Akademide Felsefe Hikmet ve Din, 12-13 Aralık 2013 Zonguldak
Yer
deniz kenarında etrafı sunî göllerle çevrili hoş bir mekan.
Sempozyumunda
akşam yemeğinde sayın Rektör yardımcısı ile karşı karşıyayız. Ben dinlemeye
mahkum, daha doğrusu başka türlü yapamayan biriyim. Hoca da belli ki konuşmak
istiyordu. Fuzulî’nin “Aşk imiş her ne var ise âlemde / İlim bir kıyl ü kâl
imiş ancak!” beytini sordu.
Konuşmakta
olan hocalara bakarak sormuştu, aslında. Onlar da üstlerine alınmadılar. Soru
ortada kaldı. Bu tür işler benim işim olmadığı için ben zaten hiç üzerime almamıştım.
Baktı kimseden cevap yok, sonra hoca bana bakarak “Siz ne düşünüyorsunuz? Hocam!”
dedi.
Ben
aşktan ne anlarım.
Vaktiyle
ilim anlayışının nakilden ibaret bir hal almış olabileceği telakkisi ile bir
giriş yaptım ve gene Yunus’un “İlim ilim bilmektir, İlim kendin bilmektir, Sen
kendin bilmezsin, Bu nice okumaktır!” dizeleri imdadıma yetişti.
“O dedi”, “bu dedi”, ya da “o onu dedi”, “bu
şunu dedi” şeklinde bir anlayışın ilmin gerçek anlamını kaybetmesine sebep
olduğu bir hengamede bu anlayışın yanlışlığına dikkat çekmiş olmak için bunu
söylemiş olabileceğini ifade ettim.
Kendini
bilmek, varlığını ve varlığının diğer varlıklara
nispetle nasıl ve nereye konuşlandığını bilmek ve bu noktadan hareketle oluşan
ilişkiler ağının farkında olmak falan gibi şeyler söyledim.
Allah
vedûd’dur; O, sever. O, bütün sevgilerin kaynağıdır, dedim. O’nun bu güzel isminin biz insanlarda da
tecelli etmesinin bizim varlık amacımız olduğu, bunun insan olarak varlığımızı
gerçekleştirmenin bir gereği olduğunu, dolayısıyla sevgisizlikten kurtulmak
gerektiğini de ekledim.
Buna
mukabil aşkın bir de, sevgide ölçüsüzlük, gözün kör ve de kulağın sağır olması,
arkasına düşülenin peşinde deli divane olunması, pervane misali özünün ateşe
atılması gibi bir anamı var ve kastedilen de bu ise, benim İslam adına böyle
bir anlayışı tensip ve tasvip edemeyeceğimi de söylemiş oldum.
Oh
be!
Ne
zormuş.
Garibce’nin
yeni bir şiarı var, bilenler bilir: Allah iki kulak vermiş bir dil: Öyle ise
iki dinle bir yutkun!
Ne
güzel dinlemek ve arada bir de konuşacakmış gibi edip yutkunmak varken konuşmak
benim neyime. Üstelik de karşındaki adam üzerinde etki bırakacaksın. Öyle ki seni
bir daha hiç unutmayacak. Bir taraftan da eğlendireceksin, sen hoşsohbet
olacaksın sohbetin de hoş! Doğrusu meclisimizde bunu başaran hocalarımız vardı.
Ahmet İnam hoca, Turan Koç hoca mesela bunlardandı.
Bir
de şu var: ben konuşmaya başladım ya, yemek de önümde öyle kaldı. Ta ki bizim
hoş sohbet bitene kadar. Anladım ki ben iki işi bir arada götürme kabiliyetinden
de yoksunum. Neyse ki hoca çok geçmeden katılımcılara
bir merhaba deme konuşması yapmak üzere kalktı da biz de böylece işin içinden
yüzümüzün akıyla çıkmış olduk.
Karnımızı
da doyurduk.
Bu
hoş sohbet hocayı değil ama belli ki beni bir hayli etkilemiş. Baksana unutamamışım.
Dua
ile!
14.12.2013
GARİBCE
Hocam ilk önce Şehrimize gelip bize bilgi şöleni yaşattığınız için teşekkürler :)...
YanıtlaSilBende sizin bu yazınıza şu sözleri eklemek isterim. Aşk herkese göre farklıdır elbet ama aşkın içini günümüzde boşalttılar, sevgi yoksunu, yalnızlığı başına gardiyan diye diktiler. Aşk dediğimiz Peygamberimizin eşine, eşinin de peygamberimize duyduğu aşktan günümüzde yanında bile geçilmiyor. Saygılarımla...