23 Şubat 2014 Pazar

İslamî olarak en çok hoşumuza giden şey!



“-Bir şey sorayım mı? Bu güne kadar İslamî olarak en çok hoşunuza giden şey nedir? Bilmek isterdim!” dedi.
Doğrusu böyle bir soru ile sanki ilk kez muhatap olmuştum.
Düşündüm. Yiyecek olsaydı hemen “Soğanın cücüğü” ya da hani yoksul bir çocuğun dediği gibi “patates” derdim. Hani hatıramızda cevabı  hazır sayılan şeylerdi bunlar. Lakin, “İslamî olarak en çok hoşunuza giden şey” deyince düşündüm ve:
“-Zor mu desem!”, dedim.
O: “-O kadar çok var ha, ama illa ki bir şey daha güzeldir, öyle olmalı..!” dedi. Aklıma ilk geleni söyledim:
“-Bayram namazları sanki!”
Öyle ya gerçekten bayram namazları benim için çok önemli dinî tecrübelerdi. Sabah namazına mümkünse oğlumla birlikte katılmak, ardından bayram vaazını dinlemek ve maşerî bir coşkuyla kubbeleri çınlatan tekbirlerle bayram namazını kılmak ve arkasından bayramlaşmak… Sanırım bunlar, benim için çok değerli anlar olmalı.
Sonra ekledim: “-Kurban kesmek de öyle, eğer kendim keseceksem.”
Hacda topluca telbiye getirmenin de beni etkilediğini söyledim.
Bu arada hanıma sordum. “Sence ne olabilir?” dedim. O da “Yardımlaşma!” deyiverdi. Allah adına verebilmenin heyecanı da bir başka olmalıydı.
Sonra düşündüm ve gerçekten beni din adına en çok etkileyen şeylerin neler olduğunu gözümün önüne getirmeye çalıştım. Elbette birçok şey vardı anılabilecek. Fakat bunların hemen hepsinin bir ortak yönü var gibiydi. Hepsi de duygu boyutunu öne çıkaran tecrübelerdi. Mesela Hindistan’da Benares şehrinde yapayalnız kaldığım o akşamleyin tam da ağlamaklı olduğum gurbet hüznü içinde bir türlü tükenmişlik halindeyken bir anda duyduğum  yatsı ezanı sanki beni küçükken kaybetmiş olduğum annemi bulup da onun kucağına atılmak gibi bir hisse büründürmüştü ve  gam keder, yalnızlık namına her ne varsa bende  hepsini unutturuvermişti.
Öbürlerini düşündüm. Geriye doğru en çok mutlu olduğum anların hep en fazla duygu yoğunluğu yaşadığım anlar olduğunu gördüm.
Buradan şöyle bir sonuca vardım: Demek ki dedim din deyince evvelemirde akla duygu boyutu geliyor. “Din akıl dinidir” şeklinde  çokça duyduğumuz sözlerin  sanki içi boş gibi. Din demek büyük ölçüde duygu demektir. O yüzden de dinin kullandığı dil de daha çok duygulara hitap eden hatabî bir dil oluyor.
Din, duyguyu önemsiyor ama bu duyguların aynı zamanda maşerî bir duygu olmasını da istiyor.
Dinlerin inananlarını bir araya getirmeye çalıştığı ortak zemin de işte bu maşerî duygu birliği olmalı.
Namaz gibi bireysel ifa edilebilecek ibadetlerin bile topluca eda edilmesinin din nazarında ne kadar önemli olduğunu bilmek bu tespiti doğruluyor.
Haccın, hep aynı ayda, aynı günde ve aynı mekanda olmasının zorunluluğu da aynı amacı besliyor.
Arafat’ta ve diğer hac vazifelerinin (menasik) ifa edildiği yerlerde bir mahşer provasını andırır gibi insanların  hep aynı Lebbeyklerle benzer duyguları yaşıyor olmaları din açısından son derece önemli oluyor.
Birlikte tutulan oruç ve ardından hep birlikte yapılan bayramlar keza öyle.
Hele hele bayramlarımız İslam açısından asla vazgeçilemez değerlerdir. Bayramlara sevgili peygamberimizin namaz kılamaz halde bulunan kadınların bile katılmalarını istemesi ve o coşkuda herkesin hazır bulunmalarını arzulaması manidar olmalıdır.
Sonra kendisine -“Peki sence nedir?” diye sordum.
“-Allah! Allah! diye atan kalp, bütün vücudunun bunu hissetmesi!” dedi ve ekledi: “Çok alakasız yerlerde de olabiliyor, düşünürken varlığını solumak gibi!”
İçimden  “Valla senin bu cevap karşısında benim cevabın yüzü kızarmış olmalıdır” dedim.
Zira ki kitabın tam da ortasından bir cevaptı bu.
Sanki şu ayetlerin bir özeti gibiydi:
الَّذِينَ آمَنُوا وَتَطْمَئِنُّ قُلُوبُهُمْ بِذِكْرِ اللَّهِ أَلَا بِذِكْرِ اللَّهِ تَطْمَئِنُّ الْقُلُوبُ  [الرعد : 28]
إِنَّمَا الْمُؤْمِنُونَ الَّذِينَ إِذَا ذُكِرَ اللَّهُ وَجِلَتْ قُلُوبُهُمْ وَإِذَا تُلِيَتْ عَلَيْهِمْ آيَاتُهُ زَادَتْهُمْ إِيمَانًا وَعَلَى رَبِّهِمْ يَتَوَكَّلُونَ (2) الَّذِينَ يُقِيمُونَ الصَّلَاةَ وَمِمَّا رَزَقْنَاهُمْ يُنْفِقُونَ (3) أُولَئِكَ هُمُ الْمُؤْمِنُونَ حَقًّا لَهُمْ دَرَجَاتٌ عِنْدَ رَبِّهِمْ وَمَغْفِرَةٌ وَرِزْقٌ كَرِيمٌ  [الأنفال : 2 - 4]

 “Onlar, inananlar ve kalpleri Allah’ı anmakla huzura kavuşanlardır. Biliniz ki, kalpler ancak Allah’ı anmakla huzur bulur.
İnanan ve salih amel işleyenler için, mutluluk ve güzel bir dönüş yeri vardır.” (Ra’d 13/28-29)

“Mü’minler ancak o kimselerdir ki; Allah anıldığı zaman kalpleri ürperir. O’nun âyetleri kendilerine okunduğu zaman (bu) onların imanlarını artırır. Onlar sadece Rablerine tevekkül ederler.
Onlar namazı dosdoğru kılan, kendilerine rızık olarak verdiğimiz şeylerden Allah yolunda harcayan kimselerdir.
İşte onlar gerçekten mü’minlerdir. Onlara, Rableri katında yüksek mertebeler, bağışlanma ve cömertçe verilmiş rızık vardır.” (Enfâl 8/2-4)
Dua ile!
23.02.2014

GARİBCE

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...