3 Eylül 2014 Çarşamba

İnsan kader mahkumu mu?!




Hepimiz kader mahkûmuyuz. Bu bizim insanlığa ve elan içinde bulunduğumuz yakın dünyaya mahkûm oluşumuz anlamında oluyor.
Kesb ve türevleri Kur’an’da  57 yerde geçiyor[1]. Bunların ortak anlamı insana nispet edilebilecek bir iradenin mevcudiyeti ve ona bağlı olarak yapıp etme alanı olduğudur.
Kader konusu her zaman tartışılmış, günümüzde de tartışılıyor ve buna sebep bir takım insanlar, kendileri gibi düşünmeyen ve inanmayan kimseleri dışlama ve İslam dairesinin dışına itme gibi davranışlar içine giriyor.
Geriye doğru baktığımızda kader diye bir şeyin mevcudiyetini inkâr etmek mümkün değil. Ama bu mevcudiyet, ileriye doğru insanı mahkûm eden bir şey mi?
Başka bir ifade ile insan herhangi bir şekilde mahkûm mu?
Benim buraya aldığım ve almadığım diğer ayetlerden anladığım şu: İnsan bir şeyi yapmaya mahkûm değil, ama yaptığı şeylerin mahkûmu. Kader denilen şey de bu mu ne?
Bu mahkûmiyet ya da bizzat Kur’an’ın ifadesiyle tutsaklık ve rehin olma hali nasıl çözülecek ve söz konusu mahkûmiyet bitecek:
Cevap: Yüzleşilerek ve karşılıkları ödenerek.
-Ne zaman ve nerede?
-Burada ya da orada. Ne fark eder ki? Eğer ölüm yok olma değil, insan varlığının yeni bir boyutta devamı ise, görülecek karşılığın  yakın hayatta (el-hayatu’d-dünya) ya da sonraki hayatta (el-hayatu’l-âhire) olması arasında ne fark vardır ki?! Ne ki bu hayatta olması halinde belki insanlar bundan ibret alırlar da daha bir kendilerine gelirler.
Peki, bu karşılık adaletle mi rahmet ve merhametle mi ölçülecek?
İş adalete binerse halimiz perişan olacağa benziyor. O takdirde yeryüzünde hiçbir canlının hayat hakkı olmayacağı bildiriliyor. Her yanlışta, yanlış yapanın üzeri çizilmiyor, mühlet veriliyor. Yani o ki, ihmal yok, imhal var.
Başa gelenler ise her daim tenzilatlı deniyor.
Bu yakın hayatta küresel felaketlerden söz ediliyor.
Allah, bu bozgunu (fesad) bizzat bizim yapıp ettiklerimize bağlıyor.
Bu yakın hayatta bozgun yapan düzgün de yapar. Kesb ile vurgulanan da işte bu anlam olmalı.
Ey bozgun yapan, düzgün yapmak da senin elinde. Tutsaklığın, mahkumluğun işte bu esas doğrultusunda. Bundan böyle ister bozgun yap, ister düzgün. Nasıl olsa yapıp ettiğin seni kuşatacak ve illa ki onların mahkûmu olacaksın, yaptığın her bir şeyle yüzleşecek ve karşılığını göreceksin.
Hal böyle iken, rahmeti öne geçen, lütuf ve ihsanı bol olan bir Rabb’ın kulu olarak kollanmak da güzel bir şey olmalı.
Umut bu ya!
Kulunun hülyasıdır. Neden tükensin ki.
Dua ile!
03.09.2014
GARİBCE



[1] Bu metne esas olan ayetlerden bir kısmı şöyle:

وَلَوْ يُؤَاخِذُ اللَّهُ النَّاسَ بِمَا كَسَبُوا مَا تَرَكَ عَلَى ظَهْرِهَا مِنْ دَابَّةٍ وَلَكِنْ يُؤَخِّرُهُمْ إِلَى أَجَلٍ مُسَمًّى فَإِذَا جَاءَ أَجَلُهُمْ فَإِنَّ اللَّهَ كَانَ بِعِبَادِهِ بَصِيرًا (45) فاطر
{ وَرَبُّكَ الْغَفُورُ ذُو الرَّحْمَةِ لَوْ يُؤَاخِذُهُمْ بِمَا كَسَبُوا لَعَجَّلَ لَهُمُ الْعَذَابَ بَلْ لَهُمْ مَوْعِدٌ لَنْ يَجِدُوا مِنْ دُونِهِ مَوْئِلًا (58)} [الكهف: 58]
{وَمَنْ يَكْسِبْ إِثْمًا فَإِنَّمَا يَكْسِبُهُ عَلَى نَفْسِهِ وَكَانَ اللَّهُ عَلِيمًا حَكِيمًا (111) وَمَنْ يَكْسِبْ خَطِيئَةً أَوْ إِثْمًا ثُمَّ يَرْمِ بِهِ بَرِيئًا فَقَدِ احْتَمَلَ بُهْتَانًا وَإِثْمًا مُبِينًا (112)} [النساء: 111، 112]
{ظَهَرَ الْفَسَادُ فِي الْبَرِّ وَالْبَحْرِ بِمَا كَسَبَتْ أَيْدِي النَّاسِ لِيُذِيقَهُمْ بَعْضَ الَّذِي عَمِلُوا لَعَلَّهُمْ يَرْجِعُونَ (41) } [الروم: 41]
{الْيَوْمَ تُجْزَى كُلُّ نَفْسٍ بِمَا كَسَبَتْ لَا ظُلْمَ الْيَوْمَ إِنَّ اللَّهَ سَرِيعُ الْحِسَابِ (17)} [غافر: 17]
{وَمَا أَصَابَكُمْ مِنْ مُصِيبَةٍ فَبِمَا كَسَبَتْ أَيْدِيكُمْ وَيَعْفُو عَنْ كَثِيرٍ} [الشورى: 30]
{كُلُّ امْرِئٍ بِمَا كَسَبَ رَهِينٌ} [الطور: 21]
{كُلُّ نَفْسٍ بِمَا كَسَبَتْ رَهِينَةٌ } [المدثر: 38]

1 yorum:

  1. Ferhat Şerif Sarıoğlu: Kaleminize kuvvet hocam, kaderi bu cümlede özetlemişsiniz; ''insan bir şeyi yapmaya mahkum değil ama yaptıklarının mahkumu''. aynen katılıyorum hocam. Allah insana iradeni keder kıldı, bizim gerçek kaderimiz irademizdir ki bu da fiillerimizde hür olmamız anlamına gelir ki bu da sorumluluğu getirir beraberinde ki bu da ceza ve mükafatı gerekli kılar. Allah, insanın yapacağı her fiili önceden levhi-mahfuzda yazıp çizmişse, kalemleri de kırmışsa, o zaman tebliğin, hesap gününün, cennet ve cehennemin bir anlamı olur muydu?! yani mesela Allah Ebu Lehebin zalim olacağını önceden levhi mahfuzda yazmışsa o zaman Ebu Lehebin suçu ne?! bence hocam, İslamda bizlere uydurma hadis ve revayetlerle yutturulan ve bir türlü içinden çıkamadığımız bu kader saçmalığı Ümeyye ailesinden başlayarak zalim sultanların/ yöneticilerin zülümlerini haklı göstermek için çıkardığı ve sonra da İslamın inanç esasları içine soktukları bir tür teselli ve uyutma/uyuşturma aracından başka bir şey değil.

    YanıtlaSil

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...