Günler aylar geçmiyor ki canımızı yakan olaylar olmasın.
Kimine oh oldu diyoruz. İçten içe seviniyoruz.
Kimine yazık oldu diyoruz. Ağlamaklı laflar ediyoruz.
Kimine doğal afet diyoruz. Elimizden zaten bir şey gelmezdi
diye avunuyoruz.
Kimini şeytana atfediyoruz. Seni gidi kör şeytan!
Hele bir de günah keçimiz var ki o olmasaydı neye sığınırdık,
nasıl ederdik bilemiyoruz.
Ah kader ah!
Gene yaptın yapacağını!
Suçluya ilk taşı hiç günahı olmayan atsın dedik, suçlu en
masum olanımız çıktı.
Tencere dedik. Seni gidi düdüklü dediler.
Herkes kıyametin büyüğünü bekliyor. Oysa her an kendi
kıyametimiz kopuyor.
Neden kopuyor?
Ya şeytan dürtüyor.
Ya da alnımızın yazgısı öne geçiyor.
Oysa Allah Teâlâ şöyle buyuruyor:
وَمَٓا اَصَابَكُمْ
مِنْ مُص۪يبَةٍ فَبِمَا كَسَبَتْ اَيْد۪يكُمْ وَيَعْفُوا عَنْ كَث۪يرٍۜ
"Başınıza her ne musibet gelirse kendi yaptıklarınız
yüzündendir. O, yine de çoğunu affeder."
(Şûrâ 42/30)
Hz. Peygamber (s.a.s.) de kıyameti merak edenlere:
“Emanet ehil olmayan kimseye verildiği zaman kıyâmeti
bekle!” buyuruyor. (Buhârî, İlim 2, Rikāk 35)
Dua ile!
23.01.2025
GARİBCE