kapısına yıkıp cümle
kaygılarından azat oldun mu?
-Bilmem!
-Müslüman oldun mu?
-Oldum!
-Sen İslam’la İslam seninle izzet
buldu mu?
-Bilmem.
-Müslüman oldun mu?
-Oldum!
-Yoluna girdin, yolunda yol aldın
mı?
-Bilmem!
-Müslüman oldun mu?
-Oldum!
-Bütün insanlığı insanlıkta eşin
bildin, onların derdini derdin edindin mi?
-Bilmem.
-Müslüman oldun mu?
-Oldum!
-Tüm dünya Müslümanlarını ayrıca kardeşin
bildin, en uzağının ayağına batan dikenin acısını yüreğinde duydun mu?
-Bilmem!
-Müslüman oldun mu?
-Oldum!
-Seni görenin yüzü ışıdı mı?
-Bilmem!
--Müslüman oldun mu?
-Oldum!
-Gayra ayna oldun mu?
-Bilmem!
-Müslüman oldun mu?
-Oldum!
-İmanınla, İslam’ınla gayra güven
verdin mi?
-Bilmem!
-Müslüman oldun mu?
-Oldum!
-Peki, nasıl oldun?
-Sünnet oldum, şehadet getirdim!
-Peki, şehadet ettin de O’ndan
gayrı her şeye “Lâ” diyebildin mi?
-Bilmem!
-O’ndan gayrı hiçbir kutsalın
olmadığına, bütün değerli olanların
değerini O’ndan aldığına inandın mı?
-Bilmem!
-Onu bilmem, bunu bilmem! Evlat
senin elinde Müslümanlık namına geriye sadece ucundan azıcık kestirme kalmış
gözüküyor. Gel sen bu işe baştan yeniden başla. “Bilmem!” dediğin her bir sorunun
cevabına tahkik ile evet demeye çalış.
-Ama Hocam!
-Ama diyeceğini biliyordum. Diyeceğin
şu ki: “Hocam mazeretim var! Ben bütün bu gördüklerimi sizden gördüm. Sizi
özüme ayna tuttum ve bugün işte tam da buradaysam, sayenizde buradayım.!
-İşte bunu demeyecektin! Gerçek de
olsa yüzüme vurmayacaktın? Ne yapayım ki evlat yerden göğe haklısın. İslam
deyince biz öyle şeyler anlattık, öyle şeyler yaptık ki senin aklında kala kala
bunlar kalmış. Gene de teşekkürler. Bizi adam yerine koyup yanımıza geldin. Sen
mazursun. Mazur olmayan biziz. Çünkü sen “Gâib”din, “Şâhid” olan bizdik. O, şehadetini
bihakkın ifa ederken mirasını bize devretmişti. Ne yazık ki biz mirasyedi
olduk, üreteceğimize tükettik. Elimizde kalan şeyler ise etrafa korku salmaya
medar şeyler oldu. Girenin bilmem neresi, çıkanın kellesi. Bir kılıç ayetimiz
var, hepsi de en yüce erdemlerimizle ilgili yüzden fazla ayetimizi nesheder.
Geride kalan ne ki? Dini anlattık: “Kıl
beşi bitir işi!” Dünyayı anlattık: “Salla başı al maaşı!” Ne dini anladık, ne
dünyayı. Kendimiz yedik salkımı, hep başkalarını verdik talkını…
Ah be evlat! Ah!
Sırası mıydı şimdi?! Ne güzel
yüksek perdeden muhabbet ediyorduk şurada.
Bize düşen salkımdı sana düşen talkındı?
Herkes hakkına razı olsaydı bu iş böyle girer miydi zora!
Neyse. Gene de çok şükür. Sen
geldin, katıldın ya aramıza. Bakarsın sen merhem olursun yaramıza!
…
Dua ile!
19.05.2017
GARİBCE
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder