Bugün cumadır, mübarek bir gün. Garibce olarak dün ve bugün itibariyle rahmet
çisiltisi altına tuttuğumuz kabımıza bir iki not düştü. Sizlerle paylaşalım
dedik:
“Öksüz ve köksüz kaldık”. Öksüz kaldık (mecliste isimleri zikredilen
hocalardan Ömer Çam gibi) rol modellerimiz yok oldu. Köksüz kaldık mazi ile
bağlarımız koparıldı. (Prof. Dr. Ahmet KOÇ)
“Karşılaştığımız engeller bizleri
hem eler hem biler!
Elenenlerden değil bilenenlerden olalım!” (Medeniyet Ü. Tıp Fak. Dekanı Prof.
Dr. Mustafa Samastı)
Ve bugün Fakültemiz Tatbitat camiinde Ali Bardakoğlu hocamızı vaaz
kürsüsünde dinledik. Sıratı müstakim üzere olmaktan bahsediyordu. Ez cümle Hz.
Peygamber’in hadislerinden hareketle müminin dört şeye benzetildiğini anlattı:
1. Güzel koku satıcısı; bir şekilde herkesin kendisinden istifade ettiği
kimse.
2. Temiz yiyen ve temiz üreten arı. (Mümin hem temiz olmalı, temiz /helal
şeylerle beslenmeli ve insanlara yararlı işler yapmalı, üretken olmalı).
3. Rüzgara karşı eğilip onu sühuletle savdıktan sonra doğrulan bereket
sembolü yeşil ekin.
4. Altın; ne ateşten etkilenir ne de kir pas tutar, hiçbir ortamda
değerini yitirmez.
Hocanın dikkat çektiği aklımızda kalan bir diğer husus da şuydu: Namaz
bizatihi amaç değil araçtır. Namazda okuduğumuz “ihdinassırâta’l-müstakîm” ile
namazın kıyamı arasında bir bağlantı var (İstikamet ile kıyam aynı kökten) Namazın rüknü aslîsi kıyamdır.
Hocanın anlattıklarından buradaki kıyamdan ayakta durmak anlamı değil de, kişi
özünü Hakka tutmak manası anlaşılmalıdır. Hak ile olmak, Allah ile hemhal
olmak. İşte namazın özü budur. Bu bilinç halinde olunmalıdır. Namazımız yatıp
kalkmadan ibaret kalmamalı bizi bu bilince ulaştırmalıdır…
İşte böyle. Kısa günün kârı.
Cumamız mübarek olsun.
Dua ile!
22.01.2016
GARİBCE
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder