19 Ağustos 2014 Salı

Es-Selamu Aleyküm’ün Dili ve Duygunun Gücü!


 Az önce bir video izledim[1].
İlk görüntüde Dış İşleri Bakanı Ahmet Davudoğlu ve hemen yanında elinde megafon Prof. Dr. Ekmeleddin İhsanoğlu gözüküyor. Sonra videonun akışına bakınca Davudoğlu’nun Arakan ziyaretinden bir kesit olduğu anlaşılıyor. Binlerle Arakanlı bakanın etrafına büyük bir tehacümle toplanmışlar, henüz ekmek arayışında olmayan Ekmeleddin İhsanoğlu  -ki o sıralarda İslam İşbirliği Teşkilatı genel sekreteri olmalı- sayın bakanın konuşma yapabilmesi için elindeki megafonla kalabalığın coşkusunu susturmaya çalışıyor ve lakin başarısız kalıyor. İşte tam o sırada bakan tam bir vecd ve istiğrak halinde bütün gücüyle ve bütün zerrelerinden gelircesine es-Selâmu aleyküm diye haykırıyor. Belli ki içinde birikmiş volkanın patlaması gibi bir anda tüm kalabalığı etkisine alıyor ve binler aynı anda “Ve aleyküm selam!” nidasını en kalbi cevap olarak yetiştiriveriyorlar. Aynı selamlama ve cevaplama defalarca tekrarlanıyor, yer gök inliyor ve her birinde aynı heyecan ve aynı duygu birlikte yaşanıyor.
Ağlayanlar ağlıyor, çığlıklar atılıyor ve gözyaşları seller gibi boşanıyor.
O birkaç dakika içinde tekrarladıkları birkaç selam ve reddi selam ile  karşılıklı dertleşmedikleri dertleri, konuşamadıkları sözleri kalmıyor. Her şey sanki yerine ulaşıyor.
Bu manzara karşısında bir daha gördüm ki biz Müslümanlar için dil birliği ya da ırk birliği değil, gönül birliği, duygu birliği esas oluyor.
Din deyince “ille de bilgi, bilgi!” deyip duranlar, dinler ve özelde de İslam için asıl olanın duygu boyutu olduğu gerçekliğini yeterince dikkate almıyorlar.
Ezanın yerine başka şeyler ikame etmeye çalıştık ve tabi ki olmadı.
Selamın yerine başka şeyler yerleştirmeye çalışıyoruz. Elbette o da tutmayacak. Lakin buna sebep bunca emek boşa gidiyor ve imkânlar zayi oluyor.
Biz Müslümanlara lazım olan olabildiğince bizi bir arada tutacak ortak zeminler.
Din elbette bunların başında. Zaten bizi biz eden de o.
Din dili de bir o kadar önemli.
Ortak bir ezan, ortak bir selam ve ortak bir Kelam.
Asırlarca bunca ırkı bağrında yaşatmasına rağmen hemen her ırktan olan kimselerin  kendilerini aynı Halil İbrahim milletinden bilmesi Osmanlı için boşuna bir çaba ya da fantezi değildi.
Bunlar bizi bir arada tutan harçlardı.
Bizi biz eden ve bizi bize benzeten maya idi.
Farklılıklarımızı zenginlik gören bir birliktelikti.
Önce birey olacağız diye tutturduk.
Sonra da ulusçuluğa işi vurduk.
Birey olduk savrulduk.
Ulus olduk tüm köklerimizden koptuk. Bizi iri yapan, bizi diri yapan birlikteliklerimizi unuttuk. Bosnalılar, kendilerini Türkiye’nin kendi kaderlerine terk ettiği kız kardeşleri görürler.
Balkanlılar Müslüman olmayı Türk olmak bilirler.
Yaşlı Arakanlı, başını Davudoğlu’nun göğsüne dayayarak hüngür hüngür neden ağlar?!
Hangi duygudur onu, çaresiz bir bebeğin anne kucağına hıçkırıklarla atması gibi sözde bir Ulus Devlet olan Türkiye Cumhuriyeti’nin dış işleri bakanının göğsünde sükun bulmaya iten.
Bindiğimiz dalı kestik.
Tutunduğumuz kulpları kopardık.
Bir Kazak çocuğunun ifadesiyle “Hepimizin dibi bir”di. Ama biz kendi dibimize çökelek suyu döktük.
Savrulduk. Öyle bir dağıldık ki, yeniden  bir araya gelmenin ve yekinip yeniden ayağa kalkmanın, silkinip kendimize gelmenin imkanı neredeyse muhal gibiydi. Onlarca sene böyle geçti.
Lakin “el-ba’su ba’de’l-mevti hakkun” diye inancımız vardı. Ölümden sonra dirilmek Hak’tır. Sağaltıcı bir soluk bize yeniden hayat verebilirdi.
Ve sanki o oluyor gibi şimdi.
Bir yanda yükselen bunca ah var, zulüm altında inim inim inleyenlerin yükselen ahları illa ki bir gün ulaşacaktır, ulaşacakları yere.
Ve bunca umut var…
Ve de beklentiler.
Kaderine terkedilen kız kardeşlerin utancı…
Bunca onlarca yıl hoyratça terkedilen baba ocağı…
Evet… Bütün bunlar yeniden bir dirilişin, düştüğümüz yerden yekinip ayağa kalkmanın ve geçmişe ait bilincin güncellenmesinin imkanı için yeterince sebep gibi gözüküyor.
Garibce de olsa!
Dua ile!
19.08.2014
GARİBCE



[1] http://www.dailymotion.com/video/x178mx2_arakan-da-selamlasma-coskusu-ve-gozyasi-a-davutoglu_news

2 yorum:

  1. Soner Duman: Garibce bizi hiç şaşırtmıyor! Yine yüreğinin tellerinden kopan besteden mükemmel bir senfoni yapmış!

    Akif Dursun: Yüreğinize ve kaleminize sağlık. Önemli bir konuyu çok güzel yazmışsınız hocam.

    YanıtlaSil
  2. herdogan38.
    Garibce! Okul kitaplarında 'Okuma Parçası ' adı altında en azından ve ehemmiyetle okunması gereken bir bildiri.... Ne olurdu bizim 'dib'imizi oymasalardı...Oydular da ne oldu, tarih onları affetti mi? İslam'ın 'Şeâir' olarak kabul ettiği ezan gibi, selam gibi değerleri sulandıranlar ve bu sululuğa çanak tutanlar ve de çoktan teşne olanlar...İşte dünya ortada...Sen güçlenmeyesin, ayağa kalkmayasın diye seni yer altından dinliyorlar,çanakçı tiutmuş senren birilerini ki, gücünü ölçecek, kendince kendi için çare arayacak, seni tökezletmek için desiseler üretecek...Yüreğimizi bütünleştirecek liderlere, kahramanlara bu gün dünkünden daha çok muhtacız..Şimdi Davutoğlu için, hem Anadolu'ya ve hem de Osmanlı coğrafyasına gönül telinden çalma zaman..Ve inşallah bu doğum olacak...Efeyza..

    YanıtlaSil

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...