Hz.
Ömer adaleti kadar celadetiyle meşhurdur. Onun yanlışa tahammülü pek yoktur.
Hele bu Hz. Peygamber’in bizzat kendisine ve onun yapıp ettiklerine, Müslümanların
genel izzet ve şerefine yönelik saldırı şeklinde ise onu lakayt görmek asla
mümkün olmazdı. Hemen “Bırak Ya rasûlallah! Boynunu vurayım!” diye ileri atılır;
Hak ve Hakikat uğrunda yapamayacağı hiçbir şey olmadığını ortaya koyardı.
(Sadece)
Buhârî’de anılan olaylara baktığımız zaman onun öfkesini kabartan olayların
özetle şunlar olduğu görülüyor:
(Deccal
olduğu söylenen) İbn Sayyâd’ın kehanetine tepki olarak böyle bir istekte
bulunması ancak Hz. Peygamber tarafından buna izin verilmemesi.
Ehl-i
Bedir’den olan Hâtıb b. Belte’a’nın, Mekke’de kalan yakınlarını korumak
amacıyla Medine’de olup bitenleri Müşriklere bildirmesinin ortaya çıkması, bir
kadın tarafından gönderdiği mektubun yakalanması sonucu tepkisi.
Temim
oğullarından Zül’l-Huvaysıra’nın Hz. Peygamber’e ganimet dağıtırken “Âdil ol!”
demesi üzerine Hz. Peygamber’in “Yazıklar olsun! Ben de âdil olmayacaksam o
zaman kim adaletli olacak!...” demesi üzerine celallenip tepkisini ortaya
koyması.
Bir gazve esnasında Muhacirlerden birinin Ensar’dan
birinin kabasına bir şamar atması yüzünden Ensârdan olanın Ensarı, Muhacirden olanın
da Muhacirini yardıma çağırması üzerine tam bir fitne kopacakken duruma Hz.
Peygamber’in “Bu ne biçim cahiliye tavrı!” diyerek müdahale etmesi ve böylece
olayın büyümeden kapanması hadisesi var. Medineli Münafıkların reisi Abdullah
b. Übey bu olayı duyunca arayı bozmak için bunu bir bahane olarak kullanıp “Medine’ye
vardığımız zaman aziz olanlar zelil olanları
oradan kovup çıkaracak!” şeklinde bir herzede bulunmuş bu da haliyle Hz.
Peygamber’in kulağına kadar ulaşmıştı. İşte bunun üzerine Hz. Ömer gene celallenip
“Bırak ya Rasûlallah! Şu münafığın boynu vurayım!” demişti.
Elbette konu ile ilgili daha başka örnekler de vardır.
Biz bu örneklere baktığımızda Hz. Ömer örneğinden
hareketle gayretli bir müslümanın tepkisiz kalamayacağı bazı konuları
örneklendirmiş olabiliriz.
Buna göre dinin özünü korumak, tevhidi yerleştirme
çabası içinde olmak ve bu esasa mugayir davranışlar karşısında tepkisiz
kalmamak gerekir.
Müslümanların birliğini ve dirliğini bozucu davranışlara
fırsat vermemek, iyi niyetli de olunsa ya da zor durumda da kalınsa müslümanların
sırlarını başkalarına pazarlama yoluna gitmemek. Ümmet aleyhine olabilecek durumlarda,
başka güçlerle işbirliği içine girmemek.
Rol model (üsve-i hasene) olan Hz. Peygamber’i ve
onun bize bıraktığı yüce değerleri tartışmaya açmamak ve tam bir teslimiyet ile
gereğini yapmaya çalışmak.
İslam’ı her şeyin üzerinde bir izzet ve şeref
olarak görmek ve Müslümanların izzet ve şerefinin de ancak İslam ile olacağını
bilmek ve izzet ve şerefi başka yerlerde aramamak, Müslümanların birlik ve
beraberliğini bozucu her hangi bir davranış içine girmemek, şaka yollu da olsa
hassasiyet gösteren konularda daha bir temkinli davranmak.
Dua ile!
16.02.2014
GARİBCE
Allah razı olsun hocam. Keşke herkes okuyabilse
YanıtlaSil