Daha önce bir süre oda arkadaşlığı yaptığımız saygılı Ramazan hocamız
ziyaretimize geldi. Hoca dediğin öyle olacak. “Her şeyin yenisi dostun eskisi makbuldür”
(Küllü cedid leziz illa’l-halîl) diye başladı ve özlemini dile getirdi. Sonra
ziyaretin önemine geçti. Özellikle de hasta ziyareti, taziye ziyareti gibi
onlara değindi.
İsimleri aklımda tutamam ki. Nasıl bir hafıza ki nerede nasıl ve
hangi vakitte tanıştığını en ince
ayrıntılarına kadar anlatan hoca Bursa’da (orası aklımda kaldı) ağır bir kaza geçiren bir dostunu hastanede
ziyarete varır. Adamcağızın göğüsten aşağısı
alçı içindedir. Geçmiş olsun der, adamcağız şükreder ve bundan da ne
hayırlar elde ettiğini anlatır. “Hayırdır, bizim göremediğimiz ne var!?”
dediğinde de adam şöyle der: “Eskiden bir kimse hasta oldu mu, nasıl olsa
iyileşir, çarşıda pazarda görünce geçmiş olsun derim derdim. Birisi vefat
edince de gene benzer bir tavırla geçiştirirdim. Şimdi ise bu hali yaşadıktan sonra bir kimse hasta
olunca ilk ziyaretçisi ben olamazsam mutlaka ikincisi ya da üçüncüsü olacağım.
Keza bir kimse öldüğünde de taziyeye ilk giden ben olmazsam mutlaka ikinci ya
da üçüncü kişi ben olacağım!” demiş.
Hoca anlattı anlattı ve anlattı. Bu arada hasta ziyaretlerinde
hastaya eziyet vermemek gerektiğinden de bahsetmeyi unutmadı.
İnsanların bir birlerine bigane kaldığını anlattıktan sonra kaldığı on beş bin kişilik sitede kendisinin
çok güzel bir uygulama başlattığını ve siteden her kim hasta ya da cenaze
sahibi ise cemaati etrafına toplayıp ziyarete gittiklerini ve böylece
insanların birbirleriyle kaynaştıklarını anlattı. Birinde cemaatten bir albayın hasta olduğunu
duymuşlar. Hemen diyor cemaate söyledim. Albayımızı ziyarete gelmek isteyen
benimle buyursun. Tam altmış kişi evin kapısına dayandık. İçeride hasta küçük
bir oda da yatıyordu, karga tulumba onu salona aldık ve dedim ki: “Albayım bak
bu keşif kolu. Eğer iyileşip de bayram namazına gelemeyecek olursan bil ki tüm
cemaat geleceğiz!”
Bayram namazından sonra sıra olup bayramlaşıyoruz. Baktım albay da sıraya
girmiş zar zor ayakta duruyor ve sesleniyor: “Hocam bak ben iyi oldum!”
Bir başka ziyaretçiyi anlatıyor. Adam fena hasta ve yanında kimsenin
olmasını istemiyor. Adam ziyarete gelmiş
bir türlü gitmiyor. Neyse dur şuna hafiften laf çakayım belki anlar da gider
diyor ve ekliyor: Bazı münasebetsiz adamlar var hasta demiyorlar sayrı
demiyorlar adamın başında bekle babam bekle, hasta ne çekiyor halden anladığı yok!”
Adam, “Öyle öyle! Ne anlayışsız insanlar var!” diyor ve ekliyor: “Efendim
durun ben kapıyı arkadan kilitleyeyim de kimse gelmesin!” Hasta adamcağız “Vallahi kilitlemen iyi olur da yalnız içeriden değil de dışarıdan
olsa derim!” diyor.
Ve muhabbet devam ediyor.
Garibce de kısa günün kârı kabilinden aklında tutabildiği bakiyyetül
bakiye kabilinden bir iki kelamı sizlerle paylaşmak istiyor.
Ders mi?
Hangisi?
Seçip almada arif olmak gerek.
Dua ile!
01.12.2014
GARİBCE
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder