Sevgili ve vaktiyle çok başarılı bir öğrencimiz olan ve şimdiden
nice eserler de vermiş bulunan değerli genç ilim adamı Eldar Hasanov’un Nûh
Kanunları ve Nûhîlik adlı kitabını okuyorum. Geçenlerde odama gelmiş ve
beni ziyaret etmişti, epey de bir muhabbet etmiştik. Abdullah Köşe Hocam da vardı
ve onun da onu gözü tutmuştu.
Eldar, Yüksek Lisansı bizimle yapmış Azerî bir öğrencimizdi.
Şimdi Türk Vatandaşı ve Artuklu Üniversitesinde hoca. Keşke bizde olsaydı. Her
neyse onun Türkiye’ye gelip de İslam Hukuku’ndan Yüksek yapma isteğinin ardında
bizim İslam Hukukunda Ahkamın Değişmesi adlı kitabımızın etkisi olmuş.
Azerbaycanda onu okumuşlar ve çok beğenmiş. Tercihinde etkili olmuş.
Bir gün ders esnasında ben Bekir Topaloğlu ile ilk
karşılaştığımda sükût-ı hayale uğradığımı, çünkü gerçeğinin zihnimde
canlandırmış olduğum Bekir Topaloğluna hiç de benzemediğini anlattığımda Eldar,
“Hocam! dedi, “aynı duyguyu ben de sizi görünce yaşadım!”
Ahkamın Değişmesi kitabımızdan hareketle zihninde canlandırdığı
imaj doğrultusunda nasıl bir Mehmet
Erdoğan bekliyordu ise demek ki kendisini görünce, o da bencileyin şaşırmış.
Bu işler böyle, gıyapta tanıdığınız kişiler olumlu ise
olduğundan fazla iyi, olumsuzsa olduğundan fazla kötü olarak zihinlerde
canlanır. Sonra gerçeği ile tanışırsınız, bazen bencileyin hayal kırıklığına
uğrarsınız, bazen de gene bencileyin hayal kırıklığına uğratırsınız!
Latife bu ya, belki de bize sebep Eldar’ın Dinler Tarihinden
doktora yapmaya başladığını öğrendiğimde ben ilim dünyası adına çok
sevinmiştim. Evet, fıkıh adına üzülmüştüm belki ama ilim dünyası adına
gerçekten sevinmiştim. Bana bazen öğrenciler geliyor, “Hocam İslam Hukukundan
yüksek yapmak istiyoruz, ne tavsiye edersiniz?” diye yer yapmaya çalışıyorlar.
Ben se onlara hiç beklemedikleri şekilde “Len oğlum/ gızım! Ne işiniz var burada?
Herkes buraya üşüşüyor, gidin Dinler tarihine, Din sosyolojisine, din
psikolojisine, eğitime… ne bileyim işte gidin başka yerlere!”
Vakıa Temel İslam Bilimlerine özellikle de fıkha yeterince rağbet
var. Ne var ki özellikle Arapça başta olmak üzere dili de çok iyi olan
yetenekli öğrencilerimizin her alana eşit şekilde dağılmaları bu ümmetin gerçek
bir ihtiyacıdır. Her alanda ve özellikle
de sosyal bilimler alanında çok iyi yetişmiş gerçek İslam âlimlerine ihtiyacımız
var.
Hem İslam dediğin ne ki?
İslam insanlık zemininde kök salmış, zamanla afakı tutmuş ve
meyve vermeye durmuş görkemli bir ağaçtır.
Sen imdi bu ağacın sade kökleri ile sade dalı ile sade
yemişi ile nasıl uğraşabilirsin?
Hadi diyelim kökü ile gövdesi ile meyvesi ile ağacı bir
bütün olarak ele aldın, iyi de bu ağaç hangi zeminde yetişir, hangi iklimde
gelişir, hangi zamanda ve nasıl meyve verir. Hatta nasıl bir gübreye ve nasıl
bir aşıya ihtiyacı vardır. Budanması olur mu? Olursa nasıl olur? Zararlıları nelerdir ve onlarla nasıl mücadele
edilir. Başka iklimlere onun tohumları nasıl taşınır ve oralarda nasıl
yetiştirilir.
Gerçek İslam âlimi bütün bunları bilecek, vakıayı ihata
edici bir bakışı olacak.
Bu ancak programlı bir iş bölümü ile gerçekleşebilir. Ümmetin
geleceğini kendilerine havale edeceğimiz gençleri yetiştirirken bu ihtiyacı
karşılayacak şekilde bir işbölümüne gidilecek. Her an yemiş veren görkemli
İslam ağacının yetişmesi için lazım gelen her ne ise hiçbirini önemsiz
görmeksizin tam olarak onları tahsil edecek bir program uygulanacak ve istidatlı
talebeler ona göre yönlendirecektir. Bir iş bölümü sonunda yapılan çalışmalar
bir araya getirildiğinde bundan muhteşem bir İslam sarayı çıkabilecek. Çünkü
herkes aynı şekilde kapı pencere yapmamış olacak, her bir kimse büyük resmi
tamamlayıcı mahiyette bir eser vermiş olacak. Kimi malzeme ürütecek, kimi
taşıyıcılık yapacak, kimi katma değerle taş üstüne taş koyacak ve böyle böyle
içinde hayat dolu olan İslam binası inşa edilecek.
Bu olur mu?
Şimdiye kadar hiç olmuş mu?
Eğer cevabımız evet idiyse, bundan böyle de gene olur.
Hem, niye
olmasın?
Dua ile!
06.07.2017
GARİBCE
Eldar şimdi İzmir Katip Çelebi'de görev yapıyor.
YanıtlaSil