21 Nisan 2020 Salı

Din Ne ister?




Din ne ister?
Din hallenmek ister.
Din ab-ı hayattan içmemizi ve kanmamızı ister. Hem de iliklerimize kadar. Ve de başka bir şeye ihtiyaç duymayacak kadar kanmamızı ister.
Hallenmek, farkındalık ile ancak hasıl olan bir halettir.
Söz gelimi yalnızsınız ve gayet pervasız rahat tavırlarınız var. Fark ettiniz ki sizin mekanınızı paylaşan hem de karşı cinsten biri var. Bir anda duyu dünyanız farklılaşıveriyor. Varlığınız onun varlığı ile alakadar olmaya başlıyor. Hallenme oluyor.
Aynen bunun gibi din enfüs ve afakta binlerle ayete bakışlarımızı çevirerek onların Sânii’nin varlığını özümüzde duymamızı, O’nunla hem hal olmamızı istiyor.
Tüm insanlığa rahmet ve hayat menbaı olan dinin su gibi görülmesini ve kana kana içilmesini istiyor. Suyun analizini yapmamızı ve onun gerçekliğini öğrenmemizi değil. Zira ikincisi bir bilim faaliyeti olarak gerekli olsa da din/dinlenme için gerekli değildir.
Din mahza hayırdır.
Din dünyada salah ahrette felah içindir.
İster ki kana kana içmeniz sonunda hem dünyanız onsun/ gönensin, abat olsun, hem de ahiretiniz felaha evrilsin; böylece korktuklarınızdan emin, umduklarınıza da nail olasınız.
O yüzdendir ki din yaşanmak için vardır ve dinin yaşanması için fıtratı bozulmamış, aklı başında sade bir insan olmak yeterlidir.
Varlık aleminde varlığınızın varlığından haberdar oluşu ile hallenebilmek için ne felsefeye, ne tasavvufun felsefeye taş çıkaran öğretilerine ve ne de hatta kelama ihtiyaç vardır.
“Biz ümmî bir ümmetiz…” Bize, dinlenmek için gökten indirilmiş ab-ı hayat olan dinin içimi yeter. Ve de bu gerek.
Aynı vardan var olduğumuz insanların oluşturduğu kulluk ikliminde, bizi var edenin varlığının bilincinde, her dem O’nunla hallenme lazım, dinlenmek için.
Bizi insan eden analiz yapan, bilimsel bilgiyi üreten salt akıl değildir, bizi insan yapan daha çok duygu boyutumuzdur. O yüzden de din “Ey akıl sahipleri!” derken bile daha çok duygularımıza hitap eder (hatabî bir dil kullanır).
Suyun analizini bilime bırakın, siz onu için ve hayat bulun, kanın. Hem de iliklerinize kadar. Hallenin ve öylece dinlenin.
Garibce nazarımda sanki böyle gibi.

Dua ile!
21.04.2020
GARİBCE


15 Nisan 2020 Çarşamba

Fıkıh Mıkıh Hak Getire Siyaset-i Râşide İşi Bitire




Garibce derim: Fıkıh mıkıh hak getire
Siyaset-i Râşide işi bitire

Cemi-i nâsa lazımdır illâ adalet
Hem mazluma insaf hem zâlime celâdet

Elde kitap, hem kılıç, hem terazi
Hakça paylaşım, herkes hakkına razı

Fıkıh değildir sade ahkâm bilgisi
Bilmektir nedir ahkâm bağlam ilgisi

Fıkıh yolda olmak, yolda yol almaktır
Nâsa aslah evfak olanı bulmaktır

Ey fıkıh sen ışık ol ufukta hele
Sorunlar bir bir çözüle, ele gele

Hem siyâset-i râşide önün göre
Hem çatışmaya zalâmda nasla töre

Garibce çok oldun gidişata örnek ver
İşte İmam Azam önde koca Ömer[1]

Dua ile!
15.04.2020
GARİBCE



[1] Cemi nâs: Bütün insanlar. Celâdet, Sağlam duruş, sert, katı. Nâsa aslah ve evfak olan: Bütün insanların yararına ve onların hallerine uygun olan. Zalâm: Karanlık

14 Nisan 2020 Salı

Döndüm dolaştım geldim Sana



Nice yollara başım koydum
Dost sandım erazile uydum
Kâh oda yandım gâhi buydum
Döndüm dolaştım geldim Sana

Nice tökezledim çok toydum
Aklım vardı mizana koydum
Özümde Tanrım sesin duydum
Dinleyip koştum geldim Sana

Işık olanda görür gözüm
İçim pak ise ışır yüzüm
Hakka tuttum Garibce özüm
Benlikten geçtim geldim Sana

Dua ile.
14.04.2020
GARİBCE


13 Nisan 2020 Pazartesi

Sen ivme işin ivsin!




Geçen cuma günü (10.04.2020, Ferah Mah.) elektrik kesildi. Aynı anda cep telefonları da kesildi (AVEA). Sonra geldi. Canlı yayın dersimiz var. Sevindik, dersimiz aksamayacak diye. Sonra bir baktım fare çalışmıyor. Damatta kablosuz fare vardı onu getirttim, dedik bu iş oldu. Olmadı. Bu kez klavye çalışmadı. Kapat yeniden başlat. Ihhh! Gene olmadı. Ön tarafta iki USB deliği var. Ona taktım baktım çalıştı. İyi, dedim anlaşıldı ki arkadaki USB bağlantı noktaları yanmış. İyi de önde iki USB var, birine fare, öbürüne klavye... Eee, kamerayı nereye takacağız. Hemen USB çoğaltıcı siparişi verdim. Bugün Pazartesi oldu hala gelmedi. Bugün canlı dersimin olduğunu da saat 11.00 gibi öğrendim. Ben şimdi nasıl edeceğim! Eski garsambayı[1] karıştırdım, bir şey bulamadım. Komşuyu aradım, yok dediler.
Sonra akıl başa düştü, sanal klavye var dedim. Ders esnasında onu kullanırım, zaten klavyeye fazla ihtiyaç olmuyor. İyi de bu kez bilgisayarı açarken şifre girmek lazım, girmeden sanal klavye çıkmaz. Bu arada bilgisayar ikide bir kendini kapamaya başladı mı? Belli ki elektrik güç aparatında da sorun oluşmuş. Haydeee! Vakit geldi. Cep ile yaparım dedim, yapamadım. Ağlayayım dedim ağlayamadım. Bir gerildim bir gerildim.
Gene masaüstüye yöneldim. Öndeki USB leri münavebeli tak çıkar tak çıkar usulü ile kullanarak canlı yayın platformuna girdim. Makine de uslandı, ders boyu kendini kapatmadı. Ve dersi sonunda yaptım, tamamladım.
Amma lakin dokuz doğurdum. Yoruldum. Bittim.
İmdi elektrik kesildi, olabilir de, evde âlât edevat bozuluyor, ne olacak?!
Bugün hakikaten yoruldum.
Ders mi?
Ne çıkaracağım onu da bilemedim.
Dua ile.
13.04.2020
GARİBCE



[1] Garsamba: Ardıyeye atılan öteberi. Gereksiz eşya kalabalığı.

12 Nisan 2020 Pazar

Sana da kıran girer bir gün! Corona!





Dışarıya gelmiş de bahar
Bu iş hep böyle gitmez zahar
Ahu enin göğe ağar
Sana da kıran girer bir gün!

Bak gör! Tedbiri bildik kader
Tevekkülse ardından gider
Tarih bugüne bilmem ne der
Sana da zeval erer bir gün.

Rabbime ağar ahu zarım
Tedbirde ihmalden bizarım
Sonunda Garibce nazarım
Seni de ayet görür bir gün.

Dua ile!
12.04.2020
GARİBCE 



11 Nisan 2020 Cumartesi

Corona Günlerinde Pend-Nâme’den Garibce Eğlence




Bugünkü Corona günümüzde zaman darlığı içine Güvâhî’nin Pend-Nâme’sini[1] de sıkıştırdım. Merhum Güvâhî 2133 beyitlik manzum öğütnamesinde yüzlerce atasözüne yer vermiş, tabii manzum olduğu için hep aynı biçimde kullanmamış ama, hangi atasözünü kastettiği anlaşılıyor.
Şöyle bir baktım. Çoğu kendi kültür havzamda kullanılan türden. Ama bir şey dikkatimden de kaçmadı. Müellif merhumun bizim kaynana gibi bir kaynağı yokmuş galiba. Çünkü çok eksiği var, hem de çoook! Mesela “Utanmak bazar, dostluğu bozar” gibi.
Rahmetli Torosların Ehmet’i bu işe başlamıştı ve bizim yörenin (Orta Toroslar) sözlüğünü hazırlamış ve hatıratının arkasında da yayınlamıştı. Trafik kazası sebebiyle ömrü vefa etmedi, arkasını getiremedi.
Kültür işi başka. Bizzat o havza içinde yaşamış olmak gerekiyor. Aksi takdirde hata yapmak ya da yanlış anlamak da mümkün oluyor. Öküzü göbe ettirmek yerine “küpe ettirmek” gibi.
Her ne ise Garibce olarak bunlardan bir kaçını sizinle paylaşmak istedim. Şu meşum Corona günlerinde belki çitleyecek çekirdeği olmayanlara yarenlik olur.
Not: Bizzat kendi sözü olarak aldıklarımı  tırnak içinde verdim.
“Verilmez oğlan ağlamazsa emcek.”
Al malın iyisini, çekme kaygısını.
Altın pas tutmaz. Deli yas tutmaz.
Anasına bak kızını al, kenarına bak bezini al.
At et ile, adam don ile.
Avrat var er yapar, avrat var ev yıkar.
Aza demişler “Nereye?” “Çoğun yanına!” demiş. (Para parayı çeker! gibi)
Bal bal demekle ağız tatlanmaz. (Kur'an’ı sırf okumakla, öpüp, ele yüze sürmekle maksat hasıl olmaz, demek ki!)
Bekârın parasını it yer, yakasını bit.
Bey aşı borç, düğün aşı ödünç. (Düğünlerde takıların deftere kaydedilmesi demek ki eskiden beri töre imiş!)
Bin tasa bir borç ödemez.
Bir kişinin yediğini iki de yer, ama ikisi de aç kalır. (Merhum bu sözü şöyle düzeltmiş: “Taâmı bir kişinin kıl kanaat/ İder iki kişiye de kifayet”. (Nitekim hadiste de böyle olacak. Tam da günümüze uygun bir söz.)
Buğday ekmeğin yoksa buğday dilin de mi yok!
Can vermeyince canan ele girmez.
Çağrılan yere erinme, çağrılmayan yere görünme. (Güvâhî bunu şöyle söylemiş: “Varup okunmaduğun yire yendek/ Demesünler sakın güc ile gökçek”. Anadolu’da davet etme fiili “okuma” ile karşılanır ve davetiye yerine “okuntu” denir. İnsanlar düğüne vb. okunur.
Çalma elin kapısını, çalarlar kapını.
Çatal kazık yere batmaz (Bir işiniz olsun pir olsun.)
Çıra dibine karanlık olur.
Dağ dağ (taş taş) üstüne olur, ev ev üstüne olmaz. (Nice boş evler vardır, buna mukabil kaç göçmen aile tek gözlü bir sığınakta hayatta kalma mücadelesi verir.)
Dağ ne kadar yüce olsa yol üstünden aşar (gider).
Davacın kadı olursa yardımcın Allah olsun!
“Gümansuz çomağ uçmaktan çıkubdur”. (Dayak cennetten çıkmadır).
Değirmen iki taştan, muhabbet iki baştan!
Deli alacayı sever.
Deli deliden hoşlanır, imam ölüden! (Bu eskiden böyleymiş. Hala öyle midir? Bilmiyorum).
Devlet olmayınca başta, rastık neylesin kaşta.
Dost dost gerek, muamele dürüst gerek.
Dost ile ye iç, alış veriş etme!
Dostuna seyrek git kalksın ayak üstüne. (Zür gıbben tezden hubben! Tatlı gel! demek)
Hele bir düş de gör!
Düşmanı sen kendinden yeğin (güçlü) gör, zayıf çıkarsa bahtına. (Coronaya uygula!)
El eli yur, iki el de yüzü!
Elin işte gözün eşte/ oynaşta olsun.
Er fakir olsa avrat yüzsüz olur.
Erlik on, dokuzu oyun.
Gizlide gebe kalan aşikârede doğurur.
Göregelen süregider.
Gözün ile gördüğünü eteğin ile ört.
Güzel ondur, dokuzu dondur.
Hayır dile eşine, hayır gele başına.
Âdem alası içinde, hayvan alası dışında.
İslam’ın şartı beş, altıncısı insaf demişler.
“Tonuza minnet etme çalı tolaş!”
İyiliğe iyilik olsaydı, koca öküze bıçak olmazdı.
Kar susuzluk kandırmaz, kavurga karın doyurmaz.
“Zevalidür kanatlansa karınca”.
Kime hacı dersin, haçı koltuğundan çıkagelir.
“Olur komşu kızı ekser çapaklu”.
Mazlumun ahı, indirir şahı.
Geçme namert köprüsünden, ko aparsın su seni.
“Ki olur omçada oduncu gözi” (Omça: Tomruk, kütük)
Oynaşına inanan avrat, ersiz kalır.
Öküzün çektiğini kayışa sor!
“Karar eylemez akça, el kiridir”.
Sabırla koruk helva olur, dut yaprağı atlas.
“Eger peri ise  sevgil seveni/ Olursa huri sevme sevmeyeni”
“Gerek uslu, virenden sözi alan”.
“Yanılıp satma bostancıya tarhun” (tere)
Tamah taş yara, taş baş yarar.
Terziye “göç” demişler. “İğnem başımda!” demiş.
“İt içer bil ucuz et şorbasın”.
Yağlı kazan, yağlı kazana.
Hemin gölge kovan irdükte yaza /Kışın ağzın açar poyraza.
Ve daha neler neler!
Rahmet olsun Güvâhî’ye.
Öğüt vermek kolay hem vereni de çok ey Garibce!
Tutmasına gelince. Bu yol bir hayli uzun ince!
Lakin tutan gark olur sevince.
Dua ile!
11.04.2020
GARİBCE  Etiketler: Güvahî, Pend-Nâme, Atasözleri


[1] Güvahî, Pend-Nâme (Öğütler ve Atasözleri), Hazırlayan: Mehmet Hengirmen, Kültür Bakanlığı, Ankara 1990.


Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...