25 Kasım 2016 Cuma

ADALET VE KADIN



el-Adl, Allah’ın esmasından biri. Esma-yı Hüsna’yı ihsâ edenler cennete giriyordu ya. O er-Rahman er-Rahîm, el-Adl diye saymak değil, halife olarak onların gereklerini yeryüzüne indirmek, Rahmanlığı, Rahimliği, Settarlığı, Gaffarlığı ve el-Adli insanlık dünyamızda kendi üzerimizden gerçekleştirmek demek.
Bir ideal olarak adaletin gerçekleşebilmesi için her şeyin başında fıtratı esas almak gerek. Fıtratta kaos yok, tam bir denge vardır. Adalet (dağıtıcı) her şeyi kendi yerine koymaktır. Adalet (denkleştirici) her şeye hakkını, hak ettiğini ve değerini vermektir.
Söz konusu kadın olunca adalet, kadına kendi doğasına uygun yol tutmasının imkânını vermektir. Kadını erkekleştirmek, kadını erkeklerle anlamsız bir rekabete sokmak adalet değildir.
Allah, kadınlarla ilgili en genel ilke veren ayette “Ve lehünne mislü’llezî aleyhinne bi’l-maruf= Kadınların maruf ölçüde ne kadar yükleri varsa o kadar da yetkileri vardır” buyururken, kadını gene kendisi ile karşılaştırır ve adaleti, boynundaki yük kadar yetkisinin olmasında arar. Oysa biz kadın haklarını erkeklerle eşitlenmelerinde aradık. Bu yol çıkmaz sokak.
Bir kadının en iyi eş, en iyi anne ve en iyi iş kadını olması onun altından kalkamayacağı bir yüke koşulması demektir. Bize düşen kadına “en iyi kadın nasıl olunur?”un imkânlarını hazırlamak olmalıdır.
Kadın, annelerimizdir, halalarımızdır, teyzelerimizdir, bacılarımızdır ve can ciğer kızlarımızdır. el-Bakıyâtu’s-sâlihât onların bize hediyesidir. Neslin bekası onların rahmetten türetilmiş rahimlerine, şefkat dolu kucaklarına, hünerli eğitici ellerine ve bir ömür boyu onların kaderlerine bağlı yüreklerine emanet edilmiştir.
Çağımızın en önemli olumsuz gelişmelerinden biri üreme ile cinselliğin ayrılması olmuş ve kadın cinsellik alanında metalaştırılmıştır. Cinsel bir obje olarak görülmemesi ve dolayısıyla bakarken bile gözlerin kısılması emredilirken, alabildiğince teşhir edilerek salyaları akan şehvetin elinde kurban hale getirilmiştir. Her gün binlerce masum yavru bu doymak bilmez sektörün elinde fıtratına yabancılaştırılmış, sömürü aracı haline getirilmiştir. Ne yazık ki bütün bunlar özgürlük ve kadın hakları bağlamında kotarılmaktadır ve çoğu kadınlarımız da bu gelişmeye alkış tutmaktadır.
İnsan olarak elbette özgürüz ve buna sebep de emanet bizim boynumuza binmiştir. Ama bu özgürlüğümüz balıkların sudaki özgürlüğü gibidir, sudan çıkınca hayatı kararmaktadır. İnsan da kaderi içinde özgürdür. Kaderin en belirleyici özelliği de insan olarak fıtratımızdır. Kadınlığımız, erkekliğimiz fıtrat olarak bizim kaderimizdir. Bunun içinde kaldığımız sürece özgürüz, özgürlük adına da olsa dışarı çıkmaya zorladığımızda olanın adı artık felaketimiz olur.
Kadınlar aynı zamanda en iyi iş kadını olacaklar diye diye kadını iflah olmaz bir yarış içine soktuk. Bu alanda rakipleri de erkeklerdi. Fıtratında kadınınki gibi şefkat ve merhamet baskın olmayan, buna mukabil Allah’ın daha çok celal sıfatının tezahürleri olan özelliklere sahip acımasız erkeklerle yarışa zorladık. Çoğu kez erkek, kadını istismar edebilecekse yanında yer verdi, aksi takdirde ezdi, horladı, istiskal eyledi. Anneliğe kodlanmış kadının fıtratı bu saldırı karşısında bocaladı, en büyük donanımı bu türden saldırılar karşısında işe yaramadı, o da benzer davranışlar geliştirmeye başladı. Ancak güçlü olursa ezilmeyeceğini gördü. Güçlü olmak da para ile, makam ile, kariyer ile idi. Onların da ödenmesi halinde iflah olunmaz bir bedeli vardı.
Ve sonunda kimi kadın kariyer yaptı ama ödediği bedeller yüzünden anne olabilecek çağı geçti, fıtratına yabancılaştı. Ünsiyeti sahip olamadığı yuvasında ve çocuklarında değil, başka şeylerde aradı.
Diğer yandan kariyer yapamayan kadınlar da, kariyer yapmış olanlara karşı hep eziklik hissetti, kendi ayakları üzerinde duramıyor oluşunu (ne demekse!) bir eksiklik hissetti. O da aradığı huzuru bulamaz oldu.
Vesselam, yanlış yaptık.
Biz kadını kadınla değil erkekle yarıştırdık.
Kadının fıtratını dikkate almadık. Her şeyi yerine koyamadık ve adaletten saptık. Oysa her şey kendi tabii mecrasında sühuletle menzili maksuduna akar giderdi.
Biz Sakarya’nın köpükten gövdesine kurşundan bir yük yükledik, yokuşa sürdük.
Yazık oldu. Hem erkeklerimize hem kadınlarımıza.
Dua ile!
25.11.2016

GARİBCE




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...