Bu
yazı dünkü sehpa ile ilgili yazının devamı sayılabilir.
Bir
ceylan yavrusunun Aslanın gözündeki değeri bir lokmacık taze etten başka ne
olabilir ki! demiştik.
Rahmetli
dedemlerin gözünde taze çam fidesinin sürgün kılavuzunun değeri, muhtemelen güzel
bir fırıştaktan ya da bir ağızlıktan ibaretti. Kalana acıdıklarından belli.
Bir
çamın gövdesinden kaç tane bardak çıkardı.
Bu
mezdadan amma da güzel loo olurdu.
Hele
gôboyundaki meşeden amma da kağnı mazısı yapılırdı.
Her
şeyin değerini, bakanın gözü belirliyor.
Savaşlar
neden oluyor, insanlar neden birbirlerini öldürüyor.
Çünkü
sizin için çok anlamlı olan bir şeye/ öbürü çok farklı bir gözle bakıyor ve
senin uğrunda canını feda edebileceğin vatanına “Vay senin vatanına da ip
tutanına da…” diye başlayarak sövebiliyor.
Ne
bilsin senin için ne kadar değerli ve anlamlı olduğunu.
Hikaye
askerlik hikayesi. Adamın biri askerlik boyu vatanım da vatanım der, başka bir
şey demezmiş. Arkadaşlarına “İlle gelin görün, nasılmış benim vatanım!” diye
ısrar edermiş.
Yıllar
geçmiş, arkadaşlarından bir kaçı “Haydin gidelim ve bizim şu vatanı güzel
arkadaşımızı ziyaret edelim” demişler. Sora sora bulmuşlar ama ne dağlar tırmanmışlar,
ne beller aşmışlar. Sonunda köye varmışlar.
“Nerede
bizim asker arkadaşı!” demişler “Tarlaya, çapa yapmaya gitti.” cevabını
almışlar. Sormuşlar soruşturmuşlar
sonunda adamı bulmuşlar. Bulmuşlar bulmasına da ona nasıl ulaşacaklarına akılları
bir türlü basmamış. Gördükleri manzara şöyle imiş:
Çok
sarp bir yamaç, alt tarafı adam akıllı uçurum. Adam beline sağlam bir bağlamış,
ipi yukarıda bir ağaca dolamış, ipin ucunu da hanımının eline vermiş, kendisi aşağıda
görünür görünmez, sesi yankılanıyor, hanıma ipi sal diyormuş, aşağıya
iniyormuş, ipi çek diyor böylece yukarı çıkıyormuş ve elindeki çapa ile,
önlerine taşlar dizerek ve arkasına da toprak taşıyarak oluşturduğu yerlere
dikmiş olduğu fideleri çapalıyormuş.
Arkadaşları
bakmışlar, bakmışlar ve içlerinden biri kendisini tutamamış ve başlamış kalayı:
“Vay
senin vatanını da, ip tutanını da buraları iskan eden atalarını da…!”
İmdi
can pazarında fide çapalayan o vatan sevdalısı “Vatanım vatanım, ille de
vatanım! diye canı gönülden bağlandığı bu yerin aslında hiç de öyle feda
edilmeyecek türden ne menem bir şey olmadığını bilmez mi. Elbette bilir. Bilir
bilmesine de amma işte gel gör ki, aklımız kalbimize söz geçiremiyor.
Allah,
kalbimizi göğsümüze, ama aklımızı her şeyimizin üstüne ta başımıza koymuş.
Vaziyet böyle iken böyle de ya bir de aklımızı belden aşağıya koysa idi, acep
halimiz nice olurdu.
Marifet
akıllı olmak değildir.
Marifet
duygulu olmak da değildir.
Marifet
bunları dengeleyebilmektir.
Dua
ile!
27.11.2013
GARİBCE
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder