29 Aralık 2013 Pazar

Kuran’a Peygamber tanıktı, şimdi ise siz! Haberiniz var mı?



Bu sabah okumakta olduğum Kur’an sayfaları içinden el-Hacc 22/77-78. âyetleri sanki Garibce’yi dürttü ve paylaşılması gereğine işaret eyledi.
Bir iki gün önce bir ayetle yüzleşmiştim ve kendi kendime  sanki  içinde bulunduğum haleti ruhiyeyi teselli için bana özel inmiş gibiydi  demiştim.
Garibce olarak ben Kur’an’ın anlama açısından doğrudan sanki bize iniyormuş gibi okunmasına karşıyım. Doğru bir anlam elde edebilmek için mutlaka nüzul ortamına gitmemiz gerekir, buna inanırım.
Ama duygusal alanda ve kişisel tecrübeler olarak, herkesi ilgilendirecek genel geçer anlamlar çıkarma çaba ve iddiası içinde olmaksızın  Kur’an’ın her bir ayetinin bizim kendi dünyamızda bir alaka ile sanki yeni iniyormuş gibi bize bir şeyler söylemiş olmasını da yadırgamam ve hatta gerekli bulurum.
Bu kısa girizgâhtan sonra işte ayetimiz ve aklımıza doğan anlam haritası:
يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا ارْكَعُوا وَاسْجُدُوا وَاعْبُدُوا رَبَّكُمْ وَافْعَلُوا الْخَيْرَ لَعَلَّكُمْ تُفْلِحُونَ (77) وَجَاهِدُوا فِي اللَّهِ حَقَّ جِهَادِهِ هُوَ اجْتَبَاكُمْ وَمَا جَعَلَ عَلَيْكُمْ فِي الدِّينِ مِنْ حَرَجٍ مِلَّةَ أَبِيكُمْ إِبْرَاهِيمَ هُوَ سَمَّاكُمُ الْمُسْلِمِينَ مِنْ قَبْلُ وَفِي هَذَا لِيَكُونَ الرَّسُولُ شَهِيدًا عَلَيْكُمْ وَتَكُونُوا شُهَدَاءَ عَلَى النَّاسِ فَأَقِيمُوا الصَّلَاةَ وَآتُوا الزَّكَاةَ وَاعْتَصِمُوا بِاللَّهِ هُوَ مَوْلَاكُمْ فَنِعْمَ الْمَوْلَى وَنِعْمَ النَّصِيرُ  [الحج : 78]
Ey inananlar rüku edin, hak divanında dik durun ama diklenmeyin, hakikate karşı eğilin ve beliniz bükülsün,
Hakk’a secde edin, mutlak gerçeklik karşısında saygının en büyük göstergesi olarak O’nun huzurunda yerlere kapanın,
Rabbinize kulluk edin, sadece Rab (sahip) olarak O’nu bilin, bu yolla tüm kullara ve yücelttiğiniz her türlü putlara kul-köle ve esir olmaktan kurtulun,
Hayır işleyin, mutlak güzelliğin ardına düşün, iyilik ve güzellik namına her ne varsa yanında olun, mutlak hayrı ve mutlak güzelliği yaymaya çalışıp çabalayın.
Ancak bu şekilde felaha erer; korktuklarınızdan emin umduklarınıza nail olursunuz.
Allah yolunda cihad edin; O’nun yolunda can, mal ve her türlü imkanı seferber edin, bu uğurda  her neyiniz varsa feda etmekten kaçınmayın. Cihadınız olması gereken şekilde olsun. Gözyaşı dökeceğiniz yerde kan dökerek cihad yapamazsınız. Can fedasıyla ancak yapılacak cihad için de tüm mamelekiniz yetmeyebilir. Cihadınız da hikmet ile olsun. Nerede nasıl davranacağınızı, hangi enstrümanları kullanacağınızı bilmelisiniz. Tercihlerinizde ölçüt her daim O’nun rızası olsun.
Din adına sizden istenileni yapmaktan geri durmamalısınız, çünkü bu iş için Allah sizi seçmiştir. Muhatap alınmakla siz bilin ki, sıradan kimseler değil, seçkin değerlersiniz. Öyle ise varlığınızın ayırdımına siz de varın. Varlık amacınızı basit şeyler uğrunda çarçur etmeyin.
Siz fıtrat dini üzeresiniz. Doğanıza yatkın olanları sühuletle yapabilirsiniz. Din bu anlamda sizin için hiçbir zaman zorluk olmaz, hayatınızı çekilmez hale sokmaz, sıkıntının kaynağı olmaz. Aksine bunların üstesinden gelir. Sizi hep kolaylığa, düze, sulh ve selamete çıkarır.
O din, atanız İbrahim’in dinidir. Âdem ile başlayan bu yolculukta insanlık kafileler şeklinde ilerliyor. Bize yakın en büyük kafilenin başında işte büyük atamız İbrahim var ve bakın ağuşunu açmış hepimizi kucaklıyor.
Ey Yahudiler ve ey Hıristiyanlar ve de ey Müslümanlar! Ona uyun, onun yoluna düşün ve onun izinden gidin.
Ey ırklar! Irkınız kimliğinizi belirlemede baki kalsın! Lakin insanlık olarak bir arada yaşamak zorundasınız ve bu itibarla hepiniz İbrahim’e gelin. Türkünüz, Kürdünüz, Arabınız, Çerkeziniz… Diyeceğim o ki tümünüz gelin ve hepiniz yeniden Halil İbrahim milletini oluşturun. Kendi kaprislerinizden kurtulun, özgül ağırlıklarınızın çekim alanından çıkın ve insanlığın yegane ortak paydası silm ve selametin, huzurun, dünya barışının adı İslam’a gelin.
O’nun katında yegane din İslam’dır ve size Müslüman adını koyan da bizzat O’dur. Bu itibarla kendinize başka adlar aramayın. Onların hiçbiri tutmaz ve size yüklenen değerlere adres olmaz.  
İnsanlık olarak sulh ve sükunu, genel huzuru başka yerlerde aramayın, bulamazsınız. Fıtratta arayın. Allah’ın sizi üzerinde yaratmış olduğu doğanıza dönerek ancak onu bulabilirsiniz ve yatkınlıktan yetkinliğe ulaşabilmeniz ancak bu şekilde mümkün olabilir.
İşte peygamber, bu gerçekliğe tanıklık için geldi. Mutlak güzelliği tüm insanlığa tebliğ etti. Allah her ne buyurdu ise, bihakkın eksiksiz olarak onları duyurdu. Yetmedi, açıkladı, öğretti, uyguladı. Sizi tezkiye için çabaladı.
Sonra bu tanıklığı size emanet etti. Şimdi o mutlak gerçekliği temsil etme, talim etme ve insanları tezkiye ile O’na giden yolda tutma ve yol almalarını sağlama sorumluluğu artık sizin üstünüzde. Bunun farkında olun.
Öyle ise namazınızı hakkıyla kılın!
İslam’ın köprüsü olan zekatı varlıklı kesimden yoksul kesime mal ve beraberinde ilgi ve alaka akışını sağlayacak şekilde tesis edin.
Allah’a sarılın; onun kopmaz kulpuna yapışın.
Sizin Mevla’nız ancak O’dur. Yüzünüze her daim açık, hiçbir zaman kapanmayacak başka bir kapı bulamazsınız.
O ne güzel Mevlâdır, ne güzel sahiptir.
Ve O ne güzel yardımcıdır.
Ni’me’l-mevlâ ve ni’me’n-nasîr!
Allahümme lâ ilme lenâ illâ mâ allemtenâ.
Dua ile!
29.12.2013

GARİBCE

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...