Gök kubbe altında yeni bir
şey yok derler ya elhak doğrudur.
Söylenmedik söz de kalmamış gibi.
Akıl için yol bir ya. Belki de ondan. Aynı noktadan hareket
edenler benzer sonuçlara ulaşabilmişler.
Modernistler diye bir güruh varmış şimdilerde. Bunlar dinin
gereklerini sırf modern çağın gereklerine, aydınlanmış çağdaş akla uymuyor diye
reddederlermiş.
Rivayet bu ya işte bu takıma yeni bir imam bulunmuş: Ebu’l-Alâ
el-Ma’arrî[1]
Bu, bir şiirinde hırsızlık suçu sebebiyle çalınan şeyin bir
dinarın dörtte biri kadar olması halinde elinin kesileceği hükmü hakkında demiş
ki:
Diyet hesabı bir elin bedeli beş yüz dinar
Bir dinarın dörtte biri için nasıl kesilir?
يد بخمس مئين عسجد وديت ... ما بالها قطعت في ربع دينار؟
Tabi cevap da yetiştirilmiş:
Evet, el mazlum ise beş yüz dinardır ederi
Ama çalan zâlim elin yoktur hiçbir değeri
هناك مظلومة عزّت بقيمتها ... وههنا ظلمت هانت على الباري
Kimi (Şemsü’l-eimme el-Kerderî) de Maarrî adından hareketle ârî
kafiyesiyle onun takvadan yoksun olduğunu, ona sebep bu türden hezeyanlarda
bulunduğunu falan söylemiş[2].
قل للمعرّي عار أيّما عار ... جهل الفتى وهو عن ثوب التّقى عاري
لا تقدحنّ زناد الشعر من حكم ... شعائر الشرع لم تقدح بأشعار
فقيمة اليد نصف الألف من ذهب ... ولو تعدّت فلا تسوى بدينار
Bu vesile ile bir de yeni terim öğrenmiş olduk.
Bu gibi zevatı ifade için Kâmil Geylânî adlı bir edîb “el-müceddidînât”
tabirini kullanmış. Demişler ki Üstad bu da nesi, vezni ne ki? Cemi müzekker sâlim
desek değil, cemi müennes sâlim desek değil. Demiş bu cemi muhannes sâlim.
Malum “muhannes” erkek mi kadın mı olduğu belli olmayan kimselere
denir.
Tahkîr için böyle bir vezin icad edivermiş.
Tahkîr hoş bir şey değil.
İnsanları, görüşlerine katılmasak bile dinlemek ve ondan sonra
sözün en güzeline uymak zorundayız.
Hele bir de olur olmaz her yenilik yanlısını yaftalayanlar var ya.
Ellerinde bir damga kendileri gibi düşünmeyen herkesi ötekileştirmeye ve hatta tekfire
hazır vaziyette fırsat kollarlar. Yazık.
İstikrar içinde değişim ya da
ifrat ve tefrite düşmeden denge noktasını bulmak, sabitelere sarılırken
vesaile aynı değeri vermemek gerek. Herkese ve her şeye kendi ederini takdir
etmek, değerini vermek, yerini bilmek kısaca adaletli olmak lazım. Ve ne yazık
ki bu da çok zor.
Adaletin zıddı ise zulüm.
Allah asla zâlimleri sevmez.
İ’dilû hüve akrabu littakvâ!
Âdil olmadan takva üzere olmak mümkün değil. Takva da Müslümanın olmazsa
olmazı.
Allah işimizi kolay kılsın. Vesselam!
Dua ile!
10.03.2015
GARİBCE
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder