Hz. Peygamber’den (s.a.s.) şöyle rivayet olunmuştur:
“Her kim Allah’ın ruhsatını kabul etmez ise onun üzerine Arafat dağı gibi bir vebal biner!” (Ahmed b. Hanbel, Müsned, II, 71).
“Her kim bizim ruhsatlarımızı –aynen azimetlerimizi
kabul ettiği gibi- kabul etmez ise o
bizden değildir.” (Te’vîlât,
XVII, 143).
Bu ve benzeri
hadisleri belli bir bağlam içerisinde almazsanız izahta zorlanırsınız.
Ama söz gelimi diyelim ki bir kimse tehdit altında kelime-i küfre zorlansa o da ölümü göze alıp ruhsat ile amel etmeye yanaşmasa, lakin ölümünde de insanlık için bir ufuk olma durumu, o ufukta onlara ışık tutacak bir yıldız olma gibi bir konumu olmasa, o takdirde mücerred azimet hükmü icra amaçlı ruhsattan vaz geçme çabası doğru ve yerinde bir karar olmayacaktır. Çünkü korunması gereken mutlak değerler arasında canın muhafazası en önde gelmektedir. Zira din sonuçta insan içindir. İnsan varsa din vardır. Bu itibarla, kamuyu ilgilendiren bir yönü olmayan, mücerred kişinin bir tercihi gibi kalacak olan bir durumda kişinin dini görevi öncelikli olarak canını koruması ilkesini tercih etmek olmalıdır. Ancak meselenin kamuyu ilgilendiren yönü varsa, onun canı bahasına dini değerleri yüceltme yolunda öldürülmeyi tercih etmesi ancak takdir ve tebcili gerekli bir davranış olur. Nitekim Kur'ân’da inançları uğruna sabır ve tahammül gösteren, canlarını ortaya koyan Ashab-ı Uhdûd, Firavun’un sihirbazları gibi ufuk insanlar ve davranışlarının anlatımı işte bu amaçla olmaktadır.
Ama söz gelimi diyelim ki bir kimse tehdit altında kelime-i küfre zorlansa o da ölümü göze alıp ruhsat ile amel etmeye yanaşmasa, lakin ölümünde de insanlık için bir ufuk olma durumu, o ufukta onlara ışık tutacak bir yıldız olma gibi bir konumu olmasa, o takdirde mücerred azimet hükmü icra amaçlı ruhsattan vaz geçme çabası doğru ve yerinde bir karar olmayacaktır. Çünkü korunması gereken mutlak değerler arasında canın muhafazası en önde gelmektedir. Zira din sonuçta insan içindir. İnsan varsa din vardır. Bu itibarla, kamuyu ilgilendiren bir yönü olmayan, mücerred kişinin bir tercihi gibi kalacak olan bir durumda kişinin dini görevi öncelikli olarak canını koruması ilkesini tercih etmek olmalıdır. Ancak meselenin kamuyu ilgilendiren yönü varsa, onun canı bahasına dini değerleri yüceltme yolunda öldürülmeyi tercih etmesi ancak takdir ve tebcili gerekli bir davranış olur. Nitekim Kur'ân’da inançları uğruna sabır ve tahammül gösteren, canlarını ortaya koyan Ashab-ı Uhdûd, Firavun’un sihirbazları gibi ufuk insanlar ve davranışlarının anlatımı işte bu amaçla olmaktadır.
Dua ile!
20.06.2018
GARİBCE
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder