Ey Koca Ömer!
Bağışla sana ön adınla seslendiğim için. Seni özüme o kadar
yakın hissediyorum ki. Senin o koca
haşmetin sevgi ve şefkatle bu abd-i
acizi kucaklayan bir hale dönüyor da ben de naz makamında sana adınla
sesleniyorum.
Seviyorum seni çünkü sen Allah’ın bu ümmete olan en büyük
lütuflarından birisin. Belki ikinin ikincisi değilsin, ama kesinlikle üçün
üçüncüsüsün.
Senin bu değerini Ayşe Annemize sormalı. Sevgili eşi ve de can
peygamberi ve aziz babacığının yanında bir tek kişiye daha yer kalmıştı,
hücre-i saadetinde. Ve o, o yeri kendisi için düşünmekteydi. Ama isteri Ömer
olunca nasıl karşı çıkabilirdi ki. Çünkü bilmez miydi onun üçün üçüncüsü
olduğunu. Yer ne ki canı feda olsundu.
Hz. Ali cenazesinde teslim etmişti, onun üçün üçüncüsü olduğunu.
Hz. Peygamber’i ne zaman duysam hep “Ben, Ebu Bekir ve Ömer birlikte gittik”, “Ben,
Ebu Bekir ve Ömer birlikte girdik”, “Ben, Ebu Bekir ve Ömer birlikte çıktık”
derdi. Belli ki bu üçlü her dem birlikte idiler. Böylesi bir birlikteliğe can
feda olmaz mı? Böyle bir üçlü sevilmez mi: Ve üçün üçüncüsü olarak böylesi bir
Ömer’in yoluna baş konulmaz mı?
Seni seviyorum ey koca Ömer! Çünkü sen sadece İslamlık değil tüm
insanlık ufkunda adaletin temsilcisi oldun. Senin adlinle namın birlikte
yürüdü. Koskoca iklimde adlinle hükmettin, sulhu selameti garanti ettin ve bu
huzur ikliminde koskoca halife olarak nerde bir ağaç bulsan dibinde yatar uyurdun, ne koruma duvarların vardı ne
de maiyet birliklerin. Akına en ufak bir güvenlik kaygısı gelmezdi.
Altında toprak döşeğindi üstünde gök kubbe yorganın.
Bu halini gören yabancı
elçiler şaşırırlar ve :
“Yönettin, adaleti
tesis ettin, emniyet duydun şimdi de böyle tadını çıkarırsın uykunun” diye
gıptalarını dile getirirlerdi.
Seni seviyorum ey
Ömer. Çünkü senin hiçbir yöneticiye nasip olmayan bir mehabetin, saygın ve
ağırlığın vardı. Hz. Ali, bu özelliğini ifade için “Le dirretü Ömer ehyeb min
seyfiküm = Ömer’in kamçısı, sizin kılıçlarınızdan çok daha etkiliydi” diyordu.
Onun kamçısını göstermesi, insanların hizaya gelmesi için yetiyordu. Kılıca
gerek yoktu. Ondan çekiniyorlardı, fakat sevgileri daha baskın geliyordu.
İnsanlığın gönlünde taht kurmuştu.
Buharî, Fezâil babında
İkinin ikincisinden hemen sonra sana yer vermiş. Tüm ümmetin kabulü gibi, seni
hak ettiğin yere yerleştirmiş.
Sevgili peygamberimizden
hakkında varid olan hadisleri sıralamış.
Ey Ömer, seviyorum
seni. Çünkü sen herkeste aynı anda bir arada bulunamayacak meziyetlere
sahiptin.
İnsanlar, sevgili
peygamberimize uykusunda arz edilmişti. “Kiminin gömleği göğsünü ancak
örtüyordu, kimininkisi daha kısa. Ömer’i gördüm, üzerindeki gömleğin ucu yerde
sürünüyordu.” Diyordu.
“Neye yordunuz Ya
Rasulallah!” dediklerinde cevaben sevgili peygamberimiz “Din” buyurmuştu.
Evet, onun öyle bir
dini ve din anlayışı vardı ki, İslam’ın ufkunda Peygamberimizin ardında tüm
insanlığa ışık saçmıştı.
Başka bir rüyasında Hz.
Peygamber efendimize bir bardak süt ikram edilmişti. “İçtim, öylesine kandım ki
sanki ta ayaklarımın uçlarından çıktı. Arta kalanını Ömer’e verdim” buyurdu.
“Neye yordun?”
dediler.
“İlme!” buyurdu.
Sonra gene bir defasında rüyasında bir kova ile su
çekiyordu. Arkasından Hz. Ebu Bekir
çekmişti. Ama bir iki kova ancak çekebilmişti. Onun arkasındanda Ömer devreye
girmişti. Çekmişti de çekmişti. “Onun gibi bir dehayı görmedim!” diyordu, Allah
sevgilisi.
Bütün bunlar da
gösteriyor ki o İslam’a özel olarak hazırlanmış ilahî bir lütfun Ömer diye
görünmesiydi.
Dini ile, ilmi ile ve
siyasî dehasıyla İslam’ı belli bir kavme mahsus olmaktan çıkarıp, başlatılan
fetihlerle çok kısa bir zamanda bütün afakı
tutacak şekilde bir medeniyet dini haline getirmeyi o başarmıştı.
Pers ve Roma gibi en
köklü medeniyetlerle yüzleşmeyi ve hesaplaşmayı o başarmıştı.
Bir nüve halindeki
İslam’ı iki elin parmaklarından az sayıda bir süre içinde koskoca bir çınara o dönüştürmüştü.
Ah be Ömerim az da
çekmedin hani.
İkbal dönemiydi.
İnsanları tutmak ne denli zordu. Ama sen başardın.
Gönderdiğin kimi
memurların bir servetle dönüyorlardı, affetmedin, hesabını sordun.
Hele bazı toy
akıllılar vardı ve güya akıllarınca seni Hz. Peygamber’in uygulamasında
sapmakla suçlarlardı. Ama senin diyanetin, ilmin, fıkıh dehan, basiretin,
celalet ve celadetin ve de metanetin onların karşı çıkmalarına rağmen seni bir insanlık
abidesi olarak insanlık ufkuna taşıdı ve sen halâ şimdi bile oradan tüm
insanlığa adalet dağıtıyorsun. Beytülmalın, iyice eskimiş bir deve yularının
bile atılmasının hesabının sorulacağını, Dicle’de bir köprüden geçerken bir
koyunun ayağının aralığa sıkışıp zarar görmesi halinde onu adli ilahînin gelip
senden soracağını hep senden öğrendik.
Evet adaletin ve
sorumluluk almanın ne demek olduğunu hep senden öğrendik.
Seni seviyorum ey
Ömer.
Seni ümmet olarak
seviyoruz ey Ömer.
Koca Ömer.
03.01.2013
GARİBCE
Teşekkürler sayın Hocam. Kalemine sağlık...
YanıtlaSilEvet Hocam Hz. Ömer'in büyüklüğünü, yöneticide adaletin ne kadar önemli olduğunu daha iyi anlıyoruz. Sahi, sen bizim anlayamayacağımız kadar büyükmüşsün Ey Ömer!
YanıtlaSil