22 Temmuz 2016 Cuma

Gelir de adl-i İlâhî sorar Ömer'den onu! ...


Kenâr-ı Dicle'de bir kurt aşırsa bir koyunu

Gelir de adl-i İlâhî sorar Ömer'den onu! ...


Rahman ve Rahîm olan Allah’ın adıyla!
Garibce, darbe gecesinin ertesi günü “Korku ile sınandık!” başlıklı bir yazı yazmıştı.
O gece gerçekten ölmüş ölmüş dirilmiştik. Ancak buna rağmen olup bitenin bir kalkışma, çılgınca bir intihar saldırısı gibi bir şey olduğu kanaati bende vardı. Olup bitenlerin haberleri geldikçe, özellikle görsel ve sanal medyada paylaşımlar arttıkça gerçekten tam anlamıyla bir darbe girişiminin atlatılmış olduğunu hem de iliklerimize kadar hissettik. Korkumuz bir daha arttı. Ancak atlatmış olduğumuza da pek sevinemedik ve hala da sevinemiyoruz. Çünkü tam anlamıyla güven duygusu bizi henüz sarmış durumda değil.
Bu arada darbe ortamında bir de yatağa düştük ve altı gün boyunca yattık, yanımız yöremiz ağrıdı.
Geriye doğru ne olup bitmişti. Özetleyecek olursak: Bir taife-i bâğiye meşru iktidara karşı isyan bayrağı açmış ve iktidarı devirmek ve yönetimi ele geçirmek için harekete geçmişti.
Amacına ulaşmak için uçak, helikopter ve tank gibi zırhlı araçları devreye sokmuş, kritik noktaları tutmuş, stratejik yerleri ele geçirmek için harekete geçmiş ve silah kullanmaktan kaçınmamış, nice masum canları almıştı. Oysa haksız yere bir kimseyi öldüren bütün insanlığı öldürmüş gibi ne azim bir günahtı.
Seçilmiş cumhurbaşkanı cep telefonu aracılığı ile halka seslenmiş ve mukavemet için sokağa dökülmelerini, karşı koymalarını istemiş, kendisinin de halkla birlikte olacağı mesajını vermişti.
Halkın bilgilendirilmesinde ve yönlendirilmesinde medya kuruluşlarının katkısı oldukça büyük ve önemli olmuştu.
Belli ki ordunun tümü darbe teşebbüsü içinde değildi ve hükumet, polis, MİT ve ordu duruma vaziyet etmişti.
Sabaha doğru köprüyü tutan askerlerin de teslim olmasıyla bu işin artık bitmiş olduğu inancı belirmeye başlamıştı.
Ve nihayetinde de çok şükür bu kâbus bitti.
İşte o günün sabahında benim zihnime çakan ayet “korkuyla da sınanılacağımıza” kasemle dikkat çeken ayetler olmuştu.
Üzerinden bir hafta geçtikten ve darbe açısından artık endişemizin oldukça zayıflamış olduktan sonra bu kez de zihnime aşağıdaki ayetler çaktı ve özellikle kamu yetkisini kullanan herkesin bu ayetler üzerinde daha bir dikkatli düşünmeleri ve bizzat kendilerine hitap ediyormuş gibi algılamalarını hatırlatmayı Garibce olarak gerekli gördüm.
Halkımızın gerçekten çok sevdiği ve hali hayatında çocuklarımıza ismini verdiğimiz cumhurun/kamunun reisi sevgili saygılı Erdoğan, bu zor dönemde gerçekten takdire şayan liderlik etmiş ve sükunun sağlanmasında en büyük etki sahibi olan halk desteğini yanına almayı başarmış, onların duygu dünyalarını hep diri tutmuştur.
Bu muazzam başarısının yanında bundan sonraki süreçte bizim asıl ondan beklediğimiz Devletin başı olarak Hz. Ömer’in adaletini sağlamak, hem de bu zor zamanda. Kime karşı: Kendi canına kastedenler de dahil herkese karşı. Özellikle de kendi ifadesiyle “Alt katı ibadet, orta katı ticaret ve üst katı ihanet” dediği yapının alt katında olanlara, onlara sempati duyanlara karşı.
Şu anda birikmiş bir öfke ve kin var. Öfke ile karar vermek İslam ahlakından değildir. Yüce Allah düşmanımıza bile adaletle davranmamızı bize emrediyor. Adaleti emrederken hemen arkasından “İhsan”dan bahsediyor. Affetmek sizin İhsan’ınıza kalmış bir şey, ama adalet Allah’ın olmazsa olmaz emri ve herkes için geçerli.
İşlenmiş bir cinayetin/suçun dengi bir müeyyide ile cezalandırılması adalettir.
Suça bilfiil iştirak edenlerin hepsi o suçtan sorumludur. Nitekim dört kişi komplo kurarak bir kimseyi öldürmüşlerdi. Hz. Ömer kısas uygulayarak hepsini öldürmüş ve “Eğer onu Sana halkı elbirliği ile öldürmüş olsalardı, onların hepsini öldürürdüm!” demiştir[1].
Millet, sizin yardım çağrınıza bihakkın icabet etti. Bu onların göreviydi (fıkıh tabiri ile vacibdi). Onlar vazifelerini tamamladı. Asıl bundan sonrası tamamen siz kamu yetkililerinin omzundadır. Bir okulda müdür olabilirsiniz ya da en başta Cumhurun reisi. Kamu yetkililerinin görevi ülkede bulunan suçlular dahil herkesin genel güvenliğini, huzur ve sükununu sağlamaktır. O yüzdendir ki suçlular halk tarafından linç edilmesin diye polis kalkan olur.
Suçlu bir kişiyi hata edip cezalandırmasanız bunda sizin bir kaybınız olmaz, ama masum bir kimseyi hata ile cezalandırır ve hele hele suça iştirak etmediği halde onu işinden eder, rızkı ile oynarsanız bunun vebali altında kalırsınız. Bu puslu ortamda binlerce asılsız ihbarın olabileceğini kamu yetkilileri akıllarından çıkarmamalılar. En küçük bir ihmalden dolayı masum birinin burnu kanasa bunun hesabı döner dolaşır en tepedeki sorumlu Ömer'i bulur.
Darbeyi bastırmış olabiliriz. Ama milletin huzuru ve bekası topyekûn huzurlu olmaları ile ancak mümkündür. Kamu otoritesinin maksadı, genel güvenliği ve huzuru sağlamaktır. Bu sağlanıncaya kadar şiddet kullanmak meşrudur. Çünkü bunda zaruret vardır. Ancak zaruretler miktarınca takdir olunur.
Ve sabırlı olmak, gene sabırlı olmak, her daim teenni ile hareket etmek lazımdır. Asıl sabır ise musibetin ilk geldiği anda gösterilendir.
İslam’ı tek bir kelime ile ifade etmek gerekirse o HAK’tır  ve adalet Hakk’ı ayakta tutmaktır.
Bu uzunca girişten sonra bu süreçte zihnimde beliren aşağıdaki ayetleri arz ediyorum:

{وَالَّذِينَ إِذَا أَصَابَهُمُ الْبَغْيُ هُمْ يَنْتَصِرُونَ (39) وَجَزَاءُ سَيِّئَةٍ سَيِّئَةٌ مِثْلُهَا فَمَنْ عَفَا وَأَصْلَحَ فَأَجْرُهُ عَلَى اللَّهِ إِنَّهُ لَا يُحِبُّ الظَّالِمِينَ (40) وَلَمَنِ انْتَصَرَ بَعْدَ ظُلْمِهِ فَأُولَئِكَ مَا عَلَيْهِمْ مِنْ سَبِيلٍ (41) إِنَّمَا السَّبِيلُ عَلَى الَّذِينَ يَظْلِمُونَ النَّاسَ وَيَبْغُونَ فِي الْأَرْضِ بِغَيْرِ الْحَقِّ أُولَئِكَ لَهُمْ عَذَابٌ أَلِيمٌ (42) وَلَمَنْ صَبَرَ وَغَفَرَ إِنَّ ذَلِكَ لَمِنْ عَزْمِ الْأُمُورِ (43)} [الشورى]
39. (Bu mükâfat) bir saldırıya uğradıkları zaman, aralarında yardımlaşanlar içindir.
40.Bir kötülüğün karşılığı, onun gibi bir kötülüktür (ona denk bir cezadır). Ama kim affeder ve arayı düzeltirse, onun mükâfatı Allah’a aittir. Şüphesiz O, zâlimleri sevmez.
41.Zulme uğradıktan sonra, kendini savunup hakkını alan kimseye (ceza vermek için) bir yol yoktur.
42. Ceza yolu ancak insanlara zulmedenler ve yeryüzünde haksız yere taşkınlık edenler içindir. İşte onlar için elem dolu bir azap vardır.
43. Her kim de sabreder ve bağışlarsa, işte bu elbette azmedilecek işlerdendir.

{يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا كُونُوا قَوَّامِينَ لِلَّهِ شُهَدَاءَ بِالْقِسْطِ وَلَا يَجْرِمَنَّكُمْ شَنَآنُ قَوْمٍ عَلَى أَلَّا تَعْدِلُوا اعْدِلُوا هُوَ أَقْرَبُ لِلتَّقْوَى وَاتَّقُوا اللَّهَ إِنَّ اللَّهَ خَبِيرٌ بِمَا تَعْمَلُونَ (8)} [المائدة]
8.Ey iman edenler! Allah için hakkı titizlikle ayakta tutan, adalet ile şahitlik eden kimseler olun. Bir topluma olan kininiz, sakın ha sizi adaletsizliğe itmesin. Âdil olun. Bu, Allah’a karşı gelmekten sakınmaya daha yakındır. Allah’a karşı gelmekten sakının. Şüphesiz Allah, yaptıklarınızdan hakkıyla haberdardır.

{ وَلَا يَجْرِمَنَّكُمْ شَنَآنُ قَوْمٍ أَنْ صَدُّوكُمْ عَنِ الْمَسْجِدِ الْحَرَامِ أَنْ تَعْتَدُوا وَتَعَاوَنُوا عَلَى الْبِرِّ وَالتَّقْوَى وَلَا تَعَاوَنُوا عَلَى الْإِثْمِ وَالْعُدْوَانِ وَاتَّقُوا اللَّهَ إِنَّ اللَّهَ شَدِيدُ الْعِقَابِ (2) } [المائدة]
2.Sizi Mescid-i Haram’dan alıkoydular diye birtakımlarına beslediğiniz kin, sakın ha sizi, haddi aşmaya sürüklemesin. İyilik ve takva (Allah’a karşı gelmekten sakınma) üzere yardımlaşın. Ama günah ve düşmanlık üzere yardımlaşmayın. Allah'a karşı gelmekten sakının. Çünkü Allah’ın cezası çok şiddetlidir.
{ يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا إِنْ جَاءَكُمْ فَاسِقٌ بِنَبَإٍ فَتَبَيَّنُوا أَنْ تُصِيبُوا قَوْمًا بِجَهَالَةٍ فَتُصْبِحُوا عَلَى مَا فَعَلْتُمْ نَادِمِينَ (6)
وَإِنْ طَائِفَتَانِ مِنَ الْمُؤْمِنِينَ اقْتَتَلُوا فَأَصْلِحُوا بَيْنَهُمَا فَإِنْ بَغَتْ إِحْدَاهُمَا عَلَى الْأُخْرَى فَقَاتِلُوا الَّتِي تَبْغِي حَتَّى تَفِيءَ إِلَى أَمْرِ اللَّهِ فَإِنْ فَاءَتْ فَأَصْلِحُوا بَيْنَهُمَا بِالْعَدْلِ وَأَقْسِطُوا إِنَّ اللَّهَ يُحِبُّ الْمُقْسِطِينَ (9) إِنَّمَا الْمُؤْمِنُونَ إِخْوَةٌ فَأَصْلِحُوا بَيْنَ أَخَوَيْكُمْ وَاتَّقُوا اللَّهَ لَعَلَّكُمْ تُرْحَمُونَ (10) } [الحجرات]
6. Ey iman edenler! Size bir fasık bir haber getirirse, bilmeyerek bir topluluğa zarar verip yaptığınıza pişman olmamak için o haberin doğruluğunu araştırın.
9.Eğer inananlardan iki grup birbirleriyle savaşırlarsa aralarını düzeltin. Eğer biri ötekine karşı haddi aşarsa, Allah’ın buyruğuna dönünceye kadar haddi aşan tarafa karşı savaşın. Eğer (Allah’ın emrine) dönerse, artık aralarını adaletle düzeltin ve (onlara) adaletli davranın. Çünkü Allah, adaletli davrananları sever.
10.Mü’minler ancak kardeştirler. Öyleyse kardeşlerinizin arasını düzeltin. Allah’a karşı gelmekten sakının ki size merhamet edilsin.
{ إِنَّ اللَّهَ يَأْمُرُكُمْ أَنْ تُؤَدُّوا الْأَمَانَاتِ إِلَى أَهْلِهَا وَإِذَا حَكَمْتُمْ بَيْنَ النَّاسِ أَنْ تَحْكُمُوا بِالْعَدْلِ إِنَّ اللَّهَ نِعِمَّا يَعِظُكُمْ بِهِ إِنَّ اللَّهَ كَانَ سَمِيعًا بَصِيرًا (58) يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا أَطِيعُوا اللَّهَ وَأَطِيعُوا الرَّسُولَ وَأُولِي الْأَمْرِ مِنْكُمْ فَإِنْ تَنَازَعْتُمْ فِي شَيْءٍ فَرُدُّوهُ إِلَى اللَّهِ وَالرَّسُولِ إِنْ كُنْتُمْ تُؤْمِنُونَ بِاللَّهِ وَالْيَوْمِ الْآخِرِ ذَلِكَ خَيْرٌ وَأَحْسَنُ تَأْوِيلًا (59)} [النساء]
58.Allah, size, emanetleri mutlaka ehline vermenizi ve insanlar arasında hükmettiğiniz zaman adaletle hükmetmenizi emrediyor. Doğrusu Allah, bununla size ne güzel öğüt veriyor! Şüphesiz ki Allah, hakkıyla işitendir, hakkıyla görendir.
59. Ey iman edenler! Allah’a itaat edin. Peygamber’e itaat edin ve sizden olan ulu’l-emre (idarecilere) de. Herhangi bir hususta anlaşmazlığa düştüğünüz takdirde, Allah’a ve ahiret gününe gerçekten inanıyorsanız, onu Allah ve Resûlüne arz edin.  Bu, daha iyidir, sonuç bakımından da daha güzeldir.

Dua ile!
22.07.2016
GARİBCE




[1] صحيح البخاري (9/ 8) 6896 - عَنْ ابْنِ عُمَرَ رَضِيَ اللَّهُ عَنْهُمَا، أَنَّ غُلاَمًا قُتِلَ غِيلَةً، فَقَالَ عُمَرُ: «لَوِ اشْتَرَكَ فِيهَا أَهْلُ صَنْعَاءَ لَقَتَلْتُهُمْ» وَقَالَ مُغِيرَةُ بْنُ حَكِيمٍ، عَنْ أَبِيهِ: «إِنَّ أَرْبَعَةً قَتَلُوا صَبِيًّا»، فَقَالَ عُمَرُ: مِثْلَهُ

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...