27 Mart 2020 Cuma

CORONA GÜNLERİNDE GARİBCE




Corana münasebetiyle halimizi bir daha gözden geçirelim.
Bizim bir inancımız vardı: Hayy’dan gelmek ve Hû’ya gitmek.
Beşikten mezara uzanan hayat çizgisinde tükenmez kalemle yazılmış kaderimiz vardı, onları değiştirmenin imkânı yok. Ne zaman, nerede ve nasıl doğduğumuz gibi ne zaman, nerede ve nasıl öleceğimiz de bunlardandı.
Kimi de elimize verilen yazısız deftere kendi elimizle yazdığımız yazgılardı.
Birinci kısımdan sorumlu değiliz. Değiştirmek için çabalamak sadece bizi yorar.
İkinci kısım ise zaten bizim kendi elimizle karaladıklarımız. Bunların silinmesi, değiştirilmesi mümkün gözüküyor. Telafi imkânları her zaman var.
Umut kapısı hiçbir zaman kapalı değil.
Mesela defterimizde kara bir leke mi gördük, silmek elimizde. Yolu ise: İyilik. Evet, yapacağımız bir iyilik önceden yaptığımız bir kötülüğü silebilmemizin imkânı oluyor.
Helalleşme.
Sıla-yı rahim.
Sadaka.
Öze dönme. “Kad eflehâ men tezekkâ”. Arınma. Gönül aynasını saflaştırma.
Enseyi karartmama!
İmdi şunu bil ki ey dost, hiçbir gece sonsuza kadar sürecek değildir. “Karanlık gecelerin nurlu sabahı” vardır. Daha önceki bütün musibetler gibi, bu musibet de elbet bir gün gider, kıyamet sahnelerini andıran fırtına, tipi, bora, sağanak ardında güneşin yeniden açmadığı bir zaman olmuş mudur hiç?
O halde güneşin yeniden doğacağı o zaman gelmeden, o zaman için şimdiden hazır ol.
Ev de mi kaldın. Bunu fırsata çevir. İç dünyana dön, öz muhasebe yap. Kime ne kötülük ettin hatırla, telafi yolları ara, hak sahipleri ile helalleş.
Eksiklerini gidermenin yollarını ara.
Allah ile olan gönül bağını sağlamlaştır. İbadetlerine daha bir sıkı sarıl.
Uzak yakın üzerinde hakkı olan herkesi ara, hal hatır sor.
Oku! Oku! Gene oku!
İnternetin imkânlarını zorla.
İnternet gibi bir kıyamet alameti (dâbbetü’l-arz!) olan bir evimiz dört duvarla çevrili olsa bile bize zindan olabilir mi?
Hava gelen bir penceren de varsa, nimet olarak yetmez mi?
Bir de evine ekmek getiren birileri varsa.
Bu kadar nimetin şükrünü nasıl eda edersin?!
Unutma, bu fırtına elbet bir zaman sonra dinecek ve her şey eskisi gibi olacak. Ama sen bu geçen zamanı değerlendirmemiş isen, zamanın gerisinde kalacaksın.
Geçen Feys’te paylaştım:
Garibce’nin çalışma odasının beş makamı/ zaviyesi var diye: 18 m2lik bir çalışma odam var. Odam dediysem de hanımın mutfak zamanları dışında hiç çıkmadığı, aileden gelenlerin de eğleştiği bir oda. Çalışma odam demem kendimi avutma içindir. Her neyse işte bu odamda Bilgisayar masam var ve bu benim Garibce olarak da size ve dış dünyaya, bilimsel kendi öz geçmişime ulaştığım pencerem oluyor. Hemen sağ tarafımda Gülistan’dan hatıra kalan bir sandık var, yanında bir yer minderi. Orası benim namazlarımın ardından Kur'an okudum köşem oluyor. Sonra sol tarafında bir puf var, oturanın şeklini alıyor. O da roman okuma köşem. Bir de rahatça bir koltuğum var, her iki tarafında iki sehpa üzerlerinde daha çok usule dair kitaplar var. Bir diğer köşem de divan, uzanmalı düdük öttürme köşesi. Resmini görenler benim ney üflediğimi sanıyorlar. Nerde?! Vaktiyle söğüt dalından düdük kavlatır ve öttürürdüm. Şimdi ise Nuri Hocamdan hatıra olan neyi –o duymasın- gene söğütten düdük gibi öttürüyorum. Bizimkisi devenin terziliği gibi bir şey. Bu arada TRT Belgesel ve TRT2 de televizyon kanallarım. Haberleri oldukça az izliyorum. Mecid Mecidi’nin filimlerini de keşfettim. Ha bu arada söylemeyi unuttum. Garibce’nin 2014’ten sonrası -öncesini üç büyük cilt halinde toplamıştım- yayımlamış olduğu yazıları bir araya getirip yayına hazır hale getirmeye de çalışıyorum ki asıl meşgalemin bu olduğunu söyleyebilirim.
Sizin anlayacağınız ömrüm sözünü ettiğim zaviyeler arasında seyahatle geçiyor!:
Allah’tan daha ne isterim? Zamanım yetmiyor bile!
Şu günler geçsin şöyle şöyle yapacağım diyenler bilsinler ki yarın olunca da kendileri için gene bir mazeret bulacaklardır. Çünkü her yarının getirdiği illa ki bir meşgale, bir musibet olacaktır. Allah, yeminle bizi sınayacağını buyuruyor. Ama şöyle ama böyle. Şimdiye kadar nice bireysel sınavlar vermişizdir. Bugünün farkı şu ki küresel bir sınav ile karşı karşıyayız.
Bu hengâmede bize düşen Corona virüsüne karşı ilaçlar, alternatif efsunlu yollar falan keşfetmek değildir. Onları yapacak erbabı vardır ve onlar zaten büyük bir fedakârlıkla bu yolda uğraşmaktadırlar. Bize düşen onlara yardımcı olmaktır. Nasıl yardımcı olacağımızı da söylüyorlar, “Gölge etmeyin, fazla ihsan istemeyiz!”, yeter ki evde kalın diyorlar.
Biz de evde kalalım gayri.
Bu şekilde insanlığa hayrımız olsun bari.

Dua ile!
27.03.2020
GARİBCE

26 Mart 2020 Perşembe

Halef selefi düzeltmeli değil mi?!




İmam Ebu Hanife ve namazda Kur'an’ın Farsça (Türkçe vb.) okunması meselesi.

Malum namazda Kur'an okumak rükündür, yani namazın olmazsa olmazlarındandır.
Peki, Kur'an nedir?
Buna verilecek cevap da “nazım ve mana” bütünlüğüdür, yani Arapça olması Kur'an’ı Kur'an yapan iki temel rükünden biridir.  Diğeri de nazmın içerdiği mana olmaktadır.
Hal böyle iken İmam Ebu Hanife, namazda Kur'an’ın Farsça (Türkçe vb.) okunmasına nasıl olur da cevaz verebilir?
Buna şöyle cevap verilir: Kur'an’ın bu iki rüknü imanın kalp ile tasdik ve dil ile ikrar şeklindeki iki rüknüne benzer. Bunlardan birinci olanı aslî rükündür, her halde bulunması gerekir. Dil ile ikrar ise tâlî/zâid rükündür. Zaruret halinde düşse de iman gene var olmaya devam eder. Nitekim zaruret halinde kelime-i küfür söylemek caizdir.
İmdi İmam’ın görüşünü nasıl izah edeceğiz: Nesefî Şârihi Mevlânâ Hâfız Ahmed (ö.1130) diyor ki: İmamın hükmünün gerekçesi “hükmî bir özür/mazeret” olmasıdır. Çünkü namaz Allah ile münacaat yani O’nunla hemhal olma halidir. Arabî nazım son derece yüksek belagati haiz mu’ciz[1] bir özellik taşır. Kişi belki bunu ifaya muktedir olamaz, o yüzden İmam bu rüknü ondan düşürmüş olmalıdır. Yahut da şöyle düşünmüş olabilir: Namaz kılan Arabî olarak okuduğu zaman zihni okuduğu Kur'an’ın üstün belagat ve parlak üslubunun güzelliğine takılır, kendisini onun secileri ve fasılları arasındaki uyuma kaptırır, musikisinden zevk alır, bu halde iken de kendisini tam olarak Allah’a veremez. Dolayısıyla Kur’anî nazım namaz kılan kişi ile Yüce Allah arasına bir perde olur. İmam Ebu Hanife ise -Rahmetullahi aleyh- Tevhid ve müşahade denizinde istiğrak halinde, zattan başkasına iltifat etmez bir makamda idi. Hal böyle iken onun, kişi Kur'an’ı Arabi olarak okumaya muktedir iken Farsça olarak kıraatte bulunabileceğini söylemesi onun açısından ayıplamayı gerektirecek bir durum değildir[2]
Zaten sonrakiler ağız birliği ederek İmam’ı bu görüşünden döndürürler. Sonra ayıp olur koskoca İmam’a öylesi bir görüşün isnat edilmiş olması. Üstelik de kendini bilmez ulusalcı dincilere malzeme verilmiş olmaz mı?
Garibce olarak bu tür izahlara bayılıyorum.
Sonrakilerin vazifesi İmam da olsa hâlihazırdaki yerleşik inanca/paradigmaya uymayan görüşleri uydurmak olmalıdır.
Hoş biz ne için varız ki zaten!
Dua ile!
26.03.2020
GARİBCE
Etiketler: Halef selefi düzeltmeli değil mi?!, İmam Ebu Hanife, namazda Kur'an’ın Farsça (Türkçe vb.)okunabilmesi, Nesefî Şârihi Mevlânâ Hâfız Ahmed (ö.1130)


[1] Mu‘ciz: Kur'an’ın meydan okuyucu ve muhataplarını bir benzerini getirmekten acz içinde bırakıcı özelliği.
[2] Mevlânâ Hâfız Ahmed (ö.1130), Şerhu nûri’l-envâr ale’l-Menâr, (Nesefî (ö. 710) Keşfu’l-esrâr Şerhu’l-Musannif ale’l-Menâr, , Beyrut 1986 içinde) s. 20.

24 Mart 2020 Salı

Corana içimizdeki iyiliği uyandırır mı?




Babası bir vakitler Haseki'de okurken ev sahibimizdi ve bana "Kiracımız" diye değil, "Hocam!" diye hitap ederdi.
Annesi Hacı annemiz bizim iyilik /koruyucu meleğimizdi. Evde doğan büyük kızımızın ebeliğini de o yapmış, göbeğini kesmişti. Hanımı kızı gibi kollardı.
Her ikisine de rahmet olsun! İyi insanlardı.
Bugün oğulları aradı. Hal hatır sordu. “Hocam bir ihtiyacın var mı?” dedi. Ben de “Sağ ol!” dedim. “Hem daha 65 olmadık, ama yine de bir tedirginlik var. Evden çıkmıyorum!” dedim. Fakülteden de idarî izinliyiz. Sade bir Cuma günü inşallah çıkmam gerekiyor, arabanın muayenesi için!” dedim. “Tamam hocam işte, onu ben yaptırırım!” dedi. “Olmaz”, dedim “sana zahmet olur!”
“Olur mu hocam?! Hem zahmet göreceksem niye aradım ki?” dedi.
Olurdu olmazdı neyse tamam olsun dedim ve anlaştık. Cuma günü inşallah o götürecek.
Böylece sırtımdan bir yük de inmiş oldu. Götürsem mi götürmesem mi diye düşünüp duruyordum.
Doğrusunu isterseniz onun bu tavrına sebep çok duygulandım. Epey bir ağladım. Mutluluktan tabii. Böyle bir jeste de belli ki pek bir ihtiyacım varmış.
Şimdi düşünüyorum da iyilik böyle bir şey.
Hep yapanı mutlu ediyor, hem iyiliği göreni.
Yahu bu corana içimizdeki iyiliğin uyanmasına, katlanarak çoğalmasına katkıda bulunmasın?
Hem neden olmasın?
Kiracılarını arayıp onları rahatlatanları görüyoruz. Borçlarını erteleyenleri. İşsiz kalmış olanlara aş/ ekmek verenleri… Sosyal Medya iyi işlere de yarıyor.
Her şeyde bir hayır vardır.
Hayırla kalın!
Evde kalın!
Bu arada gençler siz de evde kalanların ekmeğini alın!

