3 Ocak 2014 Cuma

Ben Ömer’i çok mu çok seviyorum!


Ey Koca Ömer!
Bağışla sana ön adınla seslendiğim için. Seni özüme o kadar yakın hissediyorum ki. Senin  o koca haşmetin sevgi ve şefkatle  bu abd-i acizi kucaklayan bir hale dönüyor da ben de naz makamında sana adınla sesleniyorum.
Seviyorum seni çünkü sen Allah’ın bu ümmete olan en büyük lütuflarından birisin. Belki ikinin ikincisi değilsin, ama kesinlikle üçün üçüncüsüsün.
Senin bu değerini Ayşe Annemize sormalı. Sevgili eşi ve de can peygamberi ve aziz babacığının yanında bir tek kişiye daha yer kalmıştı, hücre-i saadetinde. Ve o, o yeri kendisi için düşünmekteydi. Ama isteri Ömer olunca nasıl karşı çıkabilirdi ki. Çünkü bilmez miydi onun üçün üçüncüsü olduğunu. Yer ne ki canı feda olsundu.
Hz. Ali cenazesinde teslim etmişti, onun üçün üçüncüsü olduğunu. Hz. Peygamber’i ne zaman duysam hep “Ben, Ebu Bekir ve Ömer birlikte gittik”, “Ben, Ebu Bekir ve Ömer birlikte girdik”, “Ben, Ebu Bekir ve Ömer birlikte çıktık” derdi. Belli ki bu üçlü her dem birlikte idiler. Böylesi bir birlikteliğe can feda olmaz mı? Böyle bir üçlü sevilmez mi: Ve üçün üçüncüsü olarak böylesi bir Ömer’in yoluna baş konulmaz mı?
Seni seviyorum ey koca Ömer! Çünkü sen sadece İslamlık değil tüm insanlık ufkunda adaletin temsilcisi oldun. Senin adlinle namın birlikte yürüdü. Koskoca iklimde adlinle hükmettin, sulhu selameti garanti ettin ve bu huzur ikliminde koskoca halife olarak nerde bir ağaç bulsan dibinde  yatar uyurdun, ne koruma duvarların vardı ne de maiyet birliklerin. Akına en ufak bir güvenlik kaygısı gelmezdi.
Altında toprak döşeğindi üstünde gök kubbe yorganın.
Bu halini gören  yabancı elçiler şaşırırlar ve :
“Yönettin, adaleti tesis ettin, emniyet duydun şimdi de böyle tadını çıkarırsın uykunun” diye gıptalarını dile getirirlerdi.
Seni seviyorum ey Ömer. Çünkü senin hiçbir yöneticiye nasip olmayan bir mehabetin, saygın ve ağırlığın vardı. Hz. Ali, bu özelliğini ifade için “Le dirretü Ömer ehyeb min seyfiküm = Ömer’in kamçısı, sizin kılıçlarınızdan çok daha etkiliydi” diyordu. Onun kamçısını göstermesi, insanların hizaya gelmesi için yetiyordu. Kılıca gerek yoktu. Ondan çekiniyorlardı, fakat sevgileri daha baskın geliyordu. İnsanlığın gönlünde taht kurmuştu.
Buharî, Fezâil babında İkinin ikincisinden hemen sonra sana yer vermiş. Tüm ümmetin kabulü gibi, seni hak ettiğin yere yerleştirmiş.
Sevgili peygamberimizden hakkında varid olan hadisleri sıralamış.
Ey Ömer, seviyorum seni. Çünkü sen herkeste aynı anda bir arada bulunamayacak meziyetlere sahiptin.
İnsanlar, sevgili peygamberimize uykusunda arz edilmişti. “Kiminin gömleği göğsünü ancak örtüyordu, kimininkisi daha kısa. Ömer’i gördüm, üzerindeki gömleğin ucu yerde sürünüyordu.” Diyordu.
“Neye yordunuz Ya Rasulallah!” dediklerinde cevaben sevgili peygamberimiz “Din” buyurmuştu.
Evet, onun öyle bir dini ve din anlayışı vardı ki, İslam’ın ufkunda Peygamberimizin ardında tüm insanlığa ışık saçmıştı.
Başka bir rüyasında Hz. Peygamber efendimize bir bardak süt ikram edilmişti. “İçtim, öylesine kandım ki sanki ta ayaklarımın uçlarından çıktı. Arta kalanını Ömer’e verdim” buyurdu.
“Neye yordun?” dediler.
“İlme!” buyurdu.
Sonra gene  bir defasında rüyasında bir kova ile su çekiyordu. Arkasından  Hz. Ebu Bekir çekmişti. Ama bir iki kova ancak çekebilmişti. Onun arkasındanda Ömer devreye girmişti. Çekmişti de çekmişti. “Onun gibi bir dehayı görmedim!” diyordu, Allah sevgilisi.
Bütün bunlar da gösteriyor ki o İslam’a özel olarak hazırlanmış ilahî bir lütfun Ömer diye görünmesiydi.
Dini ile, ilmi ile ve siyasî dehasıyla İslam’ı belli bir kavme mahsus olmaktan çıkarıp, başlatılan fetihlerle  çok kısa bir zamanda bütün afakı tutacak şekilde bir medeniyet dini haline getirmeyi o başarmıştı.
Pers ve Roma gibi en köklü medeniyetlerle yüzleşmeyi ve hesaplaşmayı o başarmıştı.
Bir nüve halindeki İslam’ı iki elin parmaklarından az sayıda bir süre içinde koskoca bir çınara o dönüştürmüştü.
Ah be Ömerim az da çekmedin hani.
İkbal dönemiydi. İnsanları tutmak ne denli zordu. Ama sen başardın.
Gönderdiğin kimi memurların bir servetle dönüyorlardı, affetmedin, hesabını sordun.
Hele bazı toy akıllılar vardı ve güya akıllarınca seni Hz. Peygamber’in uygulamasında sapmakla suçlarlardı. Ama senin diyanetin, ilmin, fıkıh dehan, basiretin, celalet ve celadetin ve de metanetin onların karşı çıkmalarına rağmen seni bir insanlık abidesi olarak insanlık ufkuna taşıdı ve sen halâ şimdi bile oradan tüm insanlığa adalet dağıtıyorsun. Beytülmalın, iyice eskimiş bir deve yularının bile atılmasının hesabının sorulacağını, Dicle’de bir köprüden geçerken bir koyunun ayağının aralığa sıkışıp zarar görmesi halinde onu adli ilahînin gelip senden soracağını hep senden öğrendik.
Evet adaletin ve sorumluluk almanın ne demek olduğunu hep senden öğrendik.
Seni seviyorum ey Ömer.
Seni ümmet olarak seviyoruz ey Ömer.
Koca Ömer.

03.01.2013

GARİBCE

2 yorum:

  1. Teşekkürler sayın Hocam. Kalemine sağlık...

    YanıtlaSil
  2. Evet Hocam Hz. Ömer'in büyüklüğünü, yöneticide adaletin ne kadar önemli olduğunu daha iyi anlıyoruz. Sahi, sen bizim anlayamayacağımız kadar büyükmüşsün Ey Ömer!

    YanıtlaSil

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...