26 Haziran 2016 Pazar

Ey Hak ve Hakikatin temsilcisi!



Ey Hak ve Hakikatin temsilcisi!
Sahiden emin misin hakikat sende ve senin tekelindedir.
Tuttuğun yolun, hakikate giden tek yol olduğundan nasıl bu kadar eminsin?
Yolum yolum diye yoluna baş koyduğun yolun sonu nereye varıyor ılmelyakin, aynelyakin, hakkal yakin gördün bildin ve yaşadın mı?
Nasıl emin olabiliyorsun kendinden bu kadar.
Elinde tek bir ayetin parıltısı gözlerini alıyor ve gayrısı binlerle ayete kör oluyorsun.
Bu körlükle binlerle ayetle yollarını bulmaya çalışanları sapıklıkla ve tekfirle itham ediyorsun.
Haydi diyelim yol senin yolun ve ondan başka yol yok. Tuttuğun yol kendine hayırlı olsun. Umarım varmak istediğin yere götürür, senin için bunu dilerim.
Peki, o takdirde bile neden bütün insanları kendi yoluna zorla sokmak istersin. Peygambersin desem değilsin. Peygambere bile Allah: “Sen hatırlat ve sen sadece hatırlatıcısın, onlar üzerinde zor kullanıcı değilsin!” diyor.
“Ben yeryüzünde Allah’ın halifesiyim, Allah namına iş tutarım!” desen o da uymuyor. Zira ki Allah bak şöyle buyuruyor: “Eğer Allah insanları, kazandıkları yüzünden hemen cezalandıracak olsaydı, yerkürenin sırtında hiçbir canlı bırakmazdı. Ne var ki, onları belirli bir süreye kadar erteliyor. Nihayet süreleri gelince, (gerekeni yapar). Çünkü Allah, kullarını hakkıyla görmektedir.”[1]
Allah’ın  Lafza-ı Celal’dan sonra en özel ismi Rahman’dır. Rahman, bütün yaratıklara karşı Allah’ın sonsuz rahmet ve merhametini ifade eder. O dünyada yarattığı herkese/ her canlıya inayet eder, hepsinin rızkını verir. Ne ki dünya imtihan dünyası olduğu için sadece hidayet eder, doğruya irşad eder ve “Dinde zorlama yoktur!” der, imhal eder, süre verir. Telafi için imkanlar yaratır, tevbe kapısını da sonuna kadar açık tutar. İmdi hal böyle iken Allah namına insanların hayatlarına kendi pencerenden gördüklerince nizamat vermek ve zorla insanları kendi yoluna sokmaya çalışmak da neyin nesi?
Elinde bir damga her önüne geleni damgalıyor, senin gibi düşünmeyen, senin gibi görünmeyen herkesi ateşe atıyorsun. Haydi, bu ateş cehennem ateşi olsa neyse, orada “Din Gününün Mâliki” yegâne söz sahibi olduğu için oradan bir korkumuz yok, hak etmişsek boynumuzu büker, hükmüne razı oluruz. Ama sen cehennemi buraya getiriyor ve insanları burada ateşe sokuyorsun. Ancak Allah’ın alacağı canlara kıyıyor, ocaklarına ateş salıyorsun ve bütün bunları da Allah namına yapıyorsun. Ne büyük yürek ve ne büyük cüret olmalı.
Hani adam birini överken demiş ya: Sen şöyle yiğitsin, böyle yiğitsin. Sen Hz. Ali gibi yiğitsin. Hz. Ali de ne ki, sen ondan da yiğitsin. Çünkü o Allah’tan korkardı, sen Allah’tan da korkmazsın!
İşte böyle bir şey.
Allah’tan korkmuyorsa bir kimse ondan korkmak lazım.
Allah cümlemize akıl ve izan versin. Bizi doğruya iletsin. Doğru yolda istikamet sahibi olarak yol almayı nasip kılsın.
Dua ile!
26.06.2016
GARİBCE




[1] Fâtır 35/45.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...