Nahiv âlimi
el-Ferrâ: "Kim bir ilimde derinleşir ve maharet sahibi olursa, diğer bütün
ilimler ona kolaylaşır (ve o ilimlerle ilgili de söz söyleyebilir.)" der.
Bunun üzerine mecliste hazır bulunan ve Ferrâ'nın teyzesinin oğlu olan Hanefî imamlarından
kadı Muhammed b. el- Hasan kendisine: "Sen ilminde maharet sahibisin. Peki,
sana şimdi sahanla ilgisi olmayan bir soru soracağım: Namazında yanılan ve
sehiv secdesi yapan, fakat sehiv secdesinde de yanılan kimse hakkında ne
dersin?" demiş. Ferrâ: "Bir şey lâzım gelmez." diye cevap
vermiş. İmam Muhammed'in "nasıl" sorusuna da:
"Bizde
(dilde) (kedicik, kuşcağız gibi) ism-i tasgiri yapılan bir kelime ikinci defa
tasgir yapılamaz. Sehiv secdesinde yanılan kimsenin durumu da aynı olmalıdır.
Çünkü o, ism-i tasgirin ikinci bir defa tasgiri gibi bir şeydir; yanılma için
yapılan secde bir nevi namazın telâfisi içindir. Tasgirin tekrar tasgiri
yapılamayacağı gibi, telâfinin de telâfisi yapılamaz…" demiş. Bunun
üzerine İmam Muhammed: "anaların senin gibi birini doğurmuş olacağını
sanmıyorum." diye onu tasdik etmiş. (el-Muvafakat, I, 74)
Her şeyi bilmek
yerine bir şeyi adamakıllı bilmek lazım. İşte o zaman gerçek anlamda başarılı
olabiliriz.
Her şeyden
anlamak aslında bir şey bilmemekle eş anlamlıdır.
Biri derinliği
diğeri sığlığı ifade eder. Her yeri tutan ve bir .oka yaramayan sığlık yerine
yatağında derinden derine akan ve etrafına hayat bahşeden su olmak. Matlup olan
bu olmalı.
Sizce de öyle
değil mi?
Dua ile!
13.12.2015
GARİBCE
Not: Bu yazının
Garibce’nin Abdurrahman Usta başlıklı yazısı ile okunması tavsiye olunur.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder