14 Aralık 2013 Cumartesi

Yemekte aşk üzerine hoş bir sohbet!


Akademide Felsefe Hikmet ve Din, 12-13 Aralık 2013 Zonguldak
Yer deniz kenarında etrafı sunî göllerle çevrili hoş bir mekan.
Sempozyumunda akşam yemeğinde sayın Rektör yardımcısı ile karşı karşıyayız. Ben dinlemeye mahkum, daha doğrusu başka türlü yapamayan biriyim. Hoca da belli ki konuşmak istiyordu. Fuzulî’nin “Aşk imiş her ne var ise âlemde / İlim bir kıyl ü kâl imiş ancak!” beytini sordu.
Konuşmakta olan hocalara bakarak sormuştu, aslında. Onlar da üstlerine alınmadılar. Soru ortada kaldı. Bu tür işler benim işim olmadığı için ben zaten hiç üzerime almamıştım. Baktı kimseden cevap yok, sonra hoca bana bakarak “Siz ne düşünüyorsunuz? Hocam!” dedi.
Ben aşktan ne anlarım.
Vaktiyle ilim anlayışının nakilden ibaret bir hal almış olabileceği telakkisi ile bir giriş yaptım ve gene Yunus’un “İlim ilim bilmektir, İlim kendin bilmektir, Sen kendin bilmezsin, Bu nice okumaktır!” dizeleri imdadıma yetişti.
 “O dedi”, “bu dedi”, ya da “o onu dedi”, “bu şunu dedi” şeklinde bir anlayışın ilmin gerçek anlamını kaybetmesine sebep olduğu bir hengamede bu anlayışın yanlışlığına dikkat çekmiş olmak için bunu söylemiş olabileceğini ifade ettim.
Kendini bilmek, varlığını ve varlığının  diğer varlıklara nispetle nasıl ve nereye konuşlandığını bilmek ve bu noktadan hareketle oluşan ilişkiler ağının farkında olmak falan gibi şeyler söyledim.
Allah vedûd’dur; O, sever. O, bütün sevgilerin kaynağıdır, dedim.  O’nun bu güzel isminin biz insanlarda da tecelli etmesinin bizim varlık amacımız olduğu, bunun insan olarak varlığımızı gerçekleştirmenin bir gereği olduğunu, dolayısıyla sevgisizlikten kurtulmak gerektiğini de ekledim.
Buna mukabil aşkın bir de, sevgide ölçüsüzlük, gözün kör ve de kulağın sağır olması, arkasına düşülenin peşinde deli divane olunması, pervane misali özünün ateşe atılması gibi bir anamı var ve kastedilen de bu ise, benim İslam adına böyle bir anlayışı tensip ve tasvip edemeyeceğimi de söylemiş oldum.
Oh be!
Ne zormuş.
Garibce’nin yeni bir şiarı var, bilenler bilir: Allah iki kulak vermiş bir dil: Öyle ise iki dinle bir yutkun!
Ne güzel dinlemek ve arada bir de konuşacakmış gibi edip yutkunmak varken konuşmak benim neyime. Üstelik de karşındaki adam üzerinde etki bırakacaksın. Öyle ki seni bir daha hiç unutmayacak. Bir taraftan da eğlendireceksin, sen hoşsohbet olacaksın sohbetin de hoş! Doğrusu meclisimizde bunu başaran hocalarımız vardı. Ahmet İnam hoca, Turan Koç hoca mesela bunlardandı.
Bir de şu var: ben konuşmaya başladım ya, yemek de önümde öyle kaldı. Ta ki bizim hoş sohbet bitene kadar. Anladım ki ben iki işi bir arada götürme kabiliyetinden de yoksunum. Neyse ki hoca çok geçmeden  katılımcılara bir merhaba deme konuşması yapmak üzere kalktı da biz de böylece işin içinden yüzümüzün akıyla çıkmış olduk.
Karnımızı da doyurduk.
Bu hoş sohbet hocayı değil ama belli ki beni bir hayli etkilemiş. Baksana unutamamışım.
Dua ile!
14.12.2013

GARİBCE



1 yorum:

  1. Hocam ilk önce Şehrimize gelip bize bilgi şöleni yaşattığınız için teşekkürler :)...
    Bende sizin bu yazınıza şu sözleri eklemek isterim. Aşk herkese göre farklıdır elbet ama aşkın içini günümüzde boşalttılar, sevgi yoksunu, yalnızlığı başına gardiyan diye diktiler. Aşk dediğimiz Peygamberimizin eşine, eşinin de peygamberimize duyduğu aşktan günümüzde yanında bile geçilmiyor. Saygılarımla...

    YanıtlaSil

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...