23 Şubat 2015 Pazartesi

Ser Hademe Salih Tuğ Hocayı ziyaret ettik!



Bir öğrencimiz ziyaretime geldi. Hoş beş laf ettik. Garibce’den söz ettik.
Ona Garibce’nin Ser hademe’ye adlı manzumesini sordum, okumadım deyince de kendisine okudum.  
Ser hademeden maksat şu anda emekli olan bizim eski kurucu dekanımız Salih Tuğ hocam olmaktadır.
Garibce’nin doğum günü kutlamalarına pek hevesi yoktur. Buna rağmen 12 Şubat’ın hocanın doğum günü olduğunu görmesi üzerine ona olan sevgisi galeyana geldi ve hemen aşağıdaki  dörtlükleri yazıverdi.
“Leyse min ahlâki’l-mü’min el-melak[1] illâ fî talebi’l-ilm” diye Arapça metinlerde bir hadis okumuştuk. el-Melak kedinin sahibine sürtünmesi gibi bir hareket. Yalakalık, yaltaklık vb. gibi karşılıklar belki ağır kaçabilir. Tabasbus da keza öyle. İşte bu gibi nahoş nitelemeler bir mümine asla yakışmaz, onun kişiliği ile bağdaşmaz. Bunun istisnası ilim tahsilidir. İlim tahsilinde talebenin hocasına naz etmesi, onun gönlünü almak için başkaları için yapılması uygun düşmeyecek bazı tavırlar göstermesi caiz olur. İşte bu esastan hareketle sözü edilen kutlamada Salih hocama Ser hademe’ye diye seslendim ve ellerinden öperek de bitirdim:

SER HADEME'YE!

Hocaların hocasına
Biz muhtacız duasına
Bir adanmış kutlu ömür
Büyük dava sevdasına

Nice talip bencileyin
Yetişti elinizde bilin
İnkar-ı nimet küfürdür
Anmaktır şükrü dilin

Cahil kocar da hiç olur
Alim kocar da koç olur
Yeni yaşınızla hocam
Garibceler huzur bulur

Yolunuz yolumdur derim
Size mutluluk dilerim
Saygıyla benim can hocam
Ellerinizden öperim
12.02.2015/  GARİBCE

Ser hademenin öyküsü de şöyle: Salih Hocam kendisi anlatıyor:
“Ben dekan iken etrafı çok gezerdim, bahçelerde dolaşır, binalara girer çıkar, etrafı kolaçan ederdim. Bir gün bir grup öğrenci benim etrafımı çevreledi, konuşuyorduk biri "Sizi hep buralarda dolaşırken görüyorum, siz kimsiniz?” dedi. Hani ben de tanıyor olmalılar diye kendimi tanıtmamış, dekan olduğumu söylememiştim. "Ben bu fakültenin ser hademesiyim" dedim. Onlar da inandılar, bilmediler.
İşte bu Ser hademe latifesi oradan gelmektedir.
Epey bir muhabbetten sonra dedim ki “Salih Hocayla tanıştın mı?” “Hayır!” dedi. “Ben hocadan çekiniyorum!” “Allah Allah!” dedim. “Salih Hoca’dan korkuyorsun öyle mi? Oysa hoca ne kadar sevecen, ne kadar yakın!” falan dedim. “Hocam tanımıyoruz ya herhalde ondan dedi ve ekledi: “Mesela öğrenciler sizden de çekinirler, pek yanaşmazlar, halbuki biz sizi tanıyınca hiç öyle olmadığınızı gördük!”
Dedim: “Tamam, haydi beni anladım, hani suratım mahkeme duvarı gibidir, yüzüm çok gülmez.  Ama hoca öyle değil ki!”
Neyse sonunda birlikte Hocayı ziyarete gittik, elini öptük, duasını aldık.
Hoca’ya Garibce’nin şiirini sorduk. Görmediğini anladık, bir de onu okuduk. Hocanın hurma ve ceviz içi ikramıyla ziyaretimizi bitirdik.
Allah sağlık sıhhat ve afiyet içinde hayırlı uzun ömürler versin.
Ey ilim yoluna yeni başlamış talebelerimiz! Hocayla fırsat varken  bir şekilde tanışın. Hayatınız boyunca gururla anlatabileceğiniz bir hatıranız olur vesselam.

Dua ile!
23.02.2015
GARİBCE



[1] مسند الشهاب القضاعي (2/ 203)  «لَيْسَ مِنْ خُلُقِ الْمُؤْمِنِ الْمَلَقُ»

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...