Bismillahirrahmanirrahim.
Garibce’nin bu yıla ait ilk yazısının “Allah için sevmek”
başlıklı olması umarım ki murad-ı ilâhî olmuştur.
Çünkü
makinenin başına oturduğunda niyeti “Ben Ömer’i seviyorum” başlıklı bir yazı
yazmaktı.
Sonra
bakınca birincinin girizgâh ikincinin de ona bir örnek olabileceğini gördü.
Tevafuk
dedi ve hamd etti.
Ve
bihi nesteîn.
Düşündüm
ne yazabilirim ki dedim.
Aklıma
Esmâ geldi.
Hani
Âdem’e öğretilen Esmâ.
Buna
sebep Âdem meleklere ve diğer varlıklara fark atmış, hilafete liyakat
kazanmıştı.
Her
halde çanak çömlek değildi öğretilen isimler.
El-Esmâ
öğretilmişti ve onların tecellileri gösterilmişti.
Onlar
içinde aklıma ilk gelen el-Vedûd ismi oldu.
O
çok sevendi, tüm sevgilerin kaynağı idi.
O
kadar ki aynı kökten türeyen “meveddet” evrende Allah’ın varlığına ve eşsiz
sevgisine, sonsuz hikmetine onun en
büyük kanıtlarından biriydi.
Yanında
aynı zamanda rahmet de vardı. Sevginin bir tezahürü olarak esirgeyiciliğin,
şefkat ve merhametin zirvesi olan rahmet.
Elbette
ona ulaşabilmek için biraz zahmete katlanmak gerekirdi.
Hele
bir ayet[1]
vardı ki sevginin emeğini, bu uğurda ortaya konulacak olan zahmetin adresini
veriyordu:
Hakkıyla
inanır ve salih ameller de işlersek o esirgeyici Rab, Rahman isminin tecellisi
ile bizler için bir sevgi yaratırdı. Artık o sevgiyle bizleri hem yer halkı,
hem de gök ehli severdi.
Kulluğumuz
ancak o zaman kabul görürdü.
Sonra
hadislere bakayım dedim.
İmanın
tadına varmakla sevgi arasında sıkı bir bağ vardı:
“Kişi sevdiğini Allah için sevmedikçe, Allah
kendisini kurtardıktan sonra yeniden
küfre dönmeyi ateşe atılmak gibi görmedikçe, Allah ve Rasûlü kendisine
başka her şeyden daha sevimli olmadıkça imanın tadını asla alamaz[2]. (Buharî) buyrulmuştu.
Sevgi hasbi olursa ancak o zaman Allah için olurdu
ve bir anlam ifade eder, değer kazanırdı. Artık böylesi sevgi dolu olanlar
Allah’ın özel inayeti altında olurlardı.
“Yüce Allah kıyamet gününde şöyle buyurur: Celalim
hakkı için karşılıklı birbirlerini sevenler kimlerdir. Gölgemden başka hiçbir
gölgenin olmadığı bu günde onları kendi gölgemde korumaya alacağım!”[3]
(Müslim)
Birde şu hadise bakalım:
Bir adam, başka bir köyde bulunan bir kardeşini
ziyaret etmekteydi. Yüce Allah, onun yolu üzerine bir melek gönderdi. Melek,
adam gelince sordu:
“Nereye gidiyorsun?” Adam:
“Şu köyde bulunan kardeşimi ziyaret etmeye
gidiyorum” dedi. Melek ona:
“Ondan bir beklentin var mı? dedi.
“Yok!” dedi adam, “şu kadar var ki ben onu sırf
Allah için seviyorum.” Bunun üzerine melek ona şu müjdeyi verdi:
“Ben sana gönderilmiş bir Allah elçisiyim. Bil ki,
nasıl ki sen o kardeşini seviyorsan Yüce Allah da seni seviyor![4]”
(Müslim)
Sevginin
bizatihi kendisi en büyük bir amel sayılıyor: Yunus’un işimiz sevi[5]
demesi demek bu kaynaktan besleniyor.
Hz. Peygamber şöyle buyurdu: “Amellerin en
üstünü Allah için sevmek ve Allah için buğz etmektir”[6]
(Ebu Davud)
Daha ayrıntılı benzer bir hadisimiz ise şöyledir:
Hz.
Peygamber sordu: “Biliyor musunuz ameller içinde Allah’a en sevimli olanın
hangisidir?” Biri “Namaz, zekat!” dedi. Biri “Cihad” dedi. Hz. Peygamber
buyurdu:
“Yüce
Allah’a en sevimli gelen amel Allah için sevmek ve Allah için buğz etmektir!”[7]
Ve sevgi konusunda pek beceremediğimiz bir hadisle
yazımızı taçlayalım:
“Biriniz, kardeşini sevdiği zaman, sevgisini ona
bildirsin!”[8]
(TirmizÎ)
Allah’ım, kendini aç bize, seni
sevebilelim!
Sevdir bize imanımızı, hazzına
erelim!
Ve sevelim sevilelim!
Dua ile!
01.01.2014
GARİBCE
[1]
إِنَّ
الَّذِينَ آمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ سَيَجْعَلُ لَهُمُ الرَّحْمَنُ وُدًّا
[مريم : 96]
[2]
صحيح البخاري ـ حسب ترقيم فتح الباري - (8 / 17) 42- باب الْحُبِّ فِي اللهِ. 6041 عَنْ أَنَسِ بْنِ مَالِكٍ ، رَضِيَ اللَّهُ عَنْهُ
، قَالَ : قَالَ النَّبِيُّ صلى الله عليه وسلم : لاَ يَجِدُ أَحَدٌ حَلاَوَةَ الإِيمَانِ
حَتَّى يُحِبَّ الْمَرْءَ لاَ يُحِبُّهُ إِلاَّ لِلَّهِ وَحَتَّى أَنْ يُقْذَفَ فِي
النَّارِ أَحَبُّ إِلَيْهِ مِنْ أَنْ يَرْجِعَ إِلَى الْكُفْرِ بَعْدَ إِذْ أَنْقَذَهُ
اللَّهُ وَحَتَّى يَكُونَ اللَّهُ وَرَسُولُهُ أَحَبَّ إِلَيْهِ مِمَّا سِوَاهُمَا
[4]
صحيح مسلم ـ مشكول وموافق للمطبوع - (8 / 12) عَنْ أَبِى هُرَيْرَةَ
عَنِ النَّبِىِّ -صلى الله عليه وسلم- « أَنَّ رَجُلاً زَارَ أَخًا لَهُ فِى قَرْيَةٍ
أُخْرَى فَأَرْصَدَ اللَّهُ لَهُ عَلَى مَدْرَجَتِهِ مَلَكًا فَلَمَّا أَتَى عَلَيْهِ
قَالَ أَيْنَ تُرِيدُ قَالَ أُرِيدُ أَخًا لِى فِى هَذِهِ الْقَرْيَةِ. قَالَ هَلْ
لَكَ عَلَيْهِ مِنْ نِعْمَةٍ تَرُبُّهَا قَالَ لاَ غَيْرَ أَنِّى أَحْبَبْتُهُ فِى
اللَّهِ عَزَّ وَجَلَّ. قَالَ فَإِنِّى رَسُولُ اللَّهِ إِلَيْكَ بِأَنَّ اللَّهَ قَدْ
أَحَبَّكَ كَمَا أَحْبَبْتَهُ فِيهِ ».
[6]
سنن أبي داود ـ محقق وبتعليق الألباني - (4 / 327) 4601 - عَنْ أَبِى ذَرٍّ قَالَ
قَالَ رَسُولُ اللَّهِ -صلى الله عليه وسلم- « أَفْضَلُ الأَعْمَالِ الْحُبُّ فِى اللَّهِ
وَالْبُغْضُ فِى اللَّهِ ».
[7]
مسند أحمد بن حنبل - (5 / 146 عن أبي ذر قال خرج إلينا رسول
الله صلى الله عليه و سلم فقال : أتدرون أي الأعمال أحب إلى الله عز و جل قال قائل
الصلاة والزكاة وقال قائل الجهاد قال ان أحب الأعمال إلى الله عز و جل الحب في الله
والبغض في الله
[8]سنن
الترمذي - شاكر + ألباني - (4 / 599) عن المقدام بن معد يكرب قال : قال رسول الله صلى
الله عليه و سلم إذا أحب أحدكم أخاه فليعلمه إياه
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder