6 Nisan 2024 Cumartesi

Büyük Çamlıca Camii Öğle Namazı Öncesi IV. Sohbetimizin Özeti: Değer ölçülerimiz II

 24 Ramazan 1445 / 03.04.2024

İslam geldi mevcut cahiliye değerlerinden kimini ibkâ etti, kimini ıslah etti, bir kısmını da iptal eyledi.

Cahiliye döneminde tercih ve davranışlarını belirlemede mihenk olarak esas alınan şeylerden birinin de heva ve heveslere uyma olduğu (Furkan 43) bizzat Kur'an’da belirtiliyor. Hepimizin bir takım arzuları vardır ve bunları gerçekleştirmek isteriz. Bir takım ihtiyaçlarımız vardır ve bunların karşılanması için çalışıp çabalamamız tabiidir. Ancak ihtiyaçlarımızın yerini ihtiraslarımız alırsa o takdirde biz onun altında kalkamayız. İnsanın belini doğurtacak kadar gıdaya, soğuktan sıcaktan ve saldırılardan korunmak için bir barınağa ihtiyaç duyar. Keza giysiye ihtiyacımız vardır. Bizim bunları karşılamak için çalışıp çabalamamız normaldir, hatta takdir edilir. Ancak biz ihtiyaçlar yerine ihtirasların peşine düşersek o ihtiraslarımız bizi gulyabani gibi helake sürükler. Tüketim esaslı bir anlayış ile yola çıkıldığı zaman iflah olamayız.

Eskiden ekonomi yerine İktisad ilmi vardı. İktisad tutumlu olma, orta yolcu bir yaşantı sürme demekti. İfrat ve tefrit her konuda olduğu gibi iktisatta da yanlış sayılırdı. Söz gelimi cimrilik de savurganlık da kötü, tutumlu olmak ise iyi idi.

Günümüz ekonomisi ise üretici ise üretimini tüketici ise tüketimini maksimize eden adamı (homoekonomikus) esas aldı. İnsanın mutluluğunu tüketimin çokluğu ile ve hatta somut bir örnek olarak çöpün çokluğu ile ölçmeye kalkıştı. Yani ne kadar çok çöp tüketiyorsan o kadar mutlu sayılıyorsun. Gerçek mutluluğu ölçecek ölçemler olmayınca hepsi kemiyetle/nicelikle ölçülür oldu. Söz gelimi bir karpuz aldınız ve içini siz yediniz, kabuğunu hayvanınız yedi, çekirdeğini de kuşlarınız yedi, hiçbir çöp çıkmadı. İmdi bu resimde insanlar hiç mutlu değil, çünkü hiç çöpleri yok.

Ya da şehirde kalıyorsunuz, çoluk çocuğunuzun uğradığı sorduğu yok, geleniniz gideniniz yok. Aldığınız karpuzdan bir dilim aldınız, hatıralar aklınıza geldi ve ağzınıza aldığınız lokmalar boğazınıza düğümlendi ve gözleriniz ıslandı. Yeme isteğiniz de kalmadı. O karpuzun çoğunu çöpe attınız. Gösteriye göre siz çok mutlu olarak gözüküyorsunuz. Çünkü çöpünüz çok çıktı.

Oysa biz insanı imanla ölçüyoruz, takva ile ölçüyoruz. Amel-i salih ile ölçüyoruz. Amel-i salih içtenlikte işlenen gayra yararlı olan fiillerimizdir. Amel-i salih ile toplum daha sükunetli ve mutlu olur. Öylesi bir toplum içinde senin mutluluğun daha da artar.

İman yanında ibadetlere bizim ihtiyacımız vardır. İmanımız ile yapıp ettiklerimiz bizi ongun hale getirecek.  Özümüz pak olacak ki yüzümüz ak olsun. Allah Samed’dir, O’nun bize değil bizim O’na ihtiyacımız vardır. Meyvenin olgunlaşabilmesi için belli bir zamana ihtiyaç oluyor. İyi bir insan da ha deyince olmuyor. O yüzden bizim de iyi insan olabilmemiz için hayat boyu çabalamamız gerekiyor.

Biz insanımızı cahiliye değerleri ile değil bağışıklık sistemi mesabesindeki takvamız ile ölçeriz.

Bilgi ile ölçeriz.

Ahlak-ı hamide/ erdemlerimiz ile ölçeriz.

Kalb-i selim,  akl-ı selim ve zevk-i selim ile ölçeriz.

Allah Teâlâ bizi iyi etsin.

Dua ile!

06.04.2024

GARİBCE

 

29 Mart 2024 Cuma

Büyük Çamlıca Camii Öğle Namazı Öncesi III. Sohbetimizin Özeti: Değer ölçülerimiz

 

27.03.2024

Değer ölçülerimiz:

Davranışlarımızı belirlerken, tercihlerimizi yaparken, bir nesneyi değerlendirirken illaki bir takım kıstaslara vurur ona göre sonuç elde ederiz. İnsanın boyunu metre ile, ağırlığını kilo ile ölçeriz. İşlerimizi yaparken sonucuna bakarız, hayır mı şer mi?.

Bu ölçemlerin şaşmaz olması lazımdır. Aksi halde sağlıklı sonuç alamayız.

Kitabımız “Lâ reybe fîh =asla kuşku içermeyen özellikte oluşu ile bize şaşmaz, aşkın değerler verir.

Aslında değerden yoksun hiçbir topluluk da yoktur. Söz gelimi cahiliye toplumunda da bir takım değerler vardı ve insanlar bunlara göre davranışlarını ortaya koyarlardı. Bu değerlerin belki de başında asabiyet gelirdi. Yani mensubu olduğu kabileye sorgusuz sualsiz bağlılık esastı. Kabilene mensup olan biri ile kavga ediyorsa senin vazifen hemen onun yanında yer alman ve ona arka çıkman, o kime vuruyorsa senin de ona vurman idi. Niyesi sorulmazdı. Haklı ya da haksız olduğuna bakılmazdı. “Unsur ehâke zâlimen ev mazlûmen” sözü o dönemden kalma bir deyişti. Zalim de olsa mazlum da olsa kardeşine yardım et diyordu. 

İslam işte bu değerleri tersyüz edip gerçek değerleri ikame etmeye çalıştı. Bu sözü Hz. Peygamber (s.a.s.) de söyledi. Ama içeriğini değiştirdi. Zalime yardımın onun zulmüne mani olmak şeklinde olacağını söyledi.

Cahiliye değerleri arasında tekâsür yani çoklukla öğünmek vardı.

Cinsiyet ayırımı vardı ve kadın olmak zordu.

Irk/renk ayırımı vardı.

Arap olan olmayan ayırımı vardı. Arap olmayanların hepsi Acem torbası içine doldurulurdu. Acem dilsiz demekti, hayvanlar için kullanılan bir kelime idi.

İnsanların değeri mal ve erkek evlat çokluğu ile belirlenirdi. Malı ve erkek çocukları olmayan kimseden peygamber mi olurdu?

İslam geldi insanları aşkın değerlerle ölçmenin yolunu açtı.

Ne tezekten terazi ne de boktan dirhem olsun istemedi.

İnsanlığa zait olan İslamiyetin en başta gelen değeri iman idi.

İman elde birdi.

Saygınlığın Allah katındaki ölçemi takva idi. Takva kulluk bilinci demekti ve o birin sağına konulan bir sıfır gibiydi.

Amel-i salih o birin sağına konulan bir sıfır daha demekti.

Ve illaki ahlak olmalıydı.

Ahlak kökleri ve gövdesi olan ağacın meyvesi gibi bir şeydi. Meyve hem tabii sonuç hem de nihaî amaçtı.

Ağaç meyvesini kendisi için vermezdi, başkaları ondan yararlansın diye meyveye dururdu. Öyle ise müslüman da yararı başkalarına yönelik olan erdemlerle bezeli olmalıydı. Zaten İslam’ın kendisinden istediği sağlam inançları, sahih ibadetleri ve niyet/kulluk bilinci ile yapıp ettikleri hepsi bu erdemlerin oluşması içindi.

Hem meyve tohumunu da içermesi sebebiyle bekanın da teminatı idi.

Bütün bu süreçte ilim işe yarardı. İlimsiz olmazdı. Öyle ise o da birin sağında bir sıfır gibi değerlerimize değer katardı. Ama bizatihi kendisi amaç da değildi.

İman, amel-i salih ve takva/ mekarim-i ahlak bir kimsede bulundu mu onun hakkında Rahman sevgi yaratırdı[1], artık o kimse yer ve gök ehli tarafından sevilen biri olurdu.

Dua ile!

29.03.2024

GARİBCE



[1] اِنَّ الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ سَيَجْعَلُ لَهُمُ الرَّحْمٰنُ وُداًّ

"İman edip dünya ve âhiret için yararlı işler yapanlara gelince, Rahman onlar için (gönüllerde) bir sevgi yaratacaktır."  (Meryem 19/96)

21 Mart 2024 Perşembe

Büyük Çamlıca Camii Öğle Namazı Öncesi II. Sohbetimizin Özeti: Şecere-i tayyibe

 

 


20.03.2024

Bugünkü sohbetimizde niyet değerlere dair olacaktı. Lakin camiye vardım cebime baktım zarf yoktu, evde unutmuştum. Olsun dedim, ziyanı yok ben de her vesile ile anlatmaya çalıştığım Garibce’ye özgü şecere-i tayyibe’den hareketle İslam’ı ve müslümanı anlatırım ve öyle de yaptım.

İbrahim 14/24-25’de kelime-i tayyibe şecere-i tayyibe yani görkemli, hoş, temiz bir ağaç  üzerinden anlatılır. Ağacın sapasağlam sabit dibi/kökleri vardır, göğe ağmış dal budak salmış gövdesi vardır ve de her an yemiş vermektedir. Müslüman da işte böyle olacaktır. Sapasağlam inançları olacak onunla ağacın köklerinin toprağa tutunup oradan beslendiği gibi Allah’a bağlanacak, köklerden sürgün veren dallar ve göğe ağmış gövde gibi kalpte yer eden inançların dışa vurumu olan eylemleri olacak ve illaki ağaç meyve vermek için ise müslümanın da imanı, bu imandan kaynaklanan eylemleri ve elbette ki hem tabii sonuç ve hem de amaç olan erdemleri olacaktır. Mekarim-i ahlak.

Ağacın meyvesi içinde tohumu da taşıdığı için erdemli müslümanlar olduğu sürece İslam’ın beka sorunu da olmayacaktır.

Hem ağaç kendisi yararlanmak için meyve vermez. Meyve başkaları içindir. Erdemler de öyledir.

Konu ile ilgili daha ayrıntılı bilgi istiyorsanız aşağıdaki Garibce yazılarına bakınız.

Dua ile!

GARİBCE

21.03.2024

https://garibce.blogspot.com/2012/08/cibril-hadisi-ve-secere-i-tayyibe.

 

https://garibce.blogspot.com/2018/03/bir-butunun-boyutlar-olarak-inanclar.html

 

https://garibce.blogspot.com/2022/09/ahlak-kemal-degil-beka-sorunudur.html

 

13 Mart 2024 Çarşamba

Büyük Çamlıca Camii Öğle Namazı Öncesi Vaazımızın Özeti

 


13.03.2024

Dua.

Biz insanız ve yeryüzü halifesiyiz. Buna sebep yeryüzüne vaziyet etme yetki ve sorumluluğu bizim boynumuzdadır. Emanet ten kasıt da budur.

Bizden istenilen sorumlu olarak yeryüzünü numunesini gördüğümüz cennete çevirmektir.

Bunun için dünyamızda bir huzur iklimi oluşturmaktır.

Bunun için evvelemirde içinizde huzur olacak ve bu dışa vuracaktır.

İçimizde huzur yoksa bu huzursuzluk dışa vurur ve başkalarını rahatsız eder ve sonunda da gene bize döner.

Özü duru, sözü doğru, işinin hakkını veren bir anlayışa sahip olmalı. Herkes ne iş yapıyorsa yaptığı işin hakkını vermeli.

Eline diline ve beline sahip olmalı.

Allah bize “müslüman” adını koymuş. Ben bir müslümanım, o itibarla öbür vasıflar ondan sonra gelir.

Peki müslümanı tarif edelim. Peygamberimizin tariflerine bakalım:

Müslüman, diğerlerinin elinden ve dilinden güvende olduğu kimsedir.

Günde beşini kılan, yılda ayını tutan ve ömürde haccını yapan değil, diğerleri ile ilişkilerimiz üzerinden bizi tarif ediyor.

Bizim diğer adımız da Mü’min’dir. Mümin Allah Teâlâ’nın isimlerinden biridir. Mü’min deyince biz hemen inanma üzerinden gidiyoruz. Ama bu sözcüğün anlamı güven veren demektir. Nasıl ki Mü’min olan Allah Teâlâ, bu isminin tecellisi ile her şey konumunda, mecrasında kaos değil güven içerisinde ise bizim de mümin olarak çevreye güven veren olmamız anlamı öne çıkıyor.

Bir hadiste de müminin geçim ehli olan kimse olduğunu söylüyor, geçinemeyen ve geçinilemeyen kimsede hayır yoktur diyor.

Bir kadından övgü ile bahsederler, gündüzleri saim geceleri kaim. Ama komşuları ile geçimsiz diyorlar. Öyle ise onda hayır yoktur buyuruyor.

Müslümanlık insanlığa zait bir meziyettir.

Özü pak sözü hak, işi doğru, gıllügiş yok, aldatma yok. İşinin hakkını verene aldığı anasının ak sütü gibi helal olur. Ama işinin hakkını vermiyorsa aldığı helal olmaz. Kazandım zanneder ama uzun vadede kaybeder.

Şu kadar namaz kıldın, şu kadar oruç tuttun. Hatim indirdin… Allah kabul etsin iyi de komşularınla geçinemedin. Oldu mu, olmadı.

Bizden asıl beklenilen iyi insan olmaktır. Namaz, oruç gibi ibadetlerimiz dahi asli amaç değil, bizi daha iyi insan yapmak içindir.

Bir kez gönül yıktın ise bu kıldığın namaz değil/ Yetmiş iki millet dahi elin yüzün yumaz değil

Allah Teâlâ şöyle buyuruyor:

 اِنَّ الصَّلٰوةَ تَنْهٰى عَنِ الْفَحْشَٓاءِ وَالْمُنْكَرِۜ

"Kuşkusuz namaz hayâsızlıktan ve kötülükten alıkoyar."  (Ankebût 29/45)

Bilgi o kadar arttı ve ulaşımı o kadar kolaylaştı. Bu kadar bilgiye rağmen bu insanlar neden daha erdemli, daha ahlaklı değil.

Yaptığının yanlış olduğunu biliyor mu? Biliyor. Yaptıklarının sonunda kendisine de döneceğini biliyor. Buna rağmen neden böyle davranılıyor izahı zor gözüküyor.

Hz. Peygamber’in anlatımıyla hepimiz bir gemiye doluşmuşuz, kura ile kimimiz üst kata kimimiz alt kata düşmüşüz. Alt kattakiler üsttekileri rahatsız etmemek için suya ulaşmak için bulundukları yerden bir delik açarak su ihtiyaçlarını gidermek isterler. Temsilde alt kattakiler cahiller, yoksullar. Üst kattakiler okumuşlar, aydınlar, zenginler… Üst kattakiler alttakilerin davranışlarına bigâne kalır ve onlar bildiklerini okurlar ve gemiyi delerlerse gemi su alır, su alınca gemi batar, batınca da üst kattakiler de birlikte batar.

O yüzden hepimiz birbirimizle alakadar olmak zorundayız. Birlik ve dirliğe, iyilik ve güzelliğe ihtiyacımız var.

Bir zincirin gücü en zayıf halkası kadardır, derler. Toplumun mutluluk düzeyi de en alt katmandakilerinki kadar olmalıdır. Komşu aç iken tok yatılmıyor.

Dünyada öyle olaylar oluyor ki zulümler, savaşlar, on binlerle ölümler…

Bunlar gökten yağmıyor, biz insanların eliyle oluyor.

Hz. Peygamber (s.a.s.)  “Unsur ehake zalimen ev mazlumen” buyuruyor. Yani kardeşine zalim de olsa mazlum da olsa yardım et, diyor. Mazlumu anladık da zalime nasıl yardım edeceğiz diye sorulduğunda da “Onun elini tutarak, zulmüne mâni olmakla” buyuruyor.

Şu hâlde dünyamıza vaziyet etmemiz gerekiyor. Üst katta keyif sürüyoruz ama bu çok sürmeyecek. Alt kattakiler habire gemiyi deliyor. O itibarla âgah olalım.

Ya Rabbi!

Özümüzü pak eyle

Alnımızı ak eyle

Sözümüzü doğru

Gailemizi Hak eyle.

Âmin!

13.03.2024

Dua ile!

GARİBCE

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...