30 Mayıs 2012 Çarşamba

Yat gezisi de yaptık!




Ders yılı biterken hazırlık sınıfı öğrencilerimize bir boğaz turu düzenlenmiş. Yeni sekreterimiz Fahrettin beyin himmetiyle olduğu anlaşılıyordu. Hazırlık sınıfına dersi olan hocalarımız da davetliydi.  On kadar hocamız katılmıştı. Sayın dekan da yardımcısıyla birlikte bir merhaba demiş ve her zaman öğrencilerimizin yanında olduğu mesajını vermek istemişti.

İki saat süre içinde gittik ve döndük. Ne yaptık: Bol bol fotoğraf çektik. Fotoğrafa sadece ben meraklı değilmişim. Bizim kızlar benden daha meraklı gözüküyordu. Biz bu postu bizim Hüseyin’den ne zorluklarla devraldık. Hakkını veremesek de. Fakat bize şimdiden artık gerek kalmadı gibi bir hava doğuyor. Hele hele çocukların ellerindeki çok kaliteli makineleri gördükçe moralimiz bozuluyor hani. 14.1 megapixellik -şahin gibi kendi küçük avı büyük- bir makine bile artık kesmiyor. Üstelik de avuç içi kadar. Bizim damat kaygısına şimdiden düşmeli bence.

Başka ne yaptık: Bol bol boğazın her iki yamacındaki eşsiz güzellikleri seyrettik. Hava çok güzeldi. Denizin mavisi, göğü kıskandıracak kadar canlı idi. Dalgaların verdiği halavet fazlasıydı. Uçuşan martılar, çoğu genç kız olan öğrencilerin hayallerini süslüyordu. Kim bilir nerelere gidiyorlardı. Okul bitiyordu ve sıla özlemi artık son hadde ulaşmıştı.

Geçen sekiz aylık bir süre içinde birbirleriye çok güzel kaynaşmışlar, aralarında dostluklar kurmuşlardı. Beraberliklerini birbirlerine sarılarak, kafa kafaya vererek çektirdikleri fotoğraflarla tescil ediyorlardı.

Erkek öğrenciler hiç yoktu. Sadece benim de derslerine girdiğim bir sınıfın erkek öğrencileri vardı ve ben onları da inince gördüm. Güvertede esamileri okunmadı.

Bu haliyle bizim fakülte kızlar fakültesi görünümü veriyor. Hoş sınıflar da artık öyle. Bazı sırnıflarda erkek öğrenci sayısı artık üç beşi geçmiyor. Orlar da arkalarda bir yerlerde kümeleniyor ve adeta içlerine kapanıyorlar, fazla sesleri de çıkmıyor. Geçen yıldı galiba, sınıfımın birinde tek bir erkek öğrenci vardı. Ona da ben “Sen öbür sınıfa devam et, buraya gelme!” dedim. Ve o sınıf tam kızlar sınıfı olmuştu. Benzer durumların çokça olduğunu sanıyorum.

Seksenli yıllarda kız öğrencileri için yüzde dört kontenjan vardı. İkiyüz öğrenci alınıyordu ve toplam sekiz kız geliyordu. Onlar da genelde kürsünün önündeki ilk dört sırada kümeleniyorlar ve sessizliğe gömülüyorlardı. Adeta çıtları çıkmıyordu. Şimdi iş tersine dönmüşe benziyor. O yanlıştı. Bu da yanlış.

Kızlarımızın okumalarını en çok destekleyenlerden biri benim. Ama bu manzara hoşuma gitmiyor. Bu görüntü sağlıklı değil. Bu duruma durup durulurken gelinmedi. Mutlaka sebepleri vardı. Umarız o sebepler devrini doldurmuştur ve erkek öğrencilerin sayısı yeniden makul seviyeye ulaşır.

Ha! Gezinin tek kusuru vardı. Yemek saati değildi, buna rağmen öğrenciler ikram olarak bir şeyler bekliyor idi iseler, umduklarını bulamadılar.

İki su bir ekmek yerine geçermiş. İstanbul’un hele Boğaz’ın manzarası kim bilir hangi yağlı dürüm yerine geçer.

Afiyet olsun gençler!

Eminim evinize döndüğünüzde ekmek katmer olmuştur.

Sevgiyle!



31.02.2012

Garibce


















                                                      Elmalı hocamız aramıza yeni katıldı.





1 yorum:

  1. Hazırlık sınıfında Dinler Tarihi dersine ihtiyaç olduğunu Mehmet Hocam mutlaka fark etmiştir. :-) Güzel bir gezi olmuş. Tebrik ediyorum. selamlar.

    YanıtlaSil

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...