Tartışıp duruyoruz.
Çoğu kez de çalıyı tepesinden
sürüklüyoruz.
Kadın konusu yumuşak karnımız. “Fitne”
ya, o yüzden evden çıkmasın, gün yüzü görmesin, bizi günaha düşürmesin
istiyoruz.
Kırmızı mangır karşısında rüştümüzü
ispat ettik ya, kadını eve tıkarsak dinimizin geri yarısını da tamam ederiz
sanıyoruz. Aslında biz kendimizin ne matah bir şey olduğunu da çok iyi
biliyoruz. “Beli’l-insanu alâ nefsihî basîreh”. Buna rağmen caka satıp
duruyoruz. Ya kadere, ya şeytana bindiriyoruz. Ya da şeytanın kendinde temessül
ettiği kadına!
Ya selam!
Başlığa/ bağlama dönelim:
Çokça tartışılan bir konu var: Kadının
mahremi olmadan (90 km. üzeri) yolculuğa çakması. Bunu yasaklayıcı olarak da şu
hadis kullanılıyor:
“Hiçbir kadın yanında kardeşi, babası
ya da kocası ya da mahrem bir yakını olmadan üç günden uzun süreli bir
yolculuğa tek başına çıkmasın!”
Oysa bu hadisteki yasağın illeti/
gerekçesi kadın olması değil “güvenlik endişesi”dir.
Bu tespitin delili de şu hadistir:
“Çok yakında öyle bir zaman gelecek ki
kadın yanında koruması olmadan tek başına Hire’den çıkacak ve Kabe’yi tavaf
edecek/ haccını yapacak…”[1]
Hire Kufe'dedir. Kufe-Mekke arası 90
değil 1.715 km'dir.
Ravi “Ben hevdeci içinde kadının
yanında koruması olmadan tek başına Hire’den çıkarak Kabe’yi tavaf ettiğini de gördüm”
diyor.
İşte böyle.
Dönüp dolaşıp bağlama geliyoruz.
“Bağlam! Bağlam! Bağlama bağlı anlam!”
diyoruz.
Dua ile!
16.10.2019
GARİBCE
[1] el-Mâverdî,
Ebû'l-Ḥasan ʿAlî b. Muḥammed b. Muḥammed b. Ḥabîb el-Baṡrî (ö.450/1058), el-Ḥâvi'l-Kebîr
, Beyrût, I-XVIII, IV, 925-926.
عَنْ أَبِي سَعِيدٍ الْخُدْرِيِّ أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ {صَلَّى اللَّهُ
عَلَيْهِ وَسَلَّمَ} قَالَ : لَا تُسَافِرِ امْرَأَةٌ فَوْقَ ثَلَاثَةِ أَيَّامٍ
إِلَّا وَمَعَهَا أَخُوهَا أَوْ أَبُوهَا أَوْ زَوْجُهَا أَوْ مَحْرَمٌ
عَنْ عَدِيِّ بْنِ حَاتِمٍ أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ {صَلَّى اللَّهُ
عَلَيْهِ وَسَلَّمَ} قَالَ : لَتُوشِكُ الظَّعِينَةُ تَخْرُجُ مِنَ الْحِيرَةِ
بِغَيْرِ خِفَارٍ حَتَّى تَطُوفَ بِالْكَعْبَةِ ، وَيُوشِكُ أَنْ تُفْتَحَ كُنُوزُ
كِسْرَى بْنِ هُرْمُزَ ، وَيُوشِكُ الرَّجُلُ يَسْعَى يَبْتَغِي أَنْ يُؤْخَذَ
مَالُهُ صَدَقَةً فَلَا تُقْبَلُ مِنْهُ ، فَلَقَدْ
رَأَيْتُ الظَّعِينَةَ تَخْرُجُ مِنَ الْحِيرَةِ حَتَّى تَطُوفَ بِالْكَعْبَةِ
بِغَيْرٍ خِفَارٍ ، وَكُنْتُ فِي الْخَيْلِ الَّتِي أَغَارَتْ عَلَى الْمَدَائِنِ
حَتَّى فَتَحُوا كُنُوزَ كِسْرَى ، وَاللَّهِ لَتَكُونَنَّ الثَّالِثَةُ
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder