“Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK), yetim
aylıklarındaki usulsüzlüklerin peşini bırakmıyor. Denetimlerde, Türkiye
genelinde 22 bin kadının devletten yetim maaşı alabilmek için anlaşmalı olarak
boşandığı ancak ‘evliliklerinin devam ettiği’ belirlendi. İzmir’de ise bu
iddiaya ilişkin 7 bin ihbar geldi, 3 bini incelendi ve bin 700 çiftin bu
şekilde resmi olarak boşandığı saptandı. SGK denetmenleri, polis eşliğinde
boşanan kadınların kapısını çaldı. Eve giren ekipler erkek ayakkabısı, vitrin
ve masa üzerinde bulunan fotoğraflara bakarak, evde kocanın yaşayıp
yaşamadığını belirlemeye çalıştı. Bu yönde bilgiye ulaşılması durumunda çift
hakkında suç duyurusunda bulunuldu. Maaşları kesilerek, ödenenlerin de geri
alınması için dava açıldı.
Anlaşmalı boşanmaları ihbar edenlerin
çoğunun ise maaşları düşen anne ve kız kardeşler olduğu ortaya çıktı. Eşinden
ayrılan bir kadın yetim aylığı aldığında, annesi ve kız kardeşlerinin aldığı
maaşlarda da düşüş oluyor. Maaşı düşen anne ve kardeşler ‘Alo 170’i arayıp
ihbarda bulunuyor. İhbarcılar, kocanın eve ne zaman geldiğini ve hangi
saatlerde çalıştığını da bildirerek, yakalanması için yardımcı oluyor.”
(Milliyet)
Bu haberin geçtiği yer Türkiye ve
burası Müslümanların ülkesi. Müslümanlıkta ahlak nihaî gayedir. Hukuk ve
benzeri kurumlar da olabildiğince bu gayeyi gerçekleştirmeyi amaçlayacak
şekilde düzenlenir.
Gelelim bizim fıkhımıza.
Bizim fıkhımız a’dan z’ye her şeyi
düzenlemekle bilinir. Evlilik ve boşanma ile ilgili bölüm ise son derece geniş
ele alınır ve çoğu kez de hemen ibadetlerin arkasında düzenlenir, ona bir tür kutsiyet
verilmek istenir. Çünkü sonuçta evlilik misak-ı galiz ile yapılan bir akit
sonucu hayatı birlikte yaşamaktır. Haliyle, rıza, irade ve bu iradenin dil ile
ifadesi ve de sosyal bir kurum olması hasebiyle –veli, şahitler, ilan, tescil
gibi toplumsal yönü önem arz eder.
Fıkhımız, teşekkül dönemi toplum ve
aile yapısını dikkate alarak –her alanda olduğu gibi- evlilik hukukunu adalet
esası üzerine tesis eder. Yükümlülükleri dikkate alarak karşılığında da o kadar
hak belirler. Hem kadının hem de erkeğin durumu böyledir; Kadının (erkek kadar
değil) kendi yükümlülüğü kadar hakkı vardır, erkeğin de keza yükümlülüğü kadar
hakkı vardır. Bu ilkeden hareketle evliliğin her türlü umurundan ve nafaka yükümlülüğünden
sorumlu olan erkeği ailenin reisi/ kavvam olarak tayin eder ve dolayısıyla aile
içi düzenin korunmasında ve gerektiği halde nikâh bağının çözülmesinde yegâne
yetkili kavvam olması hasebiyle erkeği belirler.
Zaman geçer derelerden sular akar ama
her şey gene aynı kalır. Yani adalet ilkesi gereği belirlenen hükümlere zemin
teşkil eden olgunun aynı olup olmadığına bakılmaksızın hep mevcut hükümlerde ısrar edilir ve
günümüze gelinir.
İmdi evlilik müessesesinin
kuruluşunda ve sürdürülmesinde kadın ve erkeğin yetki ve sorumlulukları mevcut
fiili duruma bakılarak yenilenmez.
Mademki erkek kavvamdır, öyle ise
boşama yetkisi de onun elindedir. Ancak koca boşayabilir ya da onun tevkil
ettiği kimseler ya da tefviz-i talak söz konusu olmuşsa yani evlenilirken kadın
boşama hakkını kendisinin de kullanabilmesini şart koşmuş ve koca da bunu kabul
etmişse o takdirde kadın da bu yetkiyi kullanabilir.
Bu durumda mahkeme de kim oluyormuş.
Mahkeme varsın boşasın, biz birbirimizi
boşamadıktan sonra başta Allah’a verdiğimiz o misak-ı galize bağlı olduğumuz
sürece birlikte karı koca olmaya devam eder ve bu şekilde rahmetli babamızdan
kalan dul ve yetim aylığı ile de gül gibi yaşarız. (Ah bir de bizi çekemeyip şikâyet
eden şu annem ile kız kardeşim de olmasa!)
Ha dersen ki Mahkemenin boşaması fıkha
göre de boşama olur. O takdirde onun verdiği hüküm üç talaktan birini götürür,
geriye kalan iki talak hakkımızla da –gerekirse imam nikahıyla- biz bu işi yine
kotarırız.
Bizim Hanefi fıkhında istihsan diye
bir şey vardır.
Önce mesele genel olarak ele alınır
ve fıkıhtaki yerleşik kurallara göre değerlendirilir. Varılan sonuç adalet kıstasına
vurulup, verilmek istenen hükmün sağlıklı olup olmadığı, adalet ilkesini
zedeleyip zedelemediği, genel ahlaka uygun olup olmadığı, insanların yaygın
ihtiyacını karşılayıp karşılamadığı gibi açılardan irdelenir ve onun
yerindeliğine kani olunmazsa o takdirde yeniden ele alınıp başka açılardan
değerlendirilir ve yerleşik kurallara muhalif de olsa adalet ilkesine uygun farklı
bir sonuca ulaşılır. Fıkhımızı bir süreç olarak hep hayatta ve canlı tutan
önemli özelliklerinden biri de işte bu istihsan ilkesidir.
Geline ey ehl-i diyanet ve ilahiyat!
Resmî olarak yapılmayan evlilikleri fıkhımıza göre de geçerli görmeyelim, keza
mahkemelerin boşama kararlarını da fıkhımıza göre geçerli boşama sayalım.
Fıkhımızın ahlaksızlıklara kılıf edilmesine müsaade etmeyelim.
Garibce de olsa istihsan bunu
gerektirir diyelim.
Dua ile!
19.01.2016
GARİBCE
Muammer Arangül: Allah razı olsun hocam. Fakihçe bir yazı olmuş smile ifade simgesi
YanıtlaSilHanne Meryem: Hocam şehit eşinin maaşını alıp aynı zamanda başkasıyla imam nikahıyla evlenen var bunlara ne demek lazım. Diğerleri yine babanın maaşını alıyor. Hem ölen kocalarının maaşlarını alıp hem de yeni evlilik yapan da var. Teşekürler...