29 Temmuz 2015 Çarşamba

Allah’ım! Senin kapın neden hep açık?! Ve bizim gözümüz neden hep kapalı?!

Allah’ım! Baktım da bir türlü anlayamadım. Senin kapın açık, hem de her daim açık, hem de herkese sonuna kadar açık. Bununla birlikte nedense önünde gezinenler, oradan içeri girenler tek tük gibi gözüküyor. Öbür taraftan senin açık kapının simsarlığını yapan bütün kapılar kapalı ve her birinin önünde yığınlar oluşmuş, sözde senin kapına ulaştıracak olan bu esrarengiz kapıların arkasında neler olduğunu merakla kuyruk olup beklemekteler.
Ve ben bir türlü anlayamadım.
Allah’ım! Eğer gerçekten bu esrarengiz kapalı kapılar, senin kapının önünden ayarttıkları bu yığınları gösterdikleri kerametlerle akıllarını başlarından alıp senin ardına kadar açık olan kapına getirmektelerse helal olsun aldıkları simsarlık ücretine! Ve tabi yuh olsun böylesi bir simsarlıkta keramet arayanlara!
Şimdi nasıl bilmem. Eskiden taksi esnafı için anlatırlardı. Turist Sultan Ahmet meydanına gelmiş, Sultan Ahmet Camisini sormuş. Taksici seni oraya götüreyim buyur demiş, almış adamı birinci köprüden geçirmiş ikinci köprüden döndürmüş ve aldığı yerden farklı başka bir kapının önüne bırakmış ve “İşte!” demiş “Sultan Ahmet Camii!”
Ve adam menzili maksuduna ermenin hazzı ile onu yeşil dolarlara boğmuş!
“Eğer sen imdadıma yetişmemiş olsaydın şimdi kim bilir İstanbul’un hangi adı bilinmez sokağında kaybolup gidecektim!” demiş.
Adam son derece mütevazı! “Vazifemiz!” demiş, “her zaman emrinize amadeyiz! Ve biz hep buradayız. Zaten işimiz bu!”.
Geçen bir düğündeydim. Bir iki kelam etmem gerekiyordu. Yol yorgunluğu, havanın sıcaklığı etkindi. Kısa bir konuşma oldu. Evlilik yaşının yükselmesi ve boşanmaların artmasına değindim, sükûnet, meveddet ve rahmet üzerinde durdum, evliliğin yürüyebilmesi için sevgi ve onu sürekli kılıcı, besleyici rahmet (saygı, esirgeyicilik) şartından bahsettim.
Sonra başka biri konuştu. İster istemez dinledim. Aynı dini anlattığımız inancı bende oluşmadı ve insanları aynı kapıya çağırdığımız inancı da.
Ve sonunda kendimi çok çaresiz hissetim. Zavallı ben Ebrehe’nin yanına çıkıp da Develerini isteyen Abdulmuttalip gibi idim. Oysa ötekisi Kabe’nin sahibi gibi kükrüyordu.
Ve gerçekten bilemedim ey Rabbim! Yolun hangisi? Bütün yollar Sana mı çıkar? Öyle ise bunca simsarlar ne yapar ne satar?
Küçücük aklım bir türlü almadı ve gerçekten bilemedim.
Duanıza o kadar ihtiyacım var ki!
29.07.2015
GARİBCE

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...