4 Mayıs 2019 Cumartesi

Bağlam: Hayber'in fethi ve evcil eşek etinin yenilmesinin haram olması




Geçen KURAMER’in düzenlediği Kur'ân ve Pozitif Bilim konulu sempozyum[1] vesilesiyle orada bilim üyesi olarak çalışmakta olan mühendis hadis doktoru Mehmet Apaydın’la çalışmaları ile ilgili epey bir konuştuk: Son olarak İlahiyat Akademi Dergisi’nde yayınlanan “İmâmetin Kureyş’e Ait Olduğuna Dair Hz. Peygamber’e İsnâd Edilen Rivâyetlerin Bütünsel Yaklaşım Yöntemiyle Tespiti” makalesinden bahsetti. Bunu tezinde iddia ettiği “Bütünsel Yaklaşım”a[2] örnek bir uygulama olarak kendisinden –özellikle hadisçiler- talep etmişler. O da işte size örnek diye elli sayfalık bu makalesini yazmış. Bu vesile ile ben de okudum ve kendisine de teşekkür ettim. Bağlamından koparılan sözün ne hallere bürünebileceğine güzel bir örnek olmuş.
Fakat bence daha ilginç olan örnek çalışmakta olduğu Evcil eşek etinin yenilmesinin haram olması ile ilgili anlattıkları.
Hz. Peygamber (s.a.s.) ordusu ile Hayber üzerine yürümüş. Hayber de çok sayıda kale var. İlkini kuşatmış ve belli bir süre muhasaradan sonra Kale sahipleri ile anlaşma yapmış ve muhasarayı kaldırmış. Buna göre ürettikleri hurmaların yarısını Hz. Peygamber’e vereceklerdir, karşılığında da Hz. Peygamber onların canlarını, ırzlarını ve mallarını koruyacağına dair güvence vermiştir. Böylece ilk kale fethedilmiş ve diğerlerini muhasaraya başlamışlar. Mevsim henüz hurmaların yeni yeni belirmeye başladığı, soğan ve sarımsak gibi ürünlerin yetiştiği bir zaman. Muhasaranın uzamasıyla askerin erzakı tükenmiş, yiyecek bir şey de yok, aç haldeler. Tam böyle bir ortamda anlaşma yaptıkları kalenin sahiplerine ait bir takım eşek kaleden çıkmış ve askerlerin olduğu yerlere doğru yayılıyormuş. Hz. Peygamber’in müthiş açlık çekmekte olan sahabesi eşekleri görünce hemen onları kesmişler ve kazanlara doldurup pişirmeye başlamışlar. Etrafı müthiş bir et kokusu sarmış. Hz. Peygamber’e de ikram edecekler ve ordunun açlık belasını bir nebze de olsa savacaklar. İşte tam da bu sırada eşeklerin sahibi çıka gelir ve “Ya Muhammed, biz seninle ne anlaşması yaptık. Hani sen bizim canlarımızı ve mallarımızı koruyacağına dair taahhütte bulunmuştun. Peki, neden  o zaman bizim eşekleri kestiniz?” diye sorar. Bunu öğrenen Hz. Peygamber’in adeta kan beynine hücum eder ve eti pişirmekte olanların yanlarına bir hışımla varır. Durumu onlara sorar, onlar da eşekleri kestiklerini ve onların etlerini pişirmekte olduklarını söylerler. Hz. Peygamber onlara öfkeyle etleri dökmelerini ve tencereleri de kırmalarını emreder. Kırmasak da yıkasak olmaz mı diyenlere de haydi öyle olsun der.
Aynı olayda askerin soğan ve sarımsak tarlalarına da girdikleri anlatılır. O soğan ve sarımsaktan yiyenlerin yanımıza yanaşmasın, sözü de bu olay bilindiğinde daha farklı bir anlam kazanır.
Aynı şekilde bir takım Müslüman askerlerin  anlaşma yaptıkları kaleye mensup kadınlara müta teklif ettikleri ve onların da buna rızaları olmadığı ve bu tekliften rahatsızlık duydukları anlatılır.
İmdi olay özetle bu. (Çalışması yayınlandığında konu ile ilgili daha etraflı ve müdellel bilgiye sahip olacağız. Sonucu sabırsızlıkla bekliyorum. Bu arada eve döndüğümde bilgisayar ortamında kısa bir tarama yaptım ve anlatılanları doğrulayan ama bölük pörçük bir sürü rivayet olduğunu kendim de gördüm.)
Olayın özeti Hz. Peygamber’in (s.a.s.) korumayı taahhüt ettiği kale sahiplerine ait malların yağmalanmasını ve yenilmesini yasaklaması, olmaktadır.
Bu olayda geçen eşek yerine söz gelimi kesilen hayvanlar koyun olsaydı, Hz. Peygamber (s.a.s.) durumu öğrenince onların da yenilmesini yasaklamayacak mıydı?
Keza soğan sarımsak değil de söz gelimi henüz eski dünyada bilinmeyen patates ya da yer elması olsaydı tepkisi gene aynı olmayacak mıydı?
Şimdi ne oldu. Bu olayda anlatılan “Eşeklerin etinin yenilmesinin yasaklanması” bağlamından koparıldı ve genel geçer bir hale getirilerek “eşek etinin yenilmesinin haram olması” şekline dönüştürüldü. Üstelik bu, Hz. Peygamber’in (s.a.s.) bizzat kendisinin de haram kılma yetkisine sahip olduğunun delili kılındı.
Eşek eti haram hale getirilince bu kez talil yoluna gidilerek bunun haram oluşu kimine göre “hamule” yani ikmal/lojistik/ yükleri taşıma hizmetini görmekte oluşu, kimine göre de onun “cellâle”(pislik yiyen hayvan)  oluşu oldu.
Müt’a ve soğan-sarımsak konusunda da benzer bir durum oldu.
Bu genel kabul gören telakkiye mukabil İbn Abbâs gibi eşek etinin ve müt’anın haram olmadığını belirten sahabe de oldu.
Allah Teâlâ haramları kasır ifade eden bir üslupla belirtmişti. Bunun ötesinde kalanların yenilip yenilmemesi örf ile belirlenecek hususlardır. Söz gelimi Anadolu örfü eşeği bırakın atı bile yememekte ısrarlıdır. Öbür taraftan atı çok lezzetli bulan ve ziyafetlerde ikram edilen seçkin bir yiyecek olarak gören Türk boylarımız vardır.
Şeriatımız evrensel olacaksa insanların tümünü Kureyş’in örfünde toplamaya kalkışmak akıl işi değildir. Bu tavır işi imkânsıza sürmek olacaktır.
Bu örnekle bir daha gördük ki sözün anlamını gerçek anlamda bağlam belirler.
Dua ile!
04.05.2019
GARİBCE
 Etiketler: Mehmet APAYDIN, bütünsel yaklaşım, bağlam, Hayber, eşek eti, soğan sarımsak, müt’a




[2] Apaydın, Mehmet, Hadislerin Tespitinde Bütünsel Yaklaşım, İstanbul 2018.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...