Bektaşiye demişler (Bizim Gayseri ağzıyla):
“Namaz gılan mı?”
“Gılan tabii gılman mı!” demiş, namazı soranın üstüne atmış,
kendi üstüne bile alınmamış.
Bir de zikr-i daim muhabbeti var ya… Oh ne ala! Hem de
gaymaklısından.
Yaygın dindarlık anlayışımıza gelince bunu en iyi anlatan öz
deyişimiz:
Salla başı al maaşı! sözüdür.
Sen niye varsın? Seni ne için istihdam ederler? Ne yapman
lazım? Nasıl yapman lazım? Nasıl bir çözüm üretmen lazım…? Bunların hiç önemi
yok: Otur gösterilen yere, ne derlerse he de, salla başını, ay dolsun al maaşını…
Oh ne ala!
Dünya işi böyle olanın ahiret işi farklı olacak değil ya!
Namazı kıldın mı?
-Kıldım!
-Orucu tuttun mu?
-Tuttum!
-Hacca umreye gittin mi?
-Gittim, hem de kaç defa!
-Fitremi bile verdim.
Neden kıldın, neden tuttun? Niye gittin?
Nasıl kıldın, nasıl tuttun? Nasıl gittin?
Dünyaya çalışan aynı kafamız ahiret için farklılaşacak değil
ya! Hem onlar bozar bizi.
Bizimkisi: Kıl beşi bitir işi!
Müslüman olmak insan olmaklıktan geçer. İnsan olmayanın
İslamlıkla ne işi olur?
Müslümanlık dünya ve ahiret ayrımı yapmaz. Hatta ahiret için
özel bir arayış içine girmez. Çünkü dünya için çalışmasının eşzamanlı olarak
ahret inşası olduğunu bilir. İslam’ın şartlarını İslam ile özdeş görmez,
şartların bulunması meşrutun bulunmasını zaruri kılmaz. Ama şartlar olmadan da
meşrut bulunmaz. Bu itibarla Müslümanın dünyasında şartlar olarak ibadetler de
vardır, ama onun dünyası bunlarla sınırlı değildir. O Müslümanlığının inançlarını,
onlardan kaynaklan bütün davranış ve eylemlerini ve bunların semeresi mahiyetindeki
erdemlerini kuşattığını bilir. O yüzden salih amel denilince insanlığa
yararlı katkısız hizmet amaçlı yapılmış her türlü faaliyeti anlar. Kaçırdığı
ya da sildirdiği vergilere mukabil bir kuş yuvası gibi bir mescit yapmakla işin
içinden çıkabileceğini asla düşünmez. Diktiği bir ağacın meyvesinden,
gölgesinden, manzarasından, reçinesinden… istifade edildiği müddetçe kendisine
sevap yazılacağını bilir. Ama bir ağacı keserken baskın bir maslahata sebep
değilse vicdanı asla elvermez. Bir canlıya kıymaz, kıyamaz. Bir nesneyi yeri
nere ise orada kullanmayı hikmet bilir ve asla israf etmez.
Hak hukuk onun bütün dünyasının mihverini oluşturur. Hakk’ın
huzuruna onun bunun hakkı ile gelmeyi asla istemez.
Allah zengindir, O’nun ihtiyacı mı vardır, diye düşünmez. O’nun
benden istediklerine benim ihtiyacım vardır, nazarıyla bakar.
Nasıl olsa devlet zengindir, diye vergi kaçıranla, Allah
zengindir diye Allah haklarından olan zekatı kaçırmanın doğası itibariyle
hiçbir farkı yoktur. Zekatın Allah hakkı olması kamu hakkı olması anlamındadır.
Vergi de öyle. Devlet malını çalma halinde hırsızlık cezasını uygulamayanlar ve
buna da çünkü onun da devletin malında hakkı vardır şeklinde bir anlayışı
dillendirenler bilerek bilmeyerek tüyü bitmemiş yetimin hakkı da olan devlet
mallarını yağmalamaya, zimmete, irtikâba kapı aralamış olurlar. Arka planında
böyle bir anlayışla beslenen “Benim memurum da işini bilmez mi?!” O da bilir
elbet. Haliyle çalar, çırpar, tırtıklar… Bal tutmakta olan parmağını yalar…
Yahu yalasın yalasın hoş da bari ballı parmağını yalasın, kovanı
yağmalamasın.
