Garibce’nin
garib bir huyu var yeni tanıştığı nazı geçen herkese bir yolunu bulup isminin anlamını
sorar. İbretle görür ki birçoğu adının anlamını bilmemekte ya da yanlış
öğrenmiş olmaktadır.
Ebeveynin en
önemli vazifelerinden biri çocuklarına bir ömür boyu kolayca ve göğüslerini
gere gere taşıyabilecekleri, hoş anlamlı ve çağrışımlı isimler koymaktır.
Bir takım
insanlar, bazı argoda kullanılan ya da kullanımı halinde hakaret sayılabilecek
isimleri ciğer pareleri yavrularına nasıl verirler bilinmez.
Kendi
ideolojilerini çocuklarının isimleri üzerinden onların naif omuzlarına yüklemek
de ayrıca cabası.
Demin bir
öğrencim geldi. Adını sordum Rumeysa dedi. Dedim “anlamını biliyor musun?” “Şeymiş
galiba!” dedi: “Arpacık ya da kabir”.
Hayda, böyle
isim olur mu? İlla ki bir yanlışı olmalı. Böylesi anlamı olan bir kelimeyi isim
olarak kullanmazlar dedim ve çeşitli yazılış ihtimallerini de dikkate alarak
el-Mektebetü’şâmile ve benzer programlardan tarama yaptım. Belli ki kelime Sâd
ve elifi-i memdûde ile " الرميصاء " şeklinde yazılıyor
ve peygamberimizin hizmetkarlığını yapan Enes’in annesi, Ebu Talha’nın eşi Ümmü
Süleym’in lakabı oluyor.
Belli ki
kızımızın adı bu şerefli sahabi hanımın adı, öz anlamı artık çok da önemli
gözükmüyor.
Fakat halk
arasındaki adıyla it dirseği olan arpacık ya da kabir gibi bir anlamı olan bir
sözcüğü insanlar neden çocuklarına isim koysunlar ki?!
Bizaz
araştırdığımız zaman bu kelimenin kök anlamı her ne kadar göz kenarlarında
oluşan çapak vb. gibi anlamı olsa da Rumeysâ şekliyle bir yıldızın adı olduğu
görülüyor.
رميساء ise
sinli şekliyle “Güzel, sır tutabilen, terbiyeli, soylu ve sevimli genç kız” anlamına
geliyormuş.
Bak şimdi
oldu. Anlamı böyle olan bir kelime kız ismi olarak elbette kullanılabilir. Her
ne kadar bizdeki saik bu kök anlamı olmasa da ilk kez bu kelimeyi isim olarak
kullananlar indinde anlamın bu önemi büyük olmalı.
Biz Müslüman olduk
ya kendi öz kültürümüzü de İslamlık adına Araplaştırdık mı ne?!
Şöyle
söylemesi kolay, duyunca herkesin anlayacağı Türkçe isimler neyse pek rağbet
görmüyor.
Müslüman
olmak, sanki her türlü öz kültürden soyutlanmayı gerektiriyormuş gibi bir dinî
algı var.
Peygamberimiz
bir çok ismi anlamından hareketle değiştirmiş. Bu doğrudur. Adamın adı
Abduluzza diyelim, tutmuş onu Abdullah ya da Abdurrahman yapmış. Çünkü
Abduluzza şirk içeriyor. Uzza putunun kulu anlamına geliyor. Bu gibi uygulamalardan
hareketle Türkçe olan ama şirk vb. içermeyen isimleri neden değiştirmek
gereksin ki. Babası diyelim Erol adını koymuş, adam gibi adam olsun diye. Sen
tut şimdi bunu Abdullah değil, Abdurrahman değil… yani bir sahabe ya da peygamber
ismi değil diye değiştir.
Bunun
dindarlık ve din anlayışı ile hiçbir ilgisi yok. Bu bir kültür meselesidir. Bir
türkün, bir İngilizin, bir Fransızın Müslüman olabilmesi için adını
değiştirmesine hiç de ihtiyaç yoktur. İslam’ın evrenselliği de ancak bu şekilde
mümkün olabilir. Aksi bütün kültürleri İslam adına Arap kültürü içinde eritme
çabası anlamı taşır.
Vesselam.
Dua ile!
09.03.2015
GARİBCE
Sacit Türker: Hocam bir de, benim koyacağım isim kimsede olmasın, nadirattan olan bir ad olsun diye ısrarla lugat lugat isim arayan baba ve anneler var. Bizlere de danıştıklarında tavsiye ettiğimiz o güzelim isimlere burun kıvırıp beğenmemeleri yok mu!? İnsan celalleniyor ve 'bre isimsiz kalasıcaların ebeveynleri' diyesi geliyor. Hulasa bu isim mevzuu bir kaç makalede farklı cihetleriyle tahlil edilip işlenmelidir hocam. Selam ve hürmetle...
YanıtlaSilEsra Özgün: Zaten müslüman olup da isim değiştirenleri hiç anlayamamışımdır. Müslüman olunca da mevcut isimlerini korusalar dediğiniz gibi İslam'ın evrenselliği algısına katkı sağlamış olurlar. Sağolun Hocam, saygı ve sevgilerimle..