Dua ile!
24.03.2020
GARİBCE



22 Mart 2020 Pazar

Su gelir güldür güldür/ Korona



Su gelir güldür güldür
Bu yıl pandemik yıldır
Yetiş sen immün immün!
Koronayı sen öldür

Su gelir güldür güldür
Asude idik bıldır
Dedeler kalsın evde
Rabbim yüzlerin güldür

Su gelir güldür güldür
Tuttuğumuz hak yoldur
Darlık verme Allah’ım
Huzuru evde buldur

Su gelir güldür güldür
Sağlık nazenin güldür
Salgın varsa Garibce
Karantina hak yoldur

Dua ile!
22.03.2020
GARİBCE

15 Mart 2020 Pazar

Coronaya diyet itikâfa niyet




Covit on dokuza lazım diyet
Evde itikâfa ettim niyet
Sade fukarayı öldürürdü
Müvekkel asker olmasa şayet

Dokundu ya ucu hem zengine
Farklılık geldi işin rengine
Yoksullar ölüyordu sessizce
Corona zengin koydu dengine

İstiğna ile dünya azmıştı
Güçlü zayıf olanı ezmişti
Corona kıyametse kaderde
İnsan kendi eliyle yazmıştı

Musibet nasihattir bilene
Azgınlık dünyamızdan elene
Zulüm altında inler milyonlar
Dünya kalır mı sandın gülene

Garibce’dir corona nazarım
Bunu da ayet diye yazarım
Bozulunca düzen yerde gökte
Özüm neyledi ona bakarım

Dua ile!
15.03.2020
GARİBCE

14 Mart 2020 Cumartesi

Ben bir insanım



Ben bir insanım tek bir özüm var
Daim yukarılarda gözüm var
Beni tanımak ne mümkün? Zira
Maske olacak iki yüzüm var

14.03.2020
Dua ile!
GARİBCE



11 Mart 2020 Çarşamba

Yollara düşmüş yitiğimsin sen!




Çiledir üstlerine boca
Ayrı düşmüşler karı koca
Viran olmuş güzelim yurtlar
Tütmez enkaza dönmüş baca

Çare yok umuttur ekmeği
Hayatta kalmak tek dileği
Milyonlarla düşmüş bir yola
Acılar olmuş baş yemeği

Ölüm kapar, olmuş da tuzak
Gök yorganı döşekse toprak
Bilemez ne yapıp ne etsin
Ocak haraptır, erek ırak

Soymuşlar hep anadan üryan
İşler soğuk, ciğeri püryan
Yaldızlar dökülmüş bir anda
Değerler çıkmış tümden yalan

Garibce görür seni gözüm
Dermanım yoktur yanar özüm
Gözün bende bilirim lakin
Bakmaya yoktur inan yüzüm

Dua ile!  
11.03.2020
GARİBCE


8 Mart 2020 Pazar

Cemre düşmüş ölgün umuda




Ülkemin başında bunca acı
Binmiştir sancı üstüne sancı
Cemre düşmüş de ölgün umuda
Çiçek açmış bak erik ağacı

Kâbus gibi çöken kara kışı
Hayra yorar arif olan kişi
Kar altında kardelenler gibi
Sancılarla olur doğum işi

---oOo---
Ben bir şecere-i tayibeyim
Kök gövde erdemlere gebeyim
Her zerremde aşkın özsuyu var
Dilim hak söyler bir Garibce’yi

Dua ile!
08.03.2020
GARİBCE

3 Mart 2020 Salı

Bağlam: Fıtır sadakası tahıldan mı paradan mı verilmeli?



(Fıtır sadakasının ödenmesinde) buğday yerine kıymetinin para olarak verilmesi bize göre caizdir. Çünkü maksat ihtiyacın giderilmiş olmasıdır. Bu ise buğday verilerek olacağı gibi kıymetinin ödenmesi suretiyle de gerçekleşir. Şâfiî’ye (r.a.) göre ise kıymetin ödenmesi caiz değildir. Fıtır sadakası ile ilgili bu görüş farklılığının aslı zekat konusundadır.  Ebu Bekir el-A’meş (r.a.) şöyle derdi: Buğdayın verilmesi kıymetinin verilmesinden daha üstündür (efdal). Çünkü emre imtisal/ uyma ve ulema arasındaki görüş farklılıklarından uzaklaşma bakımından o daha yerindedir ve ihtiyatlı olma bunu gerektirir. Fakih Ebu Cafer (r.a.) ise şöyle derdi: Aksine kıymetin ödenmesi daha faziletlidir. Zira yoksulun ihtiyacını gidermede para daha etkindir. Çünkü elinde para oldu mu şu anda neye ihtiyacı varsa onu satın alır.  Naslarda özellikle buğday ve arpa denilmesi, o günün şartlarında Medine’de mübadelenin tahıl ile yapılıyor olmasındandır.  Amma bizim memleketimize gelince mübadeleler (alış veriş) artık para ile yapılmaktadır. Para, şimdi insanların en değerli malları olmaktadır. Dolayısıyla fıtır sadakasının para ile ödenmesi daha faziletli olacaktır[1]. (Serahsî, Mebsût, IV, 141)
Fakih Ebu Ca’fer’e selam olsun!
Nasların nasıl okunması gerektiğine dair bize bir ders vermiş.
Her dönemde her meşrepten insanlar bulunuyor. Herkes kendisine bir pencere bulmuş oradan bakıyor ve her şeyi gördüğü kadarı ile yorumluyor.
Kimisi nasların kendisine /işaret parmağına bakıyor.
Kimisi de nasların/ işaret parmağının işaret ettiği yere bakıyor.
Kimi lafza kimi ise manaya bakıyor.
Ve lafız maksud olan manayı içinde taşıdığı sürece hayatiyet taşıyor.
Mana ve maksadından kopmuşsa cesede dönüşüyor.
Ve bu anlayışlara göre de din, ya hayatın içinde yaşamımıza anlam katıyor.
Ya da hayatın dışında kalıyor.
Hayat dinsiz de devam edebiliyor.
Ama hayatta bir karşılığı olmayan buna sebep de hayatın dışına itilen dinin hiçbir yaşamsal değeri olmuyor.
Dua ile!
03.03.2020
GARİBCE


[1] المبسوط - (ج 4 / ص 141)
( قَالَ ) : فَإِنْ أَعْطَى قِيمَةَ الْحِنْطَةِ جَازَ عِنْدَنَا ؛ لِأَنَّ الْمُعْتَبَرَ حُصُولُ الْغِنَى وَذَلِكَ يَحْصُلُ بِالْقِيمَةِ كَمَا يَحْصُلُ بِالْحِنْطَةِ ، وَعِنْدَ الشَّافِعِيِّ رَحِمَهُ اللَّهُ تَعَالَى لَا يَجُوزُ ، وَأَصْلُ الْخِلَافِ فِي الزَّكَاةِ وَكَانَ أَبُو بَكْرٍ الْأَعْمَشُ رَحِمَهُ اللَّهُ تَعَالَى يَقُولُ : أَدَاءُ الْحِنْطَةِ أَفْضَلُ مِنْ أَدَاءِ الْقِيمَةِ ؛ لِأَنَّهُ أَقْرَبُ إلَى امْتِثَالِ الْأَمْرِ وَأَبْعَدُ عَنْ اخْتِلَافِ الْعُلَمَاءِ فَكَانَ الِاحْتِيَاطُ فِيهِ ، وَكَانَ الْفَقِيهُ أَبُو جَعْفَرٍ رَحِمَهُ اللَّهُ تَعَالَى يَقُولُ : أَدَاءُ الْقِيمَةِ أَفْضَلُ ؛ لِأَنَّهُ أَقْرَبُ إلَى مَنْفَعَةِ الْفَقِيرِ فَإِنَّهُ يَشْتَرِي بِهِ لِلْحَالِ مَا يَحْتَاجُ إلَيْهِ ، وَالتَّنْصِيصُ عَلَى الْحِنْطَةِ وَالشَّعِيرِ كَانَ ؛ لِأَنَّ الْبِيَاعَاتِ فِي ذَلِكَ الْوَقْتِ بِالْمَدِينَةِ يَكُونُ بِهَا فَأَمَّا فِي دِيَارِنَا الْبِيَاعَاتُ تُجْرَى بِالنُّقُودِ ، وَهِيَ أَعَزُّ الْأَمْوَالِ فَالْأَدَاءُ مِنْهَا أَفْضَلُ

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...