“Ben, müşriklerin arasında ikamet eden her müminden beriyim/ uzağım!”
Bu hadis, lafızcı okuma sonrasında
özellikle Batı ülkelerinde yaşayan Müslümanları tedirgin etmektedir. Öyle ya
hadisin ifadesi oldukça açıktır. Buna göre her kim söz gelimi Amerika,
İngiltere… gibi Müslüman olmayan bir yurtta kafirler arasında yaşıyorsa, Hz.
Peygamber (s.a.s.) ondan uzak olacak demektir.
Tabii bu uzaklık/ berî olma hangi
açıdan diye sorulduğunda da cevap olarak akla ilk gelen din, peygambere
mensubiyet, ümmete aidiyet olmaktadır.
İmdi nasıl kutlu ve mutlu bir İslam
dünyamız var ki kapılar açık olsa insanlarımızın kahir ekseriyeti büyük bir
tehacümle özellikle Batı ülkelerine akın edeceklerdir. Kapılar bunca muhkem bir
şekilde kapalı olmasına rağmen ölümü göze alan nice insanlarımız bu kapıyı
zorlamakta, binlercesi de yollarda telef olmakta, kimi boğulmakta, Aylan
bebeklerin cesedi karaya vurmakta, kimilerinin donmuş cesetleri bahar mevsiminde
ortaya çıkmaktadır. Ne kadar yürek acısı ve utanılası bir durum!
İmdi bunca oralarda yaşayan ve
oralarda yaşamak için can atanlar, gavur olmaya mı hevesliler. Belli ki hayır.
Bu insanlar insanca bir hayat yaşayabilmek için, çoğu da ülkelerindeki
zulümlerden, katliamlardan kaçmak için, daha özgür bir yaşam için bu serüvene katlanıyorlar.
İmdi hadis bize ne diyor, ona gelelim.
Bilindiği gibi Hz. Peygamber (s.a.s.) Medine’yi
İslam yurdu yapınca, bundan kerli Müslüman olan herkesten aldığı beyatta hicreti
de şart koştu. Buna sebep Medine “Dâru’l-hicret” oldu. Müslüman olup da Medine’ye
hicret etmeyenin hayatı garanti altına alınmadı. Bu bilgi önemli. Bu hicret
siyaseti Mekke’nin fethine kadar da sürdürüldü.
Hz. Peygamber (s.a.s.) Has’am
kabilesine bir seriye/ askerî müfreze göndermişti. (Bu kabileden de bir takım insanlar Müslüman olmuşlar,
ancak hicret etmeyip müşriklerle yaşamayı sürdürmekteydiler.) Bunlar baskın
yapan seriyyeyi görünce hemen namaza durup secdeye varmışlar, (Müslüman olduklarını
görsünler de kendilerine dokunmasınlar, istemişlerdi. Lakin bekledikleri gibi
olmamış ve) seriyye bunları da öldürmüştü. Durum Hz. Peygamber’e (s.a.s.) ulaşınca
“Ben, müşriklerin arasında ikamet eden her müminden beriyim/ uzağım!”
buyurmuştu.[1]
Bu şu demek oluyordu. Has’am
kabilesinden Müslüman olup da emir gereği hicret etmeyip orada ikamete devam
eden ve seriyye tarafından öldürülen bu müminler, bizim korumamız altında
değildir. Bu itibarla devlet olarak bizim (Hz. Peygamber (s.a.s.) ve Müslümanların) onların
diyetlerini ödemek, verilen zararı tazmin etmek gibi bir sorumluluğu yoktur.
Buna rağmen, Hz. Peygamber (s.a.s.) o Müslümanların
diyetlerinin yarısını tazmin etmiş, diğer yarısını da kendi ölümlerini
kendileri hazırladıkları için heder kılmıştır.
İmdi olay bu.
Bu bağlamdan koparılarak sözün
mutlaklaştırılıp “din ve imandan beri olmak” gibi bir anlamı esas almak ne
alaka!? Ondan sonra da din ve peygamber adına halkının çoğunluğu Müslüman olmayan
ülkelerde yaşamaya çalışan Müslümanları peygamber sopası ile dövmeye çalış.
Müslümanlar, her şeyden önce kendi
ülkelerini yaşanılabilir bir yere çevirmeliler. Bunu yapabilirlerse, bu kez
tersinden gayrimüslimler bizim ülkelerimize gelmeye ve bizlerin arasında
yaşamayı bir ideal haline getireceklerdir.
Ama nerede?
Dua ile!
16.10.2019
GARİBCE
[1] عَنْ جَرِيرِ بْنِ عَبْدِ اللَّهِ ،
قَالَ: " بَعَثَ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ سَرِيَّةً
إِلَى خَثْعَمٍ فَاعْتَصَمَ نَاسٌ مِنْهُمْ بِالسُّجُودِ ، فَأَسْرَعَ فِيهِمُ
الْقَتْلَ ، قَالَ : فَبَلَغَ ذَلِكَ النَّبِيَّ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ
فقال : ( أَنَا بَرِيءٌ مِنْ كُلِّ مُسْلِمٍ يُقِيمُ بَيْنَ أَظْهُرِ
الْمُشْرِكِينَ )، قَالُوا : يَا رَسُولَ اللَّهِ لِمَ ؟ ، قَالَ: ( لَا تَرَاءَى
نَارَاهُمَا
) " . رواه أبو داود (
2645 ) ، والترمذي ( 1604 )
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder