26 Haziran 2019 Çarşamba

Medreselerin Açılışı: Aynı olgu ve iki değerlendirme.




Biri ileriye doğru bakış ve duyulan endişe, diğeri geriye doğru bir anlamlandırma ve nedamet.
Her iki bakış da olguyu olumsuzluyor, “Olanda hayır vardır!” demiyor.
Olay: Nizamiye Medreselerinin açılışı.
Maveraünnehir uleması bu haberi duyunca ilim adına gıyabi cenaze namazı kılıyorlar ve diyorlar ki: “Artık ilim öldü. Çünkü onunla şerefli insanlar sırf Allah rızası için uğraşıyorlardı, ilim bizatihi kendi değeri ile talip buluyordu. Şimdi ise artık makam ve mevki için şart oldu, o makamlara tırmanmak isteyenler ilmi kendi süfli arzularına bir araç kılacaklar ve bunun sonunda ilim nurunu kaybedecek…!”
Sen olsan şimdi böyle bir durumda ilim adına yas tutmaz mısın? Haydin, buyurun cenaze namazına!
Öbürü ise günümüzden geriye doğru bir bakış ve değerlendirme: Ali Bardakoğlu İstanbul Müftülüğü ’nün çıkarmış olduğu Din ve Hayat dergisinin  38. sayısında (İlkbahar 2019, s. 27-31)  sayısındaki “İslamofobi Baskısı Altında Kalmadan Klasik Fıkhı Yeniden Düşünmek” adlı yazısında aynı olguya gene olumsuzlayan bir değerlendirmede bulunuyor ve şöyle diyor:
“(İlk başta) Yıllarca fıkhın hayat ve toplumla ilişkisi canlı şekilde devam etti. Yeri geldi fıkıh yeni bölgelerin kültürüne belli katkılar sağladı; yeri geldi İslam’ın gittiği yeni coğrafyaların birikim ve şartları fıkha yeni açılımlar kazandırdı. Ancak Nizamiye medresesi geleneği ve klasik fıkıh literatürünün aynı zamanda bir eğitim aracı olmaya başlaması dogmatik anlayışın habercisi gibiydi.
… Neticede fıkıh, çoğu zaman geçmiş dönemlerin hayatını bize model olarak sunan, hatta o dönem şartlarında yaşamayı dini bir ödev olarak özendiren bilgi yığınına dönüştü. Fıkhın bu haliyle geleneği resmetmekle yetinmesi, hatta şeriatı da İslam’ı da temsil eder şekilde algılanması, gelenekçilikten de öte çok ciddi sorunları önümüze çıkardı. Sonuçta bu, fıkhın işlevinde bir daralma ve onun bugüne ve ileriye bakan boyutunun gölgede kalması demektir. Hatta böyle bir fıkıh algısı Müslümanları sadece tarihe hapsetmekle ve formel dindarlığa sevketmekle kalmaz onların dinin ana mesajından ve İslam ahlakının temel değerlerinden uzaklaştırma riskini de taşır. Nitekim gelişmelerin de bu yönde seyrettiği görülmektedir.”
Bir medeniyet kurumlar olmadan olur mu? Elbet olmaz. Ne var ki kurumlar oluştukça ve zamanla iyice de oturdukça ruhunu kaybetmeye başlıyor. Ondan sonra bir zamanlar hayat sebebi olan aynı kurum bu kez kangren olmuş bur uzva dönüşüyor. Aynen Yeniçeri Ocağı gibi. Gün geliyor vaktiyle zaferden zafere koşturan bir kurumdan kurtulmak için Vaka-i Hayriyeler gerekiyor.
İşte böyle!

Dua ile!
26.06.2019
GARİBCE


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...