Bir arkadaşım bir arkadaşına bir selam gönderdi. Yanımda bir
de arkadaşım var dedi. Duyduk ki pantolon üretirmişsin. Bize birer pantolon
(şalvar kesim) gönder dedi. Arkadaş da arkadaşın hatırına arkadaşın arkadaşına
da hem de ikişer tane pantolon gönderdi.
Arkadaşın arkadaşı olarak pantolonlardan birini kış boyu
giydim. Memnun kaldım. Bir sene sonra havaların iyice birden ısındığı dün ve
bugünde daraldım ve ince kumaşlı o şalvar kesim pantolon aklıma düştü. Epey bir
arama sonrasında buldum ve giydim. Hoştu. Tiril tiril görüntüsü vardı. Hem de
yeni idi ve bugün de bayramdı. Bayramlığım olmuştu.
Gelen giden oldu. Torunlar evi doldurdu. Biz de evin büyüğü
olarak kurulduk, başköşeyi şenlendirdik. Elimizi öptüler, harçlıklarını verdik.
Küçük de olsa çocuklardan parayı bilmeyeni yok.
Neyse biz bu arada oda değiştirdik ve küçük odadaki kanepe üzerine
oturduk.
Sonra hanım bakıyor ben nereyi terk etsem arkamda iz
bırakıyorum. Çok geçmedi izin sebebi anlaşıldı. Bayramlık niyetine giydiğim ve
pek bir sevdiğim pantolon bu işi yapıyordu. Olmaz dedim. Ben haydi koltuğa
oturdum, ama kanepenin kolu üzerine de çıkmadım ya…
Meğer öyle bir boyası varmış ki vücudumun değdiği yere
tenime yapışmış, elimi değdiğim, yüzümü sildiğim her ne varsa boyamış.
Allah Allah! Bu nasıl bir şey! Tertemiz havluya yüzümü
siliyorum, havlu maviye çalıyor.
Temizlik konusunda hem titiz hem de mahir olan hatun bunca
bayram temizliğini berbat eden bu boya izlerini tükenmişlik psikolojisi ile çıkarmaya
koyuldu. Koltuk örtüsünü makineye attı. Beyazı daha beyaz eden makine aciz
kaldı. Koltuk kolunu onca uzmanlığına rağmen bir türlü eski haline çeviremedi.
Benim de şimdi bu yazı biter bitmez adam akıllı yunmam
gerekli oldu.
Allah işini itkan üzere yapan ihsan sahibi kullarını sever.
Arkadaşımın arkadaşı, arkadaşının arkadaşına cömertlik etti,
iyilik yaptı. Gel gör ki bu iyilik yüzünden arkadaşının arkadaşının başına
gelmedik kalmadı.
Hanımın morali bozuldu. Onun bozulan morali ile evin de
kimyası bozuldu.
İş üstüne bir sürü iş çıktı. Haydi, emekten vaz geçtik ama
koltuğun bej olması gereken tabii rengi kokmaya yüz tutmuş etin çivit mavisine
çalan rengi gibi oldu.
İmdi o kumaştan zarar gören bir ben miydim? Ya bir de ondan
yüzlerce hatta binlerce üretilmiş ve piyasaya sunulmuşsa…. O takdirde kim bilir
ne hatıraların yaşanmasına sebep olmuştur acı tatlı. Verilen bunca zarar ise
cabası.
Garibce nazarımda günümüzün en önemli salih ameli dünya
ölçekli markalardır. Dost düşman, yerli yabancı herkesin güvenini kazanmış olan
markalar çağımızın en önemli hayır işlerinin başında gelir.
Bir marka ise ha deyince oluşmuyor.
Emek istiyor. İtkan ve ihsan istiyor, yapılan her bir işi
sonuçları itibariyle değerlendirmeyi gerekli kılıyor.
Yoksa göz boyamakla olmuyor.
Dua ile!
25.06.2017
GARİBCE
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder