23 Ocak 2025 Perşembe

Kıyametler kopuyor biz hala büyüğünü bekliyoruz.

 

Günler aylar geçmiyor ki canımızı yakan olaylar olmasın.

Kimine oh oldu diyoruz. İçten içe seviniyoruz.

Kimine yazık oldu diyoruz. Ağlamaklı laflar ediyoruz.

Kimine doğal afet diyoruz. Elimizden zaten bir şey gelmezdi diye avunuyoruz.

Kimini şeytana atfediyoruz. Seni gidi kör şeytan!

Hele bir de günah keçimiz var ki o olmasaydı neye sığınırdık, nasıl ederdik bilemiyoruz.

Ah kader ah!

Gene yaptın yapacağını!

Suçluya ilk taşı hiç günahı olmayan atsın dedik, suçlu en masum olanımız çıktı.

Tencere dedik. Seni gidi düdüklü dediler.

Herkes kıyametin büyüğünü bekliyor. Oysa her an kendi kıyametimiz kopuyor.

Neden kopuyor?

Ya şeytan dürtüyor.

Ya da alnımızın yazgısı öne geçiyor.

Oysa Allah Teâlâ şöyle buyuruyor:

وَمَٓا اَصَابَكُمْ مِنْ مُص۪يبَةٍ فَبِمَا كَسَبَتْ اَيْد۪يكُمْ وَيَعْفُوا عَنْ كَث۪يرٍۜ

"Başınıza her ne musibet gelirse kendi yaptıklarınız yüzündendir. O, yine de çoğunu affeder."  (Şûrâ 42/30)

Hz. Peygamber (s.a.s.) de kıyameti merak edenlere:

“Emanet ehil olmayan kimseye verildiği zaman kıyâmeti bekle!” buyuruyor. (Buhârî, İlim 2, Rikāk 35)

 

Dua ile!

23.01.2025

GARİBCE

6 Ocak 2025 Pazartesi

Emekliyim

 


Emeklilik üzerinden iki yıla yakın zaman geçmiş. Soruyorlar:

“Nasılsınız ve neler yapıyorsunuz?”

“Evdeyim ve malum çalışmaya çalışıyorum. Genelde tercüme falan.” diyorum. Boş durmak yok, yapabildiğim en güzel şey de tercüme yapmak. Telif için insanın söyleyeceği sözü olmalı. Davası olmalı, derdi olmalı. Ben ki uzun yıllar öncesinde ununu elemiş, eleğini asmış bir kimesneyim.

Dava neyime. Ben develerinin peşinde bir divaneyim.

“Sizi hayrete düşüren ne öğrendiniz?” diyor.

“Emeklilikle Hacı Abi yahut Hacı amca olduğumu. Bir de Dede var tabii.” diyorum.

Bir ömür ilim adamı asosyal olmalı fehvasınca içinde sürdürdüğümüz sırça saraydan çıkınca hayatta hiç mi hiç karşılığımızın olmadığını gördük ve sadece ağarmış saç ve sakalımıza bakarak insanların Hacı Abileri ya da amcaları olduk.

Sonra da duruyor ve bir süre sonra ekliyorum.

“Bir de nicedir kurbanı olduğumuz zülfünün teli, meğer saçının kılı demekmiş, onu da öğrendik iyi mi?”

Geçer akçalarınızın geçmez kılındığı bu yeni dünyanızda sermayeniz birden sıfıra müncer olmuş. İmdi yeni bir başlangıç mı yapılmalı ve ne edilmeli? Hem niye uyandık ki? Yeniden mi uykuya dalmalı?

Mesela toprak alsam ve bahçe mi yapsam. Ağaç mı diksem, domates, biber, patlıcan mı eksem. Üretirsem hayatta değerim olur. Hem ben de satarım: Domates, biber patlıcan diye. Ama ya ben de  bir aşığın aşkını ilana mani olursam. Olmaz. Korkarım.

Konuşması kolay da bunun için de elde maharet, dizde derman lazım gelir. Balık tutmak için ıslanmak gerek. O da bizde yok.

İyisi mi gene inimize çekilelim. Develerin peşine düşelim yeniden. Ne sütüne ne dölüne bakmadan, avutalım özümüzü.

Kapatalım gözümüzü.

Dünya dönüyormuş bana ne?

Dünya yeniden kuruluyormuş, neyime?

İçime kapanmışım, bu böyle gitmezmiş… İyi de sana ne?

Ah Garibcem! Bari sen duy sesimi.

Yıllar oldu kesildi sesin. Dut mu yedin, tükendi nefesin.

Oysa sen içimdeki Ben’din.

Yıllar yılı seninle nefeslendim, seninle soluklandım.

Aslında ben de biliyorum, neden kesildi sesin?

Belli ki güneşin kayboldu senin.

De ki öldün. Yine de bitmemeli umudun.

Ba‘sü badel mevti hakkun.

 

Dua ile!

GARİBCE

06.10.2025

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...