“Sokrat’a
birisi hakkında “Seyahat onu hiç değiştirmedi” demişler. Oda “Çok doğal, çünkü
kendisini de beraber götürmüştür” demiş.
Bir
başkası da şöyle demiş: “Ülke değiştirmekle kıskançlık, cimrilik, kararsızlık,
korku, tutku bizi bırakmaz. Keder, atımızın terkisine binip gelir” (Horace)
(Alev
Alatlı, Batıya Yön Veren Metinler, II, 695, İlke Eğitim ve Sağlık Vakfı
Kapadokya MYO, 2010)
Bu
ikinci yazıdaki “keder”i önce kader okumuşum. Sonra baktım keder yazıyor. Keder
yerine kader olsaydı uyar mıydı, diye düşündüm. Belki uyardı ama genel
bağlamına uygun düşmezdi.
Her
iki söz de bana hikmetli geldi.
İnsanlar,
sorunlarını kendi içlerinde bitirmedikçe, köşe bucak ondan kaçmakla kendilerini
onların esaretinden kurtaramazlar.
Kafaya
taktığımız her şey, kafa bizimle olduğu sürece biz nereye gitsek onlar da bizimle olacak demektir.
“Halının
altına süpürmek” diye de bir tabir var.
Ortada
bir pislik var, giderilmesi gerekiyor. Ama üşengeçlik, acelecilik, azimsizlik,
tembellik gibi bizde olan kusurlar yüzenden ondan sonsuza dek kurtulma imkanı
varken, kolaycılığa kaçıp geçici bir süre göz önünden uzaklaştırmış olmak o problemle
er geç yeniden yüzleşmek gerçekliğinden bizi kurtarmıyor.
Hele
problem birde halının altında kuluçka evresini tamamlama kabilinden, vaktinde
çözülmediği takdirde çoğalma istidadı gösteren türden bir bela ve pislik ise.
Siz
kaçın, ama ne hazin ki kafa sizinle. Sorunlar ise onun içinde.
Bu
durumda sorunlar gölge gibi peşinizde. Ya da terkinizde! Hem de öyle bir
kucaklamış ki sizi arkadan, bırakacağı yok.
Çözüm
için tek yol yüzleşmek. Bunun sonunda ya çözersiniz ya da çözülürsünüz. Ama hiç
olmazsa problemi bitirmiş olursunuz. Halı kaldırıldığı zaman sizi mahcup edecek
bir şeyiniz olmaz. Bu da sizin erdeminiz olur.
Başınız
dik, yüzünüz ak olsun.
Dua
ile!
11.11.2013
GARİBCE
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder