Efendim
vaktiyle bir söz okumuştum İmam Şâfiî’ye aitti. Şimdi aradım kaynağını da
bulamadım. O diyordu ki: “Bir kimse Arap dilini ve de hadisleri ihata ettiğini
iddia ederse yalan söyler!”
Öyle
ya geniş bir iklime yayılmış, pek çok dillerle akrabalığı olan ve pek çok
kabilede farklı bir biçimde konuşulmakta olan, kendisine göre bir tarihi ve her
dönemin kendine ait özellikleri olan, canlı olması hasebiyle kimi kelimeleri ve
ifade biçimleri ölen kimileri yeni doğan bir dili bütün incelikleri ile bilme
iddiası boş olmalıdır. Ancak nisbî olarak bazı kimseler diğerlerine nisbetle
dil konusunda daha duyarlı olurlar, ömürlerini ona adarlar haliyle diğerlerine
nispetle daha iyi durumda olabilirler.
Hadisler
konusu da öyle. Yirmi üç yıl boyunca peygamberlik etmiş bir hayatın pek çok
vechesi vardır. Bunların her birinin farklı zaman ve mekanlarda farklı
tezahürleri olacaktır. Bunlar içinden herkes ancak duyduğunu ve gördüğünü
nakledecektir. Sonra bunlara başkalarından duyulanlar eklenecektir. Bunların
içine bir de yanılma yoluyla ve de kasdı mahsusla üretilenler de eklenince
ortaya muazzam bir yekun çıkacaktır. İmdi birinin kalkıp da ben bütün bunların
anhasını minhasını hep öğrendim, sahihini sakiminden ayırırım, ne var ne yok
hepsini bilirim demesi hilafı hakikat bir durum olur.
Dil
konusunda söyledikleri aynısıyla diğer diller ve bahusus Türkçemiz içinde
geçerli olmalıdır.
Bayram
günü hatun eltisi ile telefonda konuşurlarken yöneltilen bir soruya cevap olmak
üzere “Ingıl ıkış gidiyor!” deyince kulak kabarttım. İlk kez duyuyordum. O ne
demek dedim. “Düşe kalka” demek dedi. “Allah! Allah!” dedim. Sonra sağlamasını
yapmak üzere eltisini aradım ve “ıngıl ıkış”lı bir cümle kurdum. “O da ne?!”
demedi. Demek ki o da anlıyordu. Teyit için ne demek diye ona da sordum o da
biliyordu. Ama ben ilk kez duyuyordum.
Dün
de zahmetli bir yemekten sonra “İyi, ama zahmeti çok!” dediğimde “Bulaşık
olmadan yalaşık olmaz!” dedi. “Allah! Allah!” Bu kadın uyduruyor mu, gerçekten
annesinden öğrendiği belli kelimeleri mi kullanıyor. Bilemedim. Google’a
sordum. Ingıl ıkış’ı biliyor. Şöyle bir açıklama bile verdi: “Ingıl ıkış, dıngıl yokuş = ağır aksak, zor ve yorucu
anlamında kullanır. Ama
“Yalaşık”ı o da bilmiyor. Belki derleme sözlüklerinde vardır.
Garibce
Ağustos ve Eylül aylarını terk-i blog ederek kendisini arama ile geçirdi. Şimdi
yeniden kendisine geliyor ve ıngıl ıkış yola girmeye çalışıyor.
Ama ortada henüz bir yalaşık yok.
Dualarınız
ile!
27.10.2013
GARİBCE
Elif Şamkara Ayas: Hocam, eşinize daha fazla vakit ayırmaya başladınız herhalde:)
YanıtlaSilMehmet Erdoğan Elifciğim fena yakaladın. Ben yazacaktım ama ihmalimizi ele verir diye kaçmıştım. Malum bizim asıl eşlerimiz hep kitaplar olmuştur. Kitaplarımız ise hep hayat dışı, bizi hep hayatın içinden aldı götürdü. Bundan sonra ne kadar kendimize gelirsek artık.
Bulaşık olmadan yalaşık olmaz sözündeki yalaşık "yemek" kelimesi yerine kullanılıyor
YanıtlaSil