26 Şubat 2016 Cuma

Yarım elma gönül alma!


Birkaç gündür evdeki bilgisayar birtakım programların güncellenmesi gerektiğine dair ikide bir uyarı veriyordu. Ben de kasasını Fakülte’ye götürüp oradaki şebekeye takarak Üniversitenin bizim kullanımımıza tahsis ettiği programların güncellenmesini arzu ettim. Kasayı arabaya attım. İnince de bagajdan çıkarıp kucağıma aldım. Hafif sayılabilirdi ama kalafatlı idi. Üstelik arabada bulunan kalın ciltli bir kitabı da onun üzerine koymam gerekti. Fakirin satın alıp da sırtına vurduğu tuz gibi yol boyu ağırlaşmadıkça nasıl olsa odama kadar taşıyabilirim diye düşündüm. Hem bunca talebelerimiz de halden anlamaz değillerdi ya…
Öyle de oldu  daha beş on metre götürmeden bir talebemiz “Hocam! Yardıma ihtiyacınız var mı?” dedi. Ben de”Sağol, taşıyabiliyorum!” dedim. Dedim ama içimden de “Bu olmadı, bana öyle demek düşerdi ama senin koşarak ille de alayım hocam” diye ısrar etmen lazımdı, dedim. Sonra da aklımdan belki acelesi vardı, bu kadarcık ilgiye bile şükür etmelisin, hiç görmezlikten de gelebilirdi, diye geçirdim.
Biraz daha taşıdım, üzerindeki kitap oynuyor, bazen düşecek gibi oluyordu. O halde Yunus Emre binasının kapısından içeri adımımı atmıştım ki Fransa’dan gelme bir öğrencimiz hemen koştu geldi ve kucağımdan aldı!  “Aferim!” dedim, içimden de ekledim “Talebe dediğin işte böyle olmalı!” Sağolsun o, odamıza kadar taşıdı. Ben onu oturmaya buyur ettim. Bir de çay demledik. Derken gene Fransa’dan gelen öğrencilerimizden ikisi daha geldi. Epey bir muhabbet ettik. Ona Öykülerin Büyüsü adlı hikâye kitabımı hediye ettim.
Sonra da bu iki öğrencinin tavrını aramızda müzakere ettik. Onların tespiti –ki içlerinde düşüncelerini önemsediğim “kafa”lı biri de vardı- Avrupadaki Türklerin örf ve adetlerine hâlâ Türkiye Türklerinden daha bağlı oldukları doğrultusunda idi. Demek onlar diğer münasebetler itibariyle de böyle görüyorlardı.  Avrupalı tavır belli hani. Ama Avrupalı Türkler belli ki azınlık psikolojisi ile kimliklerini muhafaza kaygısıyla galiba kendi öz değerlerine daha bir yapışmış halde bulunuyorlar(mış). 
Elbette bu tür genellemeler doğru olmaz. Ama gene de üzerinde düşünmeye değer.
Derslere gelince: Taşıyamayacağın yükün altına başkalarına güvenerek girme. Buna rağmen biri sana yardımcı olursa bunu bir lütuf bil.
İnsanlar çeşit çeşittir: Kimi lakayttır, kimseye karşı ilgi göstermez.
Kimi gözüyle süzer, kimi sözüyle gönül alır.
Kimi de özünü ortaya koyar, elinden geleni yapar. Hem de sühuletle.
Yapılan iyilikler karşılıksız kalmaz. “Çamsakızı çoban aramağanı” da olsa!
Dua ile!
26.02.2016

GARİBCE 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...