17 Aralık 2013 Salı

İlahiyatçı genç kızların işi biraz daha mı zor ne?!


Az önce iki kızımız geldi ve kız öğrencilerimizin davranışlarıyla ilgili dertleştik.
Belli ki bu kızlar, genelde fakültedeki kızlarımızın davranışlarından ve özellikle de onların rahat tavırlarından kaygı duyuyorlardı.
Ben de onlara kendi tecrübelerimden ve Garibce penceremden bakınca gördüklerimden aktardım.
Seksenli yıllarda kız öğrenciler için yüzde dört kontenjan sınırlaması vardı ve her yıl iki yüz öğrenci alınırdı ve bunlar içinde sadece sekiz tanesi kız olurdu. Onlar da sınıfın birinde toplanır, hocanın önüne denk gelen ilk dört sıraya otururlar, neredeyse hiç çıtları bile çıkmazdı. Kendi aralarında şakalaşmalar, yüksek sesli takılmalar, gülmeler olmazdı. Okulun tümünde yüzde dörtlük, bulundukları sınıfta da beşte birlik gibi bir ağırlıkları bulunduğundan, bu durum onların ister istemez davranışlarına da yansırdı. Üstelik de hemen herkesin gözünü kendi üstlerinde hissederlerdi.
Şimdi iş tersine döndü. İlahiyat fakültelerimiz YÖK’ün yanlış uygulamaları yüzünden başka fakültelere gidemeyen kızların tehacümüne uğradı ve şu anda  oran neredeyse kızların lehine  yüzde yetmişlerin üzerinde bozulmuş durumdadır. Hatta bazı sınıflarda tek tük erkek öğrenci var.
Hal böyle olunca kız öğrenciler kantine, sınıflara, salonlara, koridorlara hakim oldular ve kendi ortamlarında daha doğal davranmaya başladılar.  Hanımların genelde şen, şakrak ve neşeli olmaları ister istemez salonlara, sınıflara, koridorlara da yansıdı. Buna mukabil azınlık durumuna düşmüş erkekler, sınıfın bir köşesine çekilip sessiz sedasız vaziyeti idare etmeye çalışır oldular.
Bir şey daha var: Bu kızlarımız henüz hayatlarının baharında, cıvıl cıvıl insanlar ve öyle de olmalılar. Bunların “Ağır davran da Molla sansınlar!” şeklinde bir beklentiye cevap vermeleri epeyce zor bir durum olmalı.
Tam bu satırları yazıyordum ki vaktiyle Avustralya’dan gelen kız kardeşlerden biri odamıza konuk oldu. O zaman ki davranışlarına gülüyor ve “Çocuktuk o zamanlar hocam!” diyor, bizim öğrencilerin bir türlü kabul edemediği türden davranışlarını şimdi baktığı yerden o da çocuksu görüyor. Hayat böyle işte. Onların bu çocuksu tavırlarının hep öyle  devam edeceği endişesiyle rahatsız olmanın bir manası yok. Eminim ki biz nasıl büyüdü isek onlar da aynı şekilde büyüyecek, görev aldıkları ortamlarda beklentileri karşılayacak şekilde davranmasını en az bizler kadar bilecekler. Şahsen benim bundan hiç kuşkum yok. O itibarla, endişe yerinde değil gibi.
Kaldı ki bizim fakülteye gelenlerin tümü aynı amaç doğrultusunda da gelmiyor. Bir kısmı var ki sırf bir fakülte okumuş olmak için gelmiş olabiliyor. O itibarla hepsini aynı kefeye koyma imkanı da zaten yoktur.
Ayrıca İlahiyatların bazı aileler açısından da kızlarının en kolay okuyabileceği Fakülte olarak görülmesi, onların  bizde yığılmaları sonucunda da  etkili olabilir.
Diğer taraftan toplumun davranış kalıpları bakımından değişmesi ve dönüşmesi haliyle kızlarımızı da aynı şekilde etkilemiş bulunmaktadır. Onlar bir başka yerden gelmiyorlar ya, toplumdaki ortak davranış biçimlerini onlar da aynı şekilde gösterir oldular. Söz gelimi eskiden olsaydı burada on tane kadın oturuyorken, öteden de bir erkek çıkagelseydi o kadınların hepsi ayağa kalkarlardı, kalkamayacak kadar yaşlı kadınlar da o erkekten özür diler ve  mazeretini bildirirdi. Genel ahlak ve âdâb böyle idi. Bir erkeğin önünden geçecek şekilde bir davranış akla ziyandı. İmdi bu yapı bozuldu ve üstelik şehirler korkunç derecede kalabalık ve insanlar birbirini tanımamaktadırlar. Bazı zaman ve mekanlarda insanlar adeta kalabalıkları yararak ilerliyorlar. Yürürken, inerken, binerken fiziksel temaslar neredeyse kaçınılmaz oldu. O davranışlar üzerinde eskiye ait denetim, baskı ve kontrol anlamına gelecek hiçbir şey kalmadı.
Bu arada beş altı yıldır katlanan kontenjanlar yüzünden fakülte iyice kalabalıklaştı. Binaların bir kısmı yıkıldı ve inşaatlar devam ediyor. Hal böyle olunca kapı girişlerinde ve koridorlarda izdihamlar ve karşı karşıya gelmeler oluyor. Bu durumda talebe tanımadığı kimselere hoca bile olsa klasik türden saygı duruşunda bulunmuyor ve kapıya dalıyor. Bütün bu izahat muvacehesinde bu çocukları saygısızlıkla itham etmek doğru ve hakkaniyetli olabilir mi?
Biz hocalar ve büyükler olarak bu çocuklarımıza elbette ki bir şeyler vermemiz lazım. Ancak adalet odur ki bizim de onlardan bir şeyler almamız lazım diye düşünüyorum.
Dua ile!
17.12.2013

GARİBCE

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...