23 Ocak 2014 Perşembe

Hocalık hem liyakat hem emanet olmalıymış!


Eski müdürlerimizden Nuri Baba’nın çayı çok güzel. Ama sohbeti çok daha lezzetli. Bizim Anadolu ağzıyla anlatıyor. Bugün hocalıktan söz ediyorlardı.
Hocalık hem liyakat hem emanet olmalıydı.
Falan kişi YÖK üyesi olmuş dediler. Vah vah dedi ve ona da onu oraya getirenlere de rahmet okudu.
Eski hocalardan örnekler anlatıyordu.
Kendisine Cemal Cebeci anlatmış. Nevzat Ayasbeyoğlu -ki kendisi İbn Rüşd'ün Felsefesi diye bir kitap yazmış ve gene ondan tercümeleri varmış- ile ilgili imiş. Bu değerli  zata adamın biri gelmiş, notu zayıf olan ve bu yüzden okuldan atılması gereken ya da öylesi zor bir durumdan söz ederek geçim sıkıntısı çektiklerinden vb. bahisle oğlunun notunun düzeltilmesini istemiş.
Hoca demiş ki: “Evladım not benim değil, bu konuda benim elimden  bir şey gelmez. Lakin bak şu babamdan kalan köstekli saat var ya epey bir değerlidir. Bunu sana vereyim, sen onu sat ve durumuna bir katkısı olsun. Benim yapabileceğim ancak budur!” demiş.
Yani o ki öğrencinin notunu namus bilirlermiş.
Ord. Prof. Dr.  Ebu’l-Ûlâ Mardin’den bir örnek anlattı.
Hoca imtihan yapıyormuş. Öğrencinin biri hocanın taklidini yaparak cevap veriyormuş. Hoca sekreteri çağırtıp bu durumun zapta geçilmesini istemiş.
Sonunda notlar ilan edilince o öğrenci bakmış tam not almış. Hemen hocanın yanına gidip “Hocam! Ben bu dersten kalacağımı sanıyordum, tam not vermişsiniz!” demiş.
Hoca: “Evladım ben seni bilgiden imtihan ettim, eğer edepten etseydim dediğin doğruydu.” demiş.
Yani o ki kendisine bir tür hakaret eden bir öğrenciye bile neyi hak etmişse verebilme hocalığın şanından olmalı imiş.
Dua ile!
23.01.2014

GARİBCE

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...