4 Temmuz 2013 Perşembe

Meşruiyetin kaynağı bir kez daha darbe oldu!



Kahire Üniversitesi, İslam Felsefesi Bölüm Başkanı ve Dinler Tarihçisi Prof. Dr. Muhammed Şarkawi (Muhammad Sharkawi), Fakültemizde 'İslam Dünyasında Dinler Tarihi Çalışmaları' başlığını taşıyan bir konferans vermişti (12 Aralık 2012) Daha sonra konuk sahibi  hocamızın odasında konuşurken Mısır’ın siyasî durumunu sormuştuk. Kurduğu bir cümle benim dikkatimi çekmişti: Kendisinin de desteklediği Mürsî ve ekibini kastederek: “Biz demokrasiyi, bir düğmeye basacağız ve o çalışmaya başlayacak bir sistem zannediyorduk. Meğer öyle değilmiş. İnşallah iyi olacak!” diyordu.
Bu demokrasi denilen şey ne menem bir şey ise bir türlü boyun vermiyor. Herkesin aşık olduğu ama kimseye yüz vermeyen bir aşüfte gibi bir şey midir nedir?
Türkiye’de de herkes demokrasi istiyor. Ama belli ki herkes kendi demokrasisini kastediyor. Muhaliflerinize hak veren bir demokrasi değil, bizim kendi haklarımızı öne çıkaran, hep bizi hak sahibi kılan bir demokrasi özlemi bulunuyor.
Bu serencamda Müslümanların kaderi bir daha başka. Eminim ki ben yaşta olanların (57) öğrencilik yıllarında, hani o mitinglere katıldığı, geceleri afişler yapıştırdığı çağlarında “demokrasi” denildiği zaman duyulan tepkiden tüyler diken diken olurdu. En iyisinin “elli bir delinin kırk dokuz akıllıya tahakküm etmesi” gibi bir şey olduğu sanılırdı. Sonra tecrübe ettikçe, yakından tanıdıkça  pek de öyle olmadığını öğrendikçe sevmeye başladık ve hatta sonunda aşık bile olduk. Vaktiyle Meşrutiyetin meşrû’a, cumhuriyetin fazilet olduğuna inandığımız gibi demokrasinin de en büyük erdem olduğuna inanmaya başladık.  O kadar inandık ki Sayın Başbakan Erdoğan Mısır baharı günlerinde (15 Eylül 2011) Kahire Üniversitesi’nde yaptığı konuşmada yönetime talip olan ve bilfiil vaziyet etme durumunda olanlara hitaben, demokrasinin olmazsa olmazı olan  “laikliği benimsemelerini” söylemişti. Bunu İhvan-ı müslimîn’e söylüyordu. Herhalde körlerin çifter çifter sarma yemesi gibi kendisinden bilerek yaşanmış bir değişimin onlar için de aynısıyla geçerli olduğunu düşünüyordu.
Bir yıl geçti geçmedi Mısırlıların oyu ile cumhurbaşkanı seçilen İhvan-ı müslimîn adayı Mürsî, saatler önce ordu tarafından darbe ile görevinden uzaklaştırıldı. Yegâne seçimle gelmiş meşru cumhurbaşkanı görevinden alaşağı edilmiş oldu. Tahrir meydanında Mürsî karşıtları, Rabiatu'l-Adeviyye meydanında da Mürsî tarafları toplanmışlar gösteri yapıyorlardı.
Tahrir’deki kalabalığı bir araya toplayan ortak payda Mürsi karşıtı olmalarıydı. Mürsî gitsin de hele sonrasına bakarız.
Sonrası işte başladı bile: Askerler bütün meydanları tutmuşlar ve inisiyatifi ele almışlar. Ezher Şeyhi ve Hristiyanların Baba’sı da meşruiyet kazandırmak için destek vermiş.
Yahu bu meşruiyet de nasıl bir şey onu da bir türlü anlayamadık. Nereden alınacağı hiç de belli değil. Kâh halkın iradesi ve seçim diyorlar, kâh Şeyhten papazdan medet umuyorlar. Teokrasi, demokrasi, darbokrasi… hepsi birbirine karışmış vaziyette. Ortalığı kaplayan toz duman bulutu Mısır halkını daha zengin, daha huzurlu ve müreffeh mi yapacak, yoksa üzerlerine bir kâbus olup çökecek mi göreceğiz. Daha öncekilerden hasıl olacak sonucu elbette  biliyoruz, ama görerek, yaşayarak  öğrenmek bir başka oluyor. Faturasını ödediğiniz şey daha bir değer kazanıyor.
Halkların bir arada yaşama konusunda isteksiz ve her bir bahane ile kendisi gibi yaşamayanları ötekileştirme ve itibarsızlaştırma çabası, halkların değil  güç odaklarının işine geliyor.
İki maymun bir muz bulmuşlar ve aralarında paylaşma konusunda anlaşamamışlar. Demişler: “Tilkiyi hakem yapalım.
-Tilki kardeş şu muzu  aramızda pay edebilir misin?:
-Hay hay demiş tilki. Bu benim en iyi bildiğim iştir.
Sonra muzun kabuğunu güzelce bir soymuş ve ikiye bölmüş, mahsus bir tarafını diğerinden büyük olacak şekilde yapmış bu bölme işin. Sonra iki parçayı elleriyle uzatarak kıyaslamış, bakmış biri uzun, o uzun olanından bir ısırık almış ve gene kıyaslamış, bakmış bu kez ötekisi uzun, bir ısırık da ondan almış ve böyle böyle bütün muzu kendisi yemiş.
Ey halklar! Bir arada yaşamaya mahkum iseniz, alıp başınızı gidebileceğiniz başka bir ülkeniz, gezegeniniz, dünyanız yoksa birbirinizi sevmeseniz de birbirinize saygı duymak ve katlanmak zorundasınız. Aksi takdirde ne sen, ne de öteki huzuru bulabilir. Mürsî, Mısır’ın kaymağını yiyen otuz ailenin kurulu düzenini bozmak ve çarkına çomak sokmak istedi. Kendisi seçilmiş yegane meşru cumhurbaşkanı olmasına rağmen, güç odakları demokrasi memokrasi biz anlamayız, biz dolaplarımızın dönmesine bakarız, dediler ve darbe yaptılar. Şimdi  Mürsi karşıtları onlara alkış tutuyor. Oysa ordu çoktan onların payına düşen muzdan bir ısırık aldı bile.
Umarız çok kan akmaz.
Umarız demokrasi yolunda  acı da olsa önemli bir tecrübe olur.
Demokrasinin, bir düğmeye basınca hemen hayata geçirilebilecek bir mekanizma olmadığı, ülkeyi yönetmeye hevesliler tarafından daha iyi anlaşılmış olur.
Mısır halkına geçmiş olsun diyor, akıbetimizin hayır olmasını Allah’tan diliyorum.
Dua ile!
04.07.2013

GARİBCE

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...