Salla başını al maaşını!
Kıl beşini bitir işini!
Bana aynı kafanın benzer iki sürümü gibi geliyor.
Müslümanlık tevhidi emreder, ne itikatta ne de davranış
dünyamızda başka ortaklara alan ayırmamızı asla kabul etmez. Müslümanın özeli Allah’a,
geneli genele ait değildir. Müslümanın özeldeki ilke, esas ve ölçütleri
genelindeki ilke, esas ve ölçütlerden ayrı gayrı değildir. Allah âlemlerin
Rabbidir. Din gününün maliki olduğu gibi orayı kazanacağımız bugünün de
Rabbidir.
Doğru olun, verdiğiniz sözlere vefa gösterin… diyorsa bu
başkalarıyla yaptığınız muamelelerde de aynısıyla geçerlidir. İnsanları
aldatmayın diyorsa bu aynısıyla her alanı ve herkesi şamildir. “Ümmîlerin bizim
üzerimizde ne hak ve hukuku olurmuş ki!” diyen müşrik zihniyeti ile hep kendi
çıkarlarımıza olacak şekilde davranıp, yaptığımız işlerde, sözleşmelerde
insanları kandırmayı, aldatmayı bir zeka eseri görüp her daim bunu yapıyor ve
yapmaya devam ediyorsak bu münafıkların Allah’ı ve peygamberi aldattıklarını
düşünmeleri gibi değil midir? O tavırdan farkı nedir?
Herkese hakkını verin! Hatta Sezar’ın hakkını bile verin. Fakat
Sezar’ın hakkını Sezar’ın kendisi belirlemeye kalkışmasın. Hak hukukun
evrensel, aşkın, fıtrat yasalarına uygun ölçütleri vardır. Kimin ne hakkı
olduğunu işte bu ölçütler belirlesin.
Ne ahiretten ayrı bir dünya, ne dünyasız bir ahiret vardır.
Hak hukuk herkese karşı ve her alanda hürmetlidir, saygıyı
ve riayeti gerektirir. Ne Allah ne de devlet bahane edilerek Hak hukuka kimse
riayetsizlik edemez, böyle bir hakkı kendinde göremez.
Eski öğrencilerimizden Katılım Bankacılığı alanında
uzmanlaşmış Abdullah Durmuş Hocamız geçen Feys’de bir yazı paylaşmıştı:
Hanefi mezhebinin en önde gelen
müçtehid âlimlerinden ve İmam Ebu Hanife’nin öğrencisi İmam Muhammed’den meşhur
şöyle bir anı nakledilir:
Hayatının son evrelerinde İmam
Muhammed’e, şimdiye kadar hep fıkıh kitapları yazdığı belirtilerek,
kendisinden, biraz da insanları zühd ve takvaya götürecek bir şeyler kaleme
alması talep edilir.
İmam Muhammed (rh.a.) ise onlara,
“Alış verişlerle ilgili fıkıh hükümlerini içeren kitabı yazdım ya yetmez mi?!”
şeklindeki mânidâr cevabı verir.
İşte bu!
Alış verişiniz ve diğer tüm
muameleleriniz insanlığa zaid olması gereken İslam ahkâmına uyuyorsa siz gerçek
anlamda dindar, zahid ve takva sahibisiniz, isterse eliniz deste deste para
saymakta olsun.
Yeter ki işinizdeyken gözünüz hep
oynaşta olsun.
Dua ile!
04.06.2017
GARİBCE
Yerden göğe kadar haklısınız hocam. Zira,
YanıtlaSilÜlke yönetiminde olanlar neden rahatsız olmaz? Halkın büyütüp eğitip yetiştirip atama yada seçme yoluyla makam ve yetki verdikleri kendine emanet edilen değerleri neden korumaz?
1.Ülkenin kara ve deniz sınır güvenliğinin ihlalinden!
2.Milli servet konumundaki inşa edilen değerlerin yabancınin eline geçmesinden!
3.Doğal güzellikleri oluşturan sahil nehir dere orman otlak ve tarım alanlarının kasıtlı yok edilmesinden!
4.Ecdadına layık vatanını milletini seven güçlü bir nüfus ve demografik dağılımı başıboş sığınmacı göçüyle bozulmasından!
Neden rahatsız olmaz? Şaşkınım?