2 Ocak 2014 Perşembe

Yeni yıla sevgiyle!


Bismillahirrahmanirrahim.
Garibce’nin  bu yıla ait ilk yazısının “Allah için sevmek” başlıklı olması umarım ki murad-ı ilâhî olmuştur.
Çünkü makinenin başına oturduğunda niyeti “Ben Ömer’i seviyorum” başlıklı bir yazı yazmaktı.
Sonra bakınca birincinin girizgâh ikincinin de ona bir örnek olabileceğini gördü.
Tevafuk dedi ve hamd etti.
Ve bihi nesteîn.
Düşündüm ne yazabilirim ki dedim.
Aklıma Esmâ geldi.
Hani Âdem’e öğretilen Esmâ.
Buna sebep Âdem meleklere ve diğer varlıklara fark atmış, hilafete liyakat kazanmıştı.
Her halde çanak çömlek değildi öğretilen isimler.
El-Esmâ öğretilmişti ve onların tecellileri gösterilmişti.
Onlar içinde aklıma ilk gelen el-Vedûd ismi oldu.
O çok sevendi, tüm sevgilerin kaynağı idi.
O kadar ki aynı kökten türeyen “meveddet” evrende Allah’ın varlığına ve eşsiz sevgisine, sonsuz hikmetine  onun en büyük kanıtlarından biriydi.
Yanında aynı zamanda rahmet de vardı. Sevginin bir tezahürü olarak esirgeyiciliğin, şefkat ve merhametin zirvesi olan rahmet.
Elbette ona ulaşabilmek için biraz zahmete katlanmak gerekirdi.
Hele bir ayet[1] vardı ki sevginin emeğini, bu uğurda ortaya konulacak olan zahmetin adresini veriyordu:
Hakkıyla inanır ve salih ameller de işlersek o esirgeyici Rab, Rahman isminin tecellisi ile bizler için bir sevgi yaratırdı. Artık o sevgiyle bizleri hem yer halkı, hem de gök ehli severdi.
Kulluğumuz ancak o zaman kabul görürdü.
Sonra hadislere bakayım dedim.
İmanın tadına varmakla sevgi arasında sıkı bir bağ vardı:
“Kişi sevdiğini Allah için sevmedikçe, Allah kendisini kurtardıktan sonra yeniden  küfre dönmeyi ateşe atılmak gibi görmedikçe, Allah ve Rasûlü kendisine başka her şeyden daha sevimli olmadıkça imanın tadını asla alamaz[2]. (Buharî) buyrulmuştu.
Sevgi hasbi olursa ancak o zaman Allah için olurdu ve bir anlam ifade eder, değer kazanırdı. Artık böylesi sevgi dolu olanlar Allah’ın özel inayeti altında olurlardı.
“Yüce Allah kıyamet gününde şöyle buyurur: Celalim hakkı için karşılıklı birbirlerini sevenler kimlerdir. Gölgemden başka hiçbir gölgenin olmadığı bu günde onları kendi gölgemde korumaya alacağım!”[3] (Müslim)
Birde şu hadise bakalım:
Bir adam, başka bir köyde bulunan bir kardeşini ziyaret etmekteydi. Yüce Allah, onun yolu üzerine bir melek gönderdi. Melek, adam gelince sordu:
“Nereye gidiyorsun?” Adam: 
“Şu köyde bulunan kardeşimi ziyaret etmeye gidiyorum” dedi.  Melek ona:
“Ondan bir beklentin var mı? dedi.
“Yok!” dedi adam, “şu kadar var ki ben onu sırf Allah için seviyorum.” Bunun üzerine melek ona şu müjdeyi verdi:
“Ben sana gönderilmiş bir Allah elçisiyim. Bil ki, nasıl ki sen o kardeşini seviyorsan Yüce Allah da seni seviyor![4]” (Müslim)
Sevginin bizatihi kendisi en büyük bir amel sayılıyor: Yunus’un işimiz sevi[5] demesi demek bu kaynaktan besleniyor.
Hz. Peygamber şöyle buyurdu: “Amellerin en üstünü Allah için sevmek ve Allah için buğz etmektir”[6] (Ebu Davud)
Daha ayrıntılı benzer bir hadisimiz ise şöyledir:

Hz. Peygamber sordu: “Biliyor musunuz ameller içinde Allah’a en sevimli olanın hangisidir?” Biri “Namaz, zekat!” dedi. Biri “Cihad” dedi. Hz. Peygamber buyurdu:
“Yüce Allah’a en sevimli gelen amel Allah için sevmek ve Allah için buğz etmektir!”[7]
Ve sevgi konusunda pek beceremediğimiz bir hadisle yazımızı taçlayalım:
“Biriniz, kardeşini sevdiği zaman, sevgisini ona bildirsin![8] (TirmizÎ)
Allah’ım, kendini aç bize, seni sevebilelim!
Sevdir bize imanımızı, hazzına erelim!
Ve sevelim sevilelim!
 Dua ile!
01.01.2014
GARİBCE



[1] إِنَّ الَّذِينَ آمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ سَيَجْعَلُ لَهُمُ الرَّحْمَنُ وُدًّا [مريم : 96]
[2] صحيح البخاري ـ حسب ترقيم فتح الباري - (8 / 17)  42- باب الْحُبِّ فِي اللهِ. 6041  عَنْ أَنَسِ بْنِ مَالِكٍ ، رَضِيَ اللَّهُ عَنْهُ ، قَالَ : قَالَ النَّبِيُّ صلى الله عليه وسلم : لاَ يَجِدُ أَحَدٌ حَلاَوَةَ الإِيمَانِ حَتَّى يُحِبَّ الْمَرْءَ لاَ يُحِبُّهُ إِلاَّ لِلَّهِ وَحَتَّى أَنْ يُقْذَفَ فِي النَّارِ أَحَبُّ إِلَيْهِ مِنْ أَنْ يَرْجِعَ إِلَى الْكُفْرِ بَعْدَ إِذْ أَنْقَذَهُ اللَّهُ وَحَتَّى يَكُونَ اللَّهُ وَرَسُولُهُ أَحَبَّ إِلَيْهِ مِمَّا سِوَاهُمَا
صحيح مسلم ـ مشكول وموافق للمطبوع - (8 / 12)  6713 - عَنْ أَبِى هُرَيْرَةَ قَالَ قَالَ رَسُولُ اللَّهِ -صلى الله عليه وسلم- « إِنَّ اللَّهَ يَقُولُ يَوْمَ الْقِيَامَةِ أَيْنَ الْمُتَحَابُّونَ بِجَلاَلِى الْيَوْمَ أُظِلُّهُمْ فِى ظِلِّى يَوْمَ لاَ ظِلَّ إِلاَّ ظِلِّى ».[3]
[4] صحيح مسلم ـ مشكول وموافق للمطبوع - (8 / 12) عَنْ أَبِى هُرَيْرَةَ عَنِ النَّبِىِّ -صلى الله عليه وسلم- « أَنَّ رَجُلاً زَارَ أَخًا لَهُ فِى قَرْيَةٍ أُخْرَى فَأَرْصَدَ اللَّهُ لَهُ عَلَى مَدْرَجَتِهِ مَلَكًا فَلَمَّا أَتَى عَلَيْهِ قَالَ أَيْنَ تُرِيدُ قَالَ أُرِيدُ أَخًا لِى فِى هَذِهِ الْقَرْيَةِ. قَالَ هَلْ لَكَ عَلَيْهِ مِنْ نِعْمَةٍ تَرُبُّهَا قَالَ لاَ غَيْرَ أَنِّى أَحْبَبْتُهُ فِى اللَّهِ عَزَّ وَجَلَّ. قَالَ فَإِنِّى رَسُولُ اللَّهِ إِلَيْكَ بِأَنَّ اللَّهَ قَدْ أَحَبَّكَ كَمَا أَحْبَبْتَهُ فِيهِ ».

[5] Ben gelmedim dava  için/ Benim işim sevi için/ Dostun evi gönüllerdir/ Gönüller yapmaya geldim”
[6] سنن أبي داود ـ محقق وبتعليق الألباني - (4 / 327) 4601 - عَنْ أَبِى ذَرٍّ قَالَ قَالَ رَسُولُ اللَّهِ -صلى الله عليه وسلم- « أَفْضَلُ الأَعْمَالِ الْحُبُّ فِى اللَّهِ وَالْبُغْضُ فِى اللَّهِ ».

[7] مسند أحمد بن حنبل - (5 / 146  عن أبي ذر قال خرج إلينا رسول الله صلى الله عليه و سلم فقال : أتدرون أي الأعمال أحب إلى الله عز و جل قال قائل الصلاة والزكاة وقال قائل الجهاد قال ان أحب الأعمال إلى الله عز و جل الحب في الله والبغض في الله

[8]سنن الترمذي - شاكر + ألباني - (4 / 599) عن المقدام بن معد يكرب قال : قال رسول الله صلى الله عليه و سلم إذا أحب أحدكم أخاه فليعلمه إياه

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...