1 Haziran 2016 Çarşamba

Salih Tuğ’dan bir hikmet daha öğrendik: Akla yatmak yetmiyor gönle de yatması lazımmış!

 

Hafta sonu Bursa’da Günümüzde İslam’ı Anlamak panelindeydik. Panelin koçu hepimizin de hocası Salih Tuğ idi. Hocamızın latif katkılarından biri de akıl ile gönül ilişkisi üzerine idi.
Hoca vaktiyle Edebiyat Fakültesi İslam Araştırmaları Enstitüsü Müdürü iken Cuma vakti yaklaşmış, abdest alacaklarmış. Lavabolar genelde abdest almaya pek uygun değil, malum. Hüseyin Atay Hoca da yanında. Salih Hoca ayaklarını yıkamak için uğraşıyor, zorlanıyormuş. Hüseyin Atay:
“-Sen bilmiyor musun? Benim bu konudaki görüşümü. Çorap üstüne de mesh etmek caizdir ve bunun dinde yeri vardır. Hal böyle iken neden kendini zora koşuyorsun?” demiş.
Salih Hoca’nın cevabı:
“-Efendim, biliyorum bilmesine de, lakin gönlüm yatmıyor…” demek olmuş.
Gel zaman git zaman aradan otuz kırk sene geçmiş. Salih hocam maşallah yine dinç ve hala sportmen, lakin yaşın icabını da takdir etmek ve kendisine saygıda kusur etmemek lazım. O yüzden hoca birilerine dayanarak yürüyor ve merdivenlerden vb. tutunarak inip çıkıyor.
Salih Hoca panelin değerlendirme oturumu konuşmacılarındandı. Vaktiyle Hüseyin Atay hoca ile olan bu hatırasını naklettikten sonra ilk kez bugün Hocanın fetvasıyla amel edip, çoraplarına meshettiğini söyledi. Yıllardır aklına yatan bir şeyin ancak otuz kırk sene sonra da gönlüne yatması, bizim insan olduğumuzun bir göstergesi olmalı. Nitekim Hz. Peygamber (s.a.v.), önündeki sofrada bulunan etin Keler olduğu söylenince  elini çekmişti. “-Haram mı Ya Resullallah!” dediklerinde de “-Hayır, lakin içim çekmiyor!” cevabını vermişti.
Benim kayın pederim bir vakitler “Sandalyede namaz kılanlara verip veriştiriyordu? Şimdi ise yere oturduğu zaman tek başına ayağa kalkamadığı için, sandalyede oturarak namazımı kılabilir miyim, çünkü böyle kılarsam bastonlara dayanarak ayağa kendim kalkabiliyorum diye benden fetvasını soruyor.
Panelin en son değerlendirme ve teşekkür konuşmacısı vakıf insan Yunus Vehbi Yavuz Hocamız ise, kendisinin bu konuyu araştırdığını ve bir yanlış anlama sonucu insanların bunu yapmaktan kaçındıklarını, çorabın ayakta durmasını içinde ayak olmaksızın potin gibi durması anladıklarını, oysa maksadın çorabın ayakta durması, sıyrılıp aşağıya düşmemesi olduğunu ve buna sebep de kendisinin kırk yıldır bunu yaptığını, hatta annesinin de yaşlanınca bunu kendisinin de yapıp yapamayacağını kendisine sorduğunu ve aldığı cevaba istinaden onun da uyguladığını vb. anlattı.
Buradan Garibce alacağımız ders şu olmalı:
Bir şeyin demek ki doğru olması yetmiyor, gönle de yatması gerekiyor. Bunda da öteden beri aşinalığın büyük yeri olduğu anlaşılıyor.
İçinde bulunduğunuz hal ve durum, şiddetli ihtiyaç ise bu tür kabullerin arkasından iticisi işlevini görüyor.
Hocalarımıza sağlıklı uzun ömürler diliyorum.
Allah’tan cümlemizi erzel-i ömüre düşürmeden sağlıklı yaşlılar olarak ibadetlerimizi sühuletle yapabilmeyi niyaz ediyorum.
Dua ile.
01.06.2016
GARİBCE 









Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...