Az
önce iki kızımız geldi ve kız öğrencilerimizin davranışlarıyla ilgili
dertleştik.
Belli
ki bu kızlar, genelde fakültedeki kızlarımızın davranışlarından ve özellikle de
onların rahat tavırlarından kaygı duyuyorlardı.
Ben
de onlara kendi tecrübelerimden ve Garibce penceremden bakınca gördüklerimden
aktardım.
Seksenli
yıllarda kız öğrenciler için yüzde dört kontenjan sınırlaması vardı ve her yıl
iki yüz öğrenci alınırdı ve bunlar içinde sadece sekiz tanesi kız olurdu. Onlar
da sınıfın birinde toplanır, hocanın önüne denk gelen ilk dört sıraya
otururlar, neredeyse hiç çıtları bile çıkmazdı. Kendi aralarında şakalaşmalar,
yüksek sesli takılmalar, gülmeler olmazdı. Okulun tümünde yüzde dörtlük,
bulundukları sınıfta da beşte birlik gibi bir ağırlıkları bulunduğundan, bu
durum onların ister istemez davranışlarına da yansırdı. Üstelik de hemen
herkesin gözünü kendi üstlerinde hissederlerdi.
Şimdi
iş tersine döndü. İlahiyat fakültelerimiz YÖK’ün yanlış uygulamaları yüzünden
başka fakültelere gidemeyen kızların tehacümüne uğradı ve şu anda oran neredeyse kızların lehine yüzde yetmişlerin üzerinde bozulmuş durumdadır.
Hatta bazı sınıflarda tek tük erkek öğrenci var.
Hal
böyle olunca kız öğrenciler kantine, sınıflara, salonlara, koridorlara hakim
oldular ve kendi ortamlarında daha doğal davranmaya başladılar. Hanımların genelde şen, şakrak ve neşeli olmaları
ister istemez salonlara, sınıflara, koridorlara da yansıdı. Buna mukabil
azınlık durumuna düşmüş erkekler, sınıfın bir köşesine çekilip sessiz sedasız
vaziyeti idare etmeye çalışır oldular.
Bir
şey daha var: Bu kızlarımız henüz hayatlarının baharında, cıvıl cıvıl insanlar
ve öyle de olmalılar. Bunların “Ağır davran da Molla sansınlar!” şeklinde bir
beklentiye cevap vermeleri epeyce zor bir durum olmalı.
Tam
bu satırları yazıyordum ki vaktiyle Avustralya’dan gelen kız kardeşlerden biri
odamıza konuk oldu. O zaman ki davranışlarına gülüyor ve “Çocuktuk o zamanlar hocam!”
diyor, bizim öğrencilerin bir türlü kabul edemediği türden davranışlarını şimdi
baktığı yerden o da çocuksu görüyor. Hayat böyle işte. Onların bu çocuksu
tavırlarının hep öyle devam edeceği
endişesiyle rahatsız olmanın bir manası yok. Eminim ki biz nasıl büyüdü isek
onlar da aynı şekilde büyüyecek, görev aldıkları ortamlarda beklentileri
karşılayacak şekilde davranmasını en az bizler kadar bilecekler. Şahsen benim
bundan hiç kuşkum yok. O itibarla, endişe yerinde değil gibi.
Kaldı
ki bizim fakülteye gelenlerin tümü aynı amaç doğrultusunda da gelmiyor. Bir kısmı
var ki sırf bir fakülte okumuş olmak için gelmiş olabiliyor. O itibarla hepsini
aynı kefeye koyma imkanı da zaten yoktur.
Ayrıca
İlahiyatların bazı aileler açısından da kızlarının en kolay okuyabileceği
Fakülte olarak görülmesi, onların bizde
yığılmaları sonucunda da etkili
olabilir.
Diğer
taraftan toplumun davranış kalıpları bakımından değişmesi ve dönüşmesi haliyle
kızlarımızı da aynı şekilde etkilemiş bulunmaktadır. Onlar bir başka yerden
gelmiyorlar ya, toplumdaki ortak davranış biçimlerini onlar da aynı şekilde
gösterir oldular. Söz gelimi eskiden olsaydı burada on tane kadın oturuyorken,
öteden de bir erkek çıkagelseydi o kadınların hepsi ayağa kalkarlardı, kalkamayacak
kadar yaşlı kadınlar da o erkekten özür diler ve mazeretini bildirirdi. Genel ahlak ve âdâb
böyle idi. Bir erkeğin önünden geçecek şekilde bir davranış akla ziyandı. İmdi
bu yapı bozuldu ve üstelik şehirler korkunç derecede kalabalık ve insanlar
birbirini tanımamaktadırlar. Bazı zaman ve mekanlarda insanlar adeta
kalabalıkları yararak ilerliyorlar. Yürürken, inerken, binerken fiziksel
temaslar neredeyse kaçınılmaz oldu. O davranışlar üzerinde eskiye ait denetim,
baskı ve kontrol anlamına gelecek hiçbir şey kalmadı.
Bu
arada beş altı yıldır katlanan kontenjanlar yüzünden fakülte iyice
kalabalıklaştı. Binaların bir kısmı yıkıldı ve inşaatlar devam ediyor. Hal
böyle olunca kapı girişlerinde ve koridorlarda izdihamlar ve karşı karşıya
gelmeler oluyor. Bu durumda talebe tanımadığı kimselere hoca bile olsa klasik
türden saygı duruşunda bulunmuyor ve kapıya dalıyor. Bütün bu izahat
muvacehesinde bu çocukları saygısızlıkla itham etmek doğru ve hakkaniyetli
olabilir mi?
Biz
hocalar ve büyükler olarak bu çocuklarımıza elbette ki bir şeyler vermemiz
lazım. Ancak adalet odur ki bizim de onlardan bir şeyler almamız lazım diye
düşünüyorum.
Dua
ile!
17.12.2013
GARİBCE
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder