15 Temmuz 2017 Cumartesi

Hem kıyam hem işe güce devam!


Nedense içinde bulunduğumuz ve hep birlikte yaşamakta olduğumuz güncel olaylar bana  Tevbe Sûresinin 120-122. ayetlerini hatırlattı:
مَا كَانَ لِاَهْلِ الْمَد۪ينَةِ وَمَنْ حَوْلَهُمْ مِنَ الْاَعْرَابِ اَنْ يَتَخَلَّفُوا عَنْ رَسُولِ اللّٰهِ وَلَا يَرْغَبُوا بِاَنْفُسِهِمْ عَنْ نَفْسِه۪ۜ ذٰلِكَ بِاَنَّهُمْ لَا يُص۪يبُهُمْ ظَمَاٌ وَلَا نَصَبٌ وَلَا مَخْمَصَةٌ ف۪ي سَب۪يلِ اللّٰهِ وَلَا يَطَؤُ۫نَ مَوْطِئاً يَغ۪يظُ الْكُفَّارَ وَلَا يَنَالُونَ مِنْ عَدُوٍّ نَيْلاً اِلَّا كُتِبَ لَهُمْ بِه۪ عَمَلٌ صَالِحٌۜ اِنَّ اللّٰهَ لَا يُض۪يعُ اَجْرَ الْمُحْسِن۪ينَۙ ﴿١٢٠﴾ 
Diyanet: “Medine ahalisi ve çevresinde bulunan bedevîler Resûlullah’a katılmaktan geri kalamaz ve onu bırakıp kendi canlarının derdine düşemezler. Çünkü onlar Allah yolunda ne zaman bir susuzluk, yorgunluk ve açlığa mâruz kalsalar, kâfirleri öfkelendirecek biçimde bir yere ayak bassalar veya düşmana karşı bir başarı elde etseler, bunların her biri mutlaka onlar için iyi birer amel olarak yazılır. Allah iyilerin emeğini asla boşa çıkarmaz.” (et-Tevbe 9/120)
Öbür ayet ise şöyle:
وَمَا كَانَ الْمُؤْمِنُونَ لِيَنْفِرُوا كَٓافَّةًۜ فَلَوْلَا نَفَرَ مِنْ كُلِّ فِرْقَةٍ مِنْهُمْ طَٓائِفَةٌ لِيَتَفَقَّهُوا فِي الدّ۪ينِ وَلِيُنْذِرُوا قَوْمَهُمْ اِذَا رَجَعُٓوا اِلَيْهِمْ لَعَلَّهُمْ يَحْذَرُونَ۟ ﴿١٢٢﴾ 
Diyanet: “Bununla beraber müminlerin hepsinin toptan savaşa çıkmaları doğru değildir. Onların her kesiminden bir grup dinde yeterli bilgi sahibi olmaya çalışmak ve seferden dönen topluluklarını uyarmak üzere geride kalmalıdır. Umulur ki sakınırlar.” (et-Tevbe 9/122)
Bu ayet yaygın bir şekilde böyle anlaşılmıştır. Ancak Taberî’nin (XIV/ 566) naklettiği bağlam dikkate alındığında daha uygun olan çevirinin şöyle olması gerekmektedir:
M. Öztürk: “Medine dışında yaşayan ve tevhid/İslam inancını yeni benimsemiş olan müminlerin [dini bizzat Peygamber'den öğrenmek maksadıyla) topyekûn bir şekilde Medine'ye akın etmeleri doğru olmaz. Nitekim her kabileden küçük bir grubun Medine'ye gelip dini iyice öğrenmesi, sonra gidip kendi kabilesine öğretmesi ve böylece o kabilenin dini şuur ve hassasiyet kazanması daha doğru değil midir?”
Garibce olarak benim bu ayetlerden güncel çıkarımım şudur: Birinci ayette istenilen şudur: Haklı yolda olduğunuzda, yolda olma ve yolda yol alma davası hepinizin davasıdır. Bu itibarla  davanızı sadece onu sahiplenmiş olanların ya da tevkil ettiklerinizin omuzlarına bırakmayın. Gerektiğinde hep birlikte kıyam edin ve gereğini yapın.
Türk milleti 15 Temmuz gecesi bunu yaptı. Ülkenin meşru iktidarının bir kalkışma ile devrilmesi girişiminde bizzat kendisinin yetkili kıldığı yöneticilerinin yanında yer aldı ve destansı bir kıyamla kalkışmacıları başarısız kıldı. Maşerî duygular yeniden coştu, milli birlik ve beraberlik ruhu canlandı. Bu dost düşman herkese bir ders oldu.

İkincisi ise dini bilgi ve şuuru elde etmek için de olsa bu arzunuz topyekûn işinizi gücünüzü bırakmanıza da sebep olmasın. Yapılması gerekli olanı yapın, hem dini hem hayatı birlikte yürütün.
Dengeyi birinin lehine diğerinin aleyhine bozmayın. Süreci kin ve nefretle değil, adalet ve hikmetle yürütün.
Hem Bedir’de can pazarında olanlarla Fetihten sonra kendilerini en önde göstermeye çabalayanları da bir tutmayın.

Dua ile!
15.07.2017

GARİBCE 



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...