23 Kasım 2014 Pazar

Sarhoş olmak istiyorum diye neden hep gözün üstümde! Bre Fakı!


“-Yahu Fakı! Neden bizim keyfimize karışıyorsunuz?”
“-Tövbe Estağfirullah! O da nereden çıktı evladım!”
“-İyi de şöyle bir kafamızı bulalım, bulutların üstüne çıkalım, kâm alamım şu kahpe dünyadan istiyoruz. Hemen müdahale ediyorsunuz. Yok mu kuzum başka işiniz, kendi dünyanıza gidiniz. Daha dün Garibce’de okudum içenimize kırk ne kırkı seksen sopa dayak atarız diyormuşsunuz.”
“-Evet evlat! Var say ki öyle diyoruz ve öyle de yapıyoruz. Biz de biliyoruz ki bu meret iyi bir şey değil. O yüzden de zaten “atıyoruz”. Ama sen bir de yiyen tarafından bak. Onun açısından güzel bir şey olmalı ki demek o “yiyor”. Bu yemeler olmasa insan nasıl beslenebilir ve bu erişkin  hale gelebilir ki?”
-“Mugalatayı bırak da sahi neden insanların her işine burnunuzu sokuyor, dünyaya nizamat vermeye kalkışıyorsunuz. Ne güzel kırk yılın başında –bu yıl iki tane koskoca on iki saat sürüyor- bir keyif edelim diye muhabbet sofrası kuruyor, bir iki kadeh atıyoruz, bir güzel demleniyor ondan sonra da kafayı buluyor, alıp başımızı bulutların üstüne çıkıyoruz, bir elimde şişem bir elimde nargilem… ne güzel keyfini çıkarıyoruz. Söyleyin şimdi şişe mi batıyor nargilenin marpucu mu? Neden karışıyorsunuz.”
“-Ah be evladım haydi çıktınız oraya, dürüst durmuyorsunuz ki başlıyorsunuz çekirdek çitlemeye, çitlediklerinizin kabuğunu tükürmeye. İnsanlar La havle çekiyorlar gene  kıyamet alameti başladı rahmet yerine gökten tükürük yağıyor diye. Haydi, onunla da kalsanız bazı kereler hacetinizi de oradan görmeye başlıyorsunuz üstümüze.
Geçenlerde itfaiyeye ihbar gelmiş, bulutların üstünden kusmuk yağıyor diye cümle itfaiye arabaları merdivenlerini birleştirip de bir türlü erişip kaynağına ulaşamamışlar. Zaten yetişmek ve toplamak da mümkün değilmiş. Bir iki değillermiş ki. Sayıları da üstelik gün be gün artıyormuş.
Bir bilseniz adamların işleri başlarından aşkın. Bir ihbar, efendim delinin biri çatıya çıkmış. Ne delisi yahu, hiç deli olan çatıya çıkar da kendini aşağıya atar mı? Bunu ancak aklı olan yapar. Şeytan şeytan diyoruz ya. O bile masum kalıyor insanoğlunun yaptıkları yanında. Zaten öyle dermiş: “Ben bir şeytanım. Elimden gelen kötülük ancak budur, daha iyisini hep İnsanoğlu bulur.”  
Diğer yandan çocuk kuyuya düşmüş. İtfaiye yetiş. Yangınların -ki bir çoğu kundaklama- ardı arkası kesilmiyor. İtfaiye yetiş! İtfaiye yetiş! Bunlar yetmiyormuş gibi bir de oldu olacak bulutların üstünden insanların üzerine yağan pislikleri temizlesinler. Oradan atılan izmaritlerin sebep olduğu yangınların ise çetelesi tutulacak gibi değil.
Hem unutma ki bulutların üstüne  haydi çıktın diyelim, iyi de oradan nasıl ineceksin! Asıl mesele orada.
Nice müteşeyyih bilinir uçmaya kalkışıp da yere çakılan.
Ve nice ehl-i zevk bilinir bulutların üstünde zevku safa sürüp de çöplükte ayılan.
Senin anlayacağın evlat, sırf size olan şefkat ve merhametimizin sonucudur ki gözümüz hep üstünüzde oluyor.
Su içmişsin, ayran içmişsin, kefir içmişsin, boza içmişsin hatta kımız içmişsin, hiç karışıyor muyuz? Ne kadar meşrubat varsa iç afiyet olsun.
Ama gel şu zıkkımdan uzak dur be evlat.
Uzak dur!
Bizim şeriatımız kol kanat budamaya, dayak atmaya çok hevesli de değil zaten. Biz bugün bu gibi meselelerle değil nasıl daha erdemli olunuru konuşmalıydık seninle.
Mekarim-i ahlakı nasıl tamamlardık ve işte o zaman “Bugün size dininizi tamamladım!” muştusu yerini bulurdu.
-Ne dersin evlat!
-Söyle şimdi kim haklı?
-Uçmaya kalkan sen mi?
-Ayaklarından asılıp yere indirmeye çabalayan ben mi?

Dua ile!
23.11.2014

GARİBCE 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...