Bugün
el-Lü’lü ve’l-mercân’da Fedâilü’s-sahâbe bölümünde bir hadis okudum.[1]
Hz. Ebu Bekir (ra) anlatıyor:
“Mağaraya
gizlendiğimizde, (arama ekibinin tam da mağaranın önüne geldiklerinde) Allah Rasûlüne dedim ki: “Eğer içlerinden biri
eğilip de içeriye doğru bakacak olursa kesin bizi görürler!”
O
şöyle buyurdu: “Ey Ebu Bekir! Üçüncüleri Allah olan ikilinin hakkında böyle
nasıl düşünürsün!?”
O,
sahne ve ifade bizzat Kur’an’da[2]
yer almıştı.
İfade,
belki tam aktaramadım ama beni çarpmıştı.
Üçüncüleri
Allah olan ikili.
Bu
belki bir örnekti ya da olanın resmi. Bunu çoğaltmak mümkündü.
Dördüncüleri
Allah olan üçlü,
Beşincileri
Allah olan dörtlü… gibi
İkincisi
Allah olan bir kişi de elbet söz konusu idi ve onlar ne er kişilerdi.
Belli
ki sır meclislerinin en azı olan iki kişinin bir araya gelmesi halinde yalnız değillerdi.
İllâ ki bir üçüncüleri de vardı.
İşte
bu üçüncünün Allah olması asıl mesele ve de bütün meselelerin başı.
Elbette
Allah her zaman vardır ve hep yanımızdadır. O, şah damarımızdan bize daha
yakındır. O Müteâldir (aşkın) ve aynı zamanda bütün benliğimizde ve her zerremizde
içkindir.
Yunus’un
dediği gibi O bize bizden daha yakındır. Bunda şüphe yok!
Mesele
şu ki aceb biz O’nun yanında mıyız?
O’na
giden yolda mıyız?
Yoksa
biz başka bir trene mi bindik.
Üçüncünün
şeytan olma ve rıza cennetlerine değil de gazap cehennemlerine götüren yola bilet
kestirmiş olma riskimiz hep var ve çok yüksek gözüküyor.
Sığınmaktan
başka çare yok.
Bu
zorlu yolculukta aczimizi bilmek en büyük gücümüz olacak.
Ve
istiaze edip sığınmak en büyük zırhımız.
Allah’ım!
Sen
Rahmansın!
Sen
Rahîmsin!
Muînimiz,
Mugîsimiz sen ol!
Ey
ikilinin üçüncüsü!
Bizi
varlığından haberdar kıl!
Sen
bildirmezsen biz bilemeyiz.
Sen
göstermezsen biz göremeyiz.
Sen
işittirmezsen biz duyamayız.
Bize
sevgini, sevdiklerinin sevgisini pay et.
Yerdiklerini
ve yerdiklerinin nefretini bizden uzak kıl.
İşbu
noktada Merhum Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır’ın tefsir dibacesindeki
yakarışı bizim de niyaz ve tazarrumuz
olsun:
İlâhî!
Hamdini
sözüme sertâc ettim,
Zikrini
kalbime mi’râc ettim,
Kitabını
kendime minhac ettim.
Ben
yoktum vâr ettin,
Varlığından
haberdâr ettin,
Aşkınla
gönlümü bîkarar ettin.
İnayetine
sığındım, kapına geldim,
Hidayetine
sığındım lûtfuna geldim,
Kulluk
edemedim afvına geldim.
Şaşırtma
beni, doğruyu söylet,
Neş’eni
duyur hakikatı öğret.
Sen
duyurmazsan ben duyamam,
Sen
söyletmezsen ben söyleyemem,
Sen
sevdirmezsen ben sevemem.
Sevdir
bize hep sevdiklerini,
Yerdir
bize hep yerdiklerini,
Yâr
et bize erdirdiklerini.
Sevdin
Habibini kâinata sevdirdin.
Sevdin
de hıl’atı risaleti giydirdin.
Makam-ı
İbrahim’den Makam-ı Mahmud’a erdirdin.
Server-i
asfiyâ kıldın.
Hatem-i
Enbiyâ kıldın.
Muhammed
Mustafa kıldın.
Salât
ü selâm, tahiyyât- ü ikram, her türlü ihtiram O’na,
O’nun
Âl-ü Eshab-ü etbaına ya Rab!
Âmin!
Dualarımızın kabulü niyazıyla!
29.12.2013
GARİBCE
[1] صحيح البخاري ـ حسب ترقيم فتح الباري -
(5 / 4) عَنْ أَنَسٍ
، عَنْ أَبِي بَكْرٍ ، رَضِيَ اللَّهُ عَنْهُ ، قَالَ : قُلْتُ لِلنَّبِيِّ صلى الله
عليه وسلم وَأَنَا فِي الْغَارِ لَوْ أَنَّ أَحَدَهُمْ نَظَرَ تَحْتَ قَدَمَيْهِ لأَبْصَرَنَا
فَقَالَ مَا ظَنُّكَ يَا أَبَا بَكْرٍ بِاثْنَيْنِ اللَّهُ ثَالِثُهُمَا.
[2] إِلَّا تَنْصُرُوهُ فَقَدْ نَصَرَهُ اللَّهُ إِذْ أَخْرَجَهُ الَّذِينَ
كَفَرُوا ثَانِيَ اثْنَيْنِ إِذْ هُمَا فِي الْغَارِ إِذْ يَقُولُ لِصَاحِبِهِ لَا
تَحْزَنْ إِنَّ اللَّهَ مَعَنَا فَأَنْزَلَ اللَّهُ سَكِينَتَهُ عَلَيْهِ وَأَيَّدَهُ
بِجُنُودٍ لَمْ تَرَوْهَا وَجَعَلَ كَلِمَةَ الَّذِينَ كَفَرُوا السُّفْلَى وَكَلِمَةُ
اللَّهِ هِيَ الْعُلْيَا وَاللَّهُ عَزِيزٌ حَكِيمٌ [التوبة : 40]
Diyanet Meali :
9.40 - Eğer siz ona (Peygamber'e) yardım
etmezseniz, (biliyorsunuz ki) inkâr edenler onu iki kişiden biri olarak
(Mekke'den) çıkardıkları zaman, ona bizzat Allah yardım etmişti. Hani onlar
mağarada bulunuyorlardı. Hani o arkadaşına, "Üzülme, çünkü Allah bizimle
beraber" diyordu. Allah da onun üzerine güven duygusu ve huzur indirmiş,
sizin kendilerini görmediğiniz birtakım ordularla onu desteklemiş, böylece
inkâr edenlerin sözünü alçaltmıştı. Allah'ın sözü ise en yücedir. Allah, mutlak
güç sahibidir, hüküm ve hikmet sahibidir.
varlığından, rabbim oluşundan, şefkatinle beni ve yaralarımı sarıp sarmaladığından, şafii isminle her yanımı şifayab kılacağından, vedud isminle ihtiyaç duyduğum her tür sevgiyi sende seninle bulabileceğimden, müheymin olup beni hiç yalnız bırakmayacağından, bazen sana verdiğim sözleri unutup yaramazlık eder de seni kızdırsam bile benden vazgeçmeyeceğinden re'fetinle rahmetinle hilminle vedud oluşunla her daim beni sıkıca kucaklayacağından, mümin isminle benim kocaman rabbim var ey küçük dertlerim dedirtecek kadar içimi güveninle dolduracağından, yanlış anlama iftira etme riski hiç olmayan beni benden bile iyi bilen alim isminle beni rahatlattığından, asla zaaf gösterip yeter kulum artık seni çekemiyorum demeyecek kadar kaviy oluşundan da haberdar eyle, hayy isminle bu isimlerini tecelli ettir üzerimde yaşat son nefesime dek...bana ve yavrularımın hepsine...............amin ya muin ya hannan ya mennan ya zel celali vel ikram!