19 Ocak 2016 Salı

Hakim bey boşa beni yetim kalayım Babamdan kalma yetim aylığı alayım


“Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK), yetim aylıklarındaki usulsüzlüklerin peşini bırakmıyor. Denetimlerde, Türkiye genelinde 22 bin kadının devletten yetim maaşı alabilmek için anlaşmalı olarak boşandığı ancak ‘evliliklerinin devam ettiği’ belirlendi. İzmir’de ise bu iddiaya ilişkin 7 bin ihbar geldi, 3 bini incelendi ve bin 700 çiftin bu şekilde resmi olarak boşandığı saptandı. SGK denetmenleri, polis eşliğinde boşanan kadınların kapısını çaldı. Eve giren ekipler erkek ayakkabısı, vitrin ve masa üzerinde bulunan fotoğraflara bakarak, evde kocanın yaşayıp yaşamadığını belirlemeye çalıştı. Bu yönde bilgiye ulaşılması durumunda çift hakkında suç duyurusunda bulunuldu. Maaşları kesilerek, ödenenlerin de geri alınması için dava açıldı.
Anlaşmalı boşanmaları ihbar edenlerin çoğunun ise maaşları düşen anne ve kız kardeşler olduğu ortaya çıktı. Eşinden ayrılan bir kadın yetim aylığı aldığında, annesi ve kız kardeşlerinin aldığı maaşlarda da düşüş oluyor. Maaşı düşen anne ve kardeşler ‘Alo 170’i arayıp ihbarda bulunuyor. İhbarcılar, kocanın eve ne zaman geldiğini ve hangi saatlerde çalıştığını da bildirerek, yakalanması için yardımcı oluyor.” (Milliyet)
Bu haberin geçtiği yer Türkiye ve burası Müslümanların ülkesi. Müslümanlıkta ahlak nihaî gayedir. Hukuk ve benzeri kurumlar da olabildiğince bu gayeyi gerçekleştirmeyi amaçlayacak şekilde düzenlenir.
Gelelim bizim fıkhımıza.
Bizim fıkhımız a’dan z’ye her şeyi düzenlemekle bilinir. Evlilik ve boşanma ile ilgili bölüm ise son derece geniş ele alınır ve çoğu kez de hemen ibadetlerin arkasında düzenlenir, ona bir tür kutsiyet verilmek istenir. Çünkü sonuçta evlilik misak-ı galiz ile yapılan bir akit sonucu hayatı birlikte yaşamaktır. Haliyle, rıza, irade ve bu iradenin dil ile ifadesi ve de sosyal bir kurum olması hasebiyle –veli, şahitler, ilan, tescil gibi toplumsal yönü önem arz eder.
Fıkhımız, teşekkül dönemi toplum ve aile yapısını dikkate alarak –her alanda olduğu gibi- evlilik hukukunu adalet esası üzerine tesis eder. Yükümlülükleri dikkate alarak karşılığında da o kadar hak belirler. Hem kadının hem de erkeğin durumu böyledir; Kadının (erkek kadar değil) kendi yükümlülüğü kadar hakkı vardır, erkeğin de keza yükümlülüğü kadar hakkı vardır. Bu ilkeden hareketle evliliğin her türlü umurundan ve nafaka yükümlülüğünden sorumlu olan erkeği ailenin reisi/ kavvam olarak tayin eder ve dolayısıyla aile içi düzenin korunmasında ve gerektiği halde nikâh bağının çözülmesinde yegâne yetkili kavvam olması hasebiyle erkeği belirler.
Zaman geçer derelerden sular akar ama her şey gene aynı kalır. Yani adalet ilkesi gereği belirlenen hükümlere zemin teşkil eden olgunun aynı olup olmadığına bakılmaksızın  hep mevcut hükümlerde ısrar edilir ve günümüze gelinir.
İmdi evlilik müessesesinin kuruluşunda ve sürdürülmesinde kadın ve erkeğin yetki ve sorumlulukları mevcut fiili duruma bakılarak yenilenmez.
Mademki erkek kavvamdır, öyle ise boşama yetkisi de onun elindedir. Ancak koca boşayabilir ya da onun tevkil ettiği kimseler ya da tefviz-i talak söz konusu olmuşsa yani evlenilirken kadın boşama hakkını kendisinin de kullanabilmesini şart koşmuş ve koca da bunu kabul etmişse o takdirde kadın da bu yetkiyi kullanabilir.
Bu durumda mahkeme de kim oluyormuş.
Mahkeme varsın boşasın, biz birbirimizi boşamadıktan sonra başta Allah’a verdiğimiz o misak-ı galize bağlı olduğumuz sürece birlikte karı koca olmaya devam eder ve bu şekilde rahmetli babamızdan kalan dul ve yetim aylığı ile de gül gibi yaşarız. (Ah bir de bizi çekemeyip şikâyet eden şu annem ile kız kardeşim de olmasa!)
Ha dersen ki Mahkemenin boşaması fıkha göre de boşama olur. O takdirde onun verdiği hüküm üç talaktan birini götürür, geriye kalan iki talak hakkımızla da –gerekirse imam nikahıyla- biz bu işi yine kotarırız.
Bizim Hanefi fıkhında istihsan diye bir şey vardır.
Önce mesele genel olarak ele alınır ve fıkıhtaki yerleşik kurallara göre değerlendirilir. Varılan sonuç adalet kıstasına vurulup, verilmek istenen hükmün sağlıklı olup olmadığı, adalet ilkesini zedeleyip zedelemediği, genel ahlaka uygun olup olmadığı, insanların yaygın ihtiyacını karşılayıp karşılamadığı gibi açılardan irdelenir ve onun yerindeliğine kani olunmazsa o takdirde yeniden ele alınıp başka açılardan değerlendirilir ve yerleşik kurallara muhalif de olsa adalet ilkesine uygun farklı bir sonuca ulaşılır. Fıkhımızı bir süreç olarak hep hayatta ve canlı tutan önemli özelliklerinden biri de işte bu istihsan ilkesidir.
Geline ey ehl-i diyanet ve ilahiyat! Resmî olarak yapılmayan evlilikleri fıkhımıza göre de geçerli görmeyelim, keza mahkemelerin boşama kararlarını da fıkhımıza göre geçerli boşama sayalım. Fıkhımızın ahlaksızlıklara kılıf edilmesine müsaade etmeyelim.
Garibce de olsa istihsan bunu gerektirir diyelim.
Dua ile!
19.01.2016
GARİBCE 

1 yorum:

  1. Muammer Arangül: Allah razı olsun hocam. Fakihçe bir yazı olmuş smile ifade simgesi

    Hanne Meryem: Hocam şehit eşinin maaşını alıp aynı zamanda başkasıyla imam nikahıyla evlenen var bunlara ne demek lazım. Diğerleri yine babanın maaşını alıyor. Hem ölen kocalarının maaşlarını alıp hem de yeni evlilik yapan da var. Teşekürler...

    YanıtlaSil

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...