Bugün bayram vaazında cami imamı kurban ile ilgili Habil
Kabil kıssasının ardından Hz. İbrahim’in oğlu İsmail’i kurban etmesi iradesini
ortaya koyması ve gerçekleştirmek için yola çıkmasını anlattı. Sözü esnasında
vurgulu olarak kullandığı bir cümle Garibce nazarımı celbetti:
“Sen İbrahim ol ki, çocuğun İsmail olsun!”
“Sen İbrahim ol ki, çocuğun İsmail olsun!”
Kimdi İbrahim ve ne yapmıştı? Onları anlattı. Onun öz yavrusu, ciğer paresi biricik
evladını hak yolda kurban edebilecek kadar
Allah yolunda fedakarlığından söz etti. Buna mukabil de İsmail’in
teslimiyetini anlattı. Anlattıkları Saffat suresi (37/100 vd.) ayetlerinin tefsiri
mahiyetindeydi.
Peki, İbrahim kimdi?
İbrahim Hanîf ve müslim idi (Âl-i İmran 3/67). Her türlü
batıldan yüz çevirip Hakka yüz tutmuş; özüyle, sözüyle, işiyle Allah’a yönelmiş
bir kuldu. Allah ile arasında ahit vardı ve o ahde uymak için nice güçlüğe
göğüs germiş, canına kastedilmesi gibi bir insan tahammül sınırını aşan
mihnetlere maruz kalmıştı. Öz yurdunu terk ile hicrete mecbur edilmişti. Hak yolda çile ise çile, vefa ise vefa… Bir
kulda olması istenilen en güzel hasletlere sahipti…
"Çünkü İbrahim çok içli ve Allah'a yönelen bir
kimseydi." (Hûd 11/75); “Sıddîk bir
nebi” idi (Meryem 19/41; Hak ve hakikati bulma yolunda aklını kullanan (Enam
6/76 vd.), hakikat mücadelesinde putataparları
şaşkına çeviren güçlü bir diyalektik sahibi idi (Bakara 2/258; Enam 6/74) ve en
zor koşullarda bile batıl yolun takipçilerinden uzak olduğunu haykıran (Mümtahine
62/4) ve bu uğurda ateşe bile atılan ve ateşin narında Rahman’ın nuruna mazhar olan, güllük gülistanlık içinde
(Enbiya 21/65) yeniden hayata dönen,
kendisine kitap ve hikmet verilmiş,
büyük bir mülke mazhar kılınmış (Nisa 4/54), insanlık için rol model seçilmiş
(üsve) (Mümtahine 62/4), peygamberler atası, daha düne kadar milletinden olduğumuz[1],
sofrası her daim açık, ikramlarının kalıcı olması için kurduğu Halilu’r-Rahman Evkafı
ile vakıf kurucuların öncüsü kutlu insan.
İşte öylesi bir İbrahim’e oğlu İsmail, canını ortaya konulması
istendiğinde “Babacığım emrolunduğun şeyi yap. Beni inşallah sabredenlerden
bulacaksın!” (37/102) diyor ve tam bir teslimiyet gösteriyordu.
İsmail, bir baba için en zor şartlarda bile kendisine tam
bir teslimiyet gösteren hayırlı bir evlat oluyordu.
Hayırlı baba, hayırlı evlat!
Allah’ım! Bize de nasip et!
Dua ile!
02.09.2017
GARİBCE
[1] Türk,
Kürt, Arnavut, Arap, Laz… hiç fark etmez, “Kimin milletindensin?” denildiğinde “Halil
İbrahim milletindeniz” derdik ve her daim soframızda Halil İbrahim bereketini
bulurduk.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder