19 Mart 2015 Perşembe

Öykünme sünneti!


Sünnete tabi olmayı öykünmek diye anlayanlarımız ne kadar da çok!
Allah akıl vermiş vermesine de  kullanmıyorsak kime ne diyeceğimiz var ki?
 Bir dost anlatıyor. Yahu diyor bazı camilerde tam namaza duracağımız zaman imam dönüyor “uûûu” diye bir sesler çıkarıyor ne olduğunu bir türlü anlamıyorum.
-Hay Allah hayrını versin ne olacak adam sünnet-i seniyyeyi işliyor.
-Nasıl yani!
-Nasıl olacak? Hz. Peygamber namaza durmadan önce sağına ve soluna dönerek “istevûuu!” dermiş ya işte o da onu yapıyor.
-İyi de o da ne demek ki?
“Düz durun, safları düzeltin!” demek.
-İyi de niye öyle söylemiyor ki?
-Öyle ama Hz. Peygamber Türkçe demedi ki, o ne söylediyse bizimde onu söylememiz lazım.
-Peki, bu namazın erkanından mı?
-Yook!
-Peki, cemaat olarak ben onun dediğini anlıyor muyum?
-Yook!
-O zaman neden benim anladığım şekilde söylemez.
-Yahu dedik ya kardeşim sünneti seniyye böyle söylemek.
-Haydaaa!. Bu namaz mı değil, belli ki safın düzeltilmesini amaçlayan bir uyarı imiş, insanların anlamayacağı şekilde “uuu” demekle  maksat hasıl olur mu?
Hem bu safı düzeltme işi ise, adam cemaat üç kişi iken gene aynı şeyi yapıyor. Şimdi buna ne demeli.
-Valla ne dersen de. Sünnet dedik ya. İlla ki uyacaksın.
-Yahu uyalım uymasına da bu uymak değil ki öykünmek.
Tövbe tövbe! Bugün tersinden mi kalktın ne?
İşte böyle muhabbet uzayıp  gidiyor. Bu ve benzeri bir çok konuda  biz sözde sünnet-i seniyye diye peygamberimize öykünmüş oluyoruz.
Bakın Hz. Ömer’e: İbn Hibbân’ın rivayetine[1] göre o cemaate imam olmak üzere safların arasından geçerken bakar, saflarda düzensizlik varsa “safınızı düzeltin!” derdi. Eğer saflar düzgün ise geçer ve tekbir alarak namaza dururdu.
Bu arada “safınızı düzeltin!” derken bunu Arapça olarak söylerdi. Çünkü söylediği dil karşısındaki kimselerin anadilleri idi. Türkçe zaten kendisi de bilmezdi.
Şimdi hocalarımız namaza durmadan arkaya dönüp şöyle bir eda ile “istevûuu!” derken muhtemelen arkadaki cemaat “Ne kadar derin hoca!” diyorlardır ya da başta sözünü ettiğimiz dostumuz gibi “Yahu bu adam ne diyor?” diye merak edip duruyordur.
Anlamını, mantığını, maksadını yitiren bir dindarlık işte böyle bir şey.
Şimdi biz tutmuş bizim dindarlık anlayışımızda mantık arıyoruz.
Olmayan şeyi aramanın da ne mantığı varsa sanki.
Neyse.
Kalın sağlıcakla.
19.03.2015
GARİBCE



[1] صحيح ابن حبان - محققا (15/ 350) قَالَ عَمْرُو بْنُ مَيْمُونٍ: وَإِنِّي لَقَائِمٌ مَا بَيْنِي وَبَيْنَهُ إِلَّا عَبْدُ اللَّهِ بْنُ عَبَّاسٍ غَدَاةَ أُصِيبَ، وَكَانَ إِذَا مَرَّ بَيْنَ الصَّفَّيْنِ قَامَ بَيْنَهُمَا، فَإِذَا رَأَى خَلَلًا قَالَ: اسْتَوُوا، حَتَّى إِذَا لَمْ يَرَ فِيهِمْ خَلَلًا، تَقَدَّمَ فَكَبَّرَ

